Mösyö Jacques, Borges’in evini ziyaret ettiğinde kelimelerin ve kadınların anlamı konusunda zaten karışık olan kafası iyice karmaşaya gömülmüştü. Üstad Borges’in uzun bacaklı kadınlardan hoşlandığını bilmeyen yoktu; Amerikalı olanları ise ayrıca etkileyici buluyordu. Ziyaretçi ise gittikçe artan bir iç sıkıntısıyla ölümü düşünüyordu. Sanki bu aralar dünyanın tüm ölümlerini hissediyor gibi, nefes almakta zorlanıyordu. Yaşlı, kör şair de devamlı elini yüzünde gezdiriyor, teriyle ıslatıp Mösyö’nün pantolonuna sürüyordu.
‘Eva Braun masumdur.’ Jacques tam duyamamıştı, tam biraz eğilmişti ki Borges’in gürültülü kahkahası ile ağzından fırlayan dolgun bir tutam balgam elmacık kemiğine yapıştı. Bir an bayılacak gibi oldu. Oysa daha bu sabah Buenos Aires’e indiğinde, yanına yaklaşıp kulağına Borges’in ahlak çöküntüsü yaşadığını ileri süren genç bir adamı sağ dirseğiyle itip uzaklaştırmıştı. Şimdi anlıyordu ki ziyareti büyük hataydı. Borges, bu kör mahlukat, tüm anlamsızlığıyla yanında oturuyordu. Jacques evden çıkmak, saçını kestirip uçağa binmek ve Avrupa’ya dönmek istiyordu. Artık kendini tanımıyor, odada bekleyen kalabalık, kahve getiren insanlar, kapıda dikilip onları bekleyenler gibi, kendi yüzüne, beyaz saçlarına dışarıdan bakıyordu. Solgun görünüyordu.
Sonra aniden, Borges’in gizemli bir el hareketiyle, Borges’in evindekilerin hepsi birden ritmik olarak bağırmaya başladılar: E-va b-raun ma-sum-dur! Ruh hastası koro, nefes almak için es verdiğinde ise, Borges tiz bir sesle haykırıyordu: ‘Marx’tan nefret eden adam benim, ne de olsa Eva Braun masum ve sarışındır Führer!’ Jacques Derrida panik içinde hızla ayağa kalktığında, atlarıyla salona dalan iki Arjantin çobanını gördü, bıçaklarını Borges ve Derrida’ya çevirmişlerdi, anlamsız şivelerini, hızlı akan kelimelerini yakalayamadı tabii.
Kendisini uyandıran bayan, Buenos Aires havaalanında olduklarını belirtti net bir Fransızca ile. Şehre iniyor mu dönüyor mu bir an karıştırdı Derrida. Hostesin, sırtını dönerken ‘Borges’in dayanılmaz çekiciliği’ dediğini sandı Derrida ürpertiyle, dudakları ‘Le charme cruel de Jorge Luis Borges’ der gibi oynatmıştı sanki. Uçağın koridorunda uzaklaşıp giden uzun bacaklı kadın, sanki Eva Braun’un ikiziydi. O sırada genç bir adamın eğilip içinde ‘Dekadans, çürüme, Borges’ geçen cümleler kurduğunu duyumsadı. ✪