Beni Tekrar Öldür: Ennio Morricone ve geleceğin müziği

Ken Hollings, bestecinin korku ve suç filmlerindeki tınılarının saykodelik izdüşümünü aktarıyor.

Diabolik usta bir suçlu. Genç ve havalı, siyah deri bir takım elbise giyiyor – yüzünü sadece gözlerini gösteren siyah bir kauçuk maskenin arkasına saklıyor ve siyah bir E – tipi Jaguar kullanıyor. Çizgi romanların kötü adamı ve 20. yüzyılın ortalarında Feuillade’nin Fantomas’ı ve Fritz Lang’ın Mabuse’unun oğlu – sadece suç işlemek için yaşayan ahlaksız dahiler denebilir. Fakat Fantomas ve Mabuse ilk nesil Avrupa filmlerine aitti – orijinal sessiz gölgelerinden ikisiydiler. Diabolik vicdansız bir katil. Kendi film müziğine ihtiyacı var ve Ennio Morricone’dan başka kim bunu sağlayabilir?

Sadece hareketli resimler dizisi olarak var olmayı hayal eden bir dünyada müzik nasıl bir geleceğe sahip olabilir?


Sinematek Français’nin etkili yönetmeni Henri Langlois, bir zamanlar filmi “geleceğin müziği” olarak tanımlamıştır. Peki müziğin kendisi nerede kaldı? Sadece hareketli resimler dizisi olarak var olmayı hayal eden bir dünyada müzik nasıl bir geleceğe sahip olabilir? 1914 ‘te doğan Langlois, 20. yüzyılda kalmaya o kadar kararlıydı ki 21. yüzyılı asla göremeyecekti. Bu nedenle, gelecek hakkındaki fikri de kendi zamanına ait olacaktır. Ondan kısa bir süre sonra, 1928’ de doğan Ennio Morricone, Langlois’dan mevzuları çok farklı görebildi. Müzik ve film arasındaki herhangi bir ilişkinin onları radikal ve tehlikeli şekillerde değiştirmesi gerektiğini fark eden birkaç ciddi besteciden biriydi. Sonuç olarak, Morricone filmler için müzik yazmadı – aşk ve şiddet, seks ve ölümün en parlak tüketici öğelerine dönüştürüldüğü film çağında müzik yazdı. 60 ‘lı ve 70’ li yıllardan bir Morricone film müziği duyduğunuzda, bir düzine İtalyan korku ve suç filmi çektiğinde, birinin öleceğini bilirsiniz.

Diabolik’in E – tipinin burnu Mario Bava’nın Danger: Diabolik filminin başlangıcında ilk kez kadraja girdiğinde kaşındırıcı bir elektro gitarla çalınan güç akorunu ele alalım, bu son derece popüler İtalyan çizgi romanının 1968 tarihli film uyarlaması. On milyon dolar nakit çalmak için polis tuzağını ve mermi yağmurunu göze alacağına dair bir işaret. O zamanlar için bile çok para demekti. Morricone’un Tehlike için film müziğinin o tek parça akışı: Diabolik saf saykodelik rock’tır – fuzz geçişleri, wah – wah pedalları ve zaman zaman hızlı arabaların ve makineli tüfeklerin sesiyle zahmetsizce birleşen 12 telli çınlamalar. Ham da olsa serbest biçimli akıp giden bu müzikal yaklaşım filmin karaşınlığına ihtişamlı pop karışımıyla gayet uyuyor. Birden fazla klavye doğrayıp bıçaklıyor – sözsüz nakaratlar koroda yükseliyor – sessize alınmış trompetler yükseliyor. Bunların arkasında Morricone’un 1960 ‘lar boyunca Gruppo Di Improvvisazione Nuova Consonanza üyesi olarak yürüttüğü bazı deneyleri duyabilirsiniz. Grubun 1970 tarihli The Feedback (Geri Bildirim) albümünde temsil edildiği gibi, serbest ses, perküsyon ve elektronikten oluşan ince katmanları Morricone’un film müziklerinde sıklıkla yankılar buluyor. Ertesi yıl iki önemli örnek ortaya çıktı. Lucio Fulci’nin 1971 yapımı halüsinojenik giallo’su A Lizard In A Woman’s Skin için akortsuz piyano ve çığlık telleri, gergin elektro gitarlar, sürekli geri besleme ve elektronik tonlarla dalgalanmalar ve bulanık seslerle yaptığı beste. Bu arada, Morricone, Dario Argento’nun Four Flies On Grey Velvet adlı bir kayıt stüdyosunun etrafındaki kesik ve sap üzerinde psikotik bir egzersiz için, film müziğinin merkezine bir rock grubu yerleştiriyor – üyelerinin klostrofobik açılış sekansında bir araya geldiklerini görüyoruz.


Morricone, Sergio Solimo’nun Devil In The Brain şarkısındaki performansında hipnotik olarak tekrarlanan motiflerin birlikte dokunması gibi en geniş ve hassas film müziklerini de yapabiliyordu. Fakat müziğinin keşfettiği daha sıkışık anormal alanlar en ilginci olmaya devam ediyor. Bu ölümcül ara sokaklar ve karanlık açıklıklar neredeyse sinemanın kendisi kadar eskiye dayanır – örneğin ilk Fantomas filmi 1913 ‘ten kalma. Suç her zaman Morricone’un yeteneğini ortaya çıkarmıştır. Langlois’in beklediği müziğin tam olarak bu olmaması mümkündü; ancak sinemanın ortaya çıkarmaya yardımcı olduğu psikolojik derinlikler ve çarpıtmalar bugün de bizimle olmayı sürdürüyor. Birçok film müziğinde Morricone, sapkın bir ses tasarımı parçası için küçük bir yer ayırmayı başarır: genellikle oldukça sıkışık ve sıkıştırılmıştır, ancak film müziğinin daha geniş metotlarını kullanmak için beceriyle görmezden gelişidir aslında. Michel Lupo’nun yankılanan yelpazeler ve kara kara kara düşünen klavyelerle dolu Un Uomo Da Rispettare‘ının sert ve yayık müziğinde bile, “Un Tempo Infinito”nun kurutulmuş döngüleri için zaman bulmayı becerebiliyor. Bu parça ilk kez dinledikten uzun süre sonra bile yarattığı ivedilik hissini koruyor. Belki de Morricone’un müziğini bu kadar hızlı, teknik olarak gelişmiş ve zorlayıcı yapan da budur. Argento’nun “Cat O’ Nine Tails” albümündeki tüm bestesi bir kadının ruhani mırıldanması gibi bir anda ortaya çıkarken, birbiri ardına gelen ürkütücü bir çiziktirmeden oluşuyor gibi görünüyor. 1960 ‘lar ve 70’ ler boyunca Morricone, kırık aynalar ve kırık zihinlerle dolu bir dünya için film müziği yaratırken, müziği filme ilişkilerinin nasıl olabileceğine dair parlak görüntüler sunan yollarla bağlıyordu. Tehlike: Diabolik’i mükemmel bir film yapan da bu zaten. Size Vampirler Gezegeni’ni veren adamın yönettiği bu çizgi roman uyarlamasında gösterişli, her şeyiyle tanıdık ama aynı zamanda biraz da tuhaf gelen budur. Başrolü oynayan John Philip Law, daha çok aynı yıl piyasaya sürülen Roger Vadim’in Barbarella‘sındaki melek Pygar diye tanıdık gelir. Adolfo Celi, 1965 yılında vizyona giren James Bond filmi Thunderball’da Emilio Largo rolünün daha kaba bir versiyonunu oynuyor gibi görünüyor. Michel Piccoli, Jean – Luc Godard’ın 1963 tarihli varoluşsal sinemaskop draması Le Mépris‘te olduğu gibi dağılmış ve kaybolmuş görünüyor. Bu arada İngiliz karakter aktörü Terry – Thomas, çok daha eski bir filmden çıkmış gibi görünse dev kimse bunu ona söylemeye cesaret edememiş. Fantastik setlerde dahi pop sanat iç mekanları, fetiş kostümleri ve gece kulübü etkinlikleri ekrana ulaşmadan solmuş görünüyor. Sonra Diabolik’in ilk ortaya çıkışını gösteren o tırmalayıcı güçlü akorunu duyuyorsunuz ve anında şimdiki zamana çekiliyorsunuz. Ve sonra müziğin geleceğinin her zaman bir türe dönüşmek olduğunu hatırlıyorsunuz – ama bunun böyle bir suç cümbüşü olacağını kim tahmin edebilirdi ki? ✪