Bunu Gör, Bunu Duy, Bunu Konuş – Emre Gündüz

Gözetleme toplumu üzerine yazılmış eserlerin en bilinenlerinden biri olan 1984’ün yazarı George Orwell 1940’larda “Basın, halka sadece bazı düşüncelerin ulaşmasını isteyen zenginlerin elindedir” dediğinde, döneminin medyasını ve bu medyaya bakış açısını özetlemişti. 1984’te Orwell’ın bize anlattığı medya yapısı sadece bir kurgu ya da o güne özel bir durum değildir. Bu yapı, aslında bugüne kadar gelmiştir ve bugün de varlığını güçlenerek sürdürmektedir. Şu günlerde medyaya baktığımızda, asıl işlevinin evirildiğini ve medyanın vicdanını rahatlatmak isteyen küresel kapitalistlerin oyun alanına döndüğünü rahatça görebiliriz. Öyle ki, medya sahibiyeti artık bir itibar konusu olup, şirketlerce karar verdirici, fikir dönüştürücü ve değer yaratıcı bir organa dönüşmüştür.
Şubat '14

Gözetleme toplumu üzerine yazılmış eserlerin en bilinenlerinden biri olan 1984’ün yazarı George Orwell 1940’larda “Basın, halka sadece bazı düşüncelerin ulaşmasını isteyen zenginlerin elindedir” dediğinde, döneminin medyasını ve bu medyaya bakış açısını özetlemişti.

1984’te Orwell’ın bize anlattığı medya yapısı sadece bir kurgu ya da o güne özel bir durum değildir. Bu yapı, aslında bugüne kadar gelmiştir ve bugün de varlığını güçlenerek sürdürmektedir. Şu günlerde medyaya baktığımızda, asıl işlevinin evirildiğini ve medyanın vicdanını rahatlatmak isteyen küresel kapitalistlerin oyun alanına döndüğünü rahatça görebiliriz. Öyle ki, medya sahibiyeti artık bir itibar konusu olup, şirketlerce karar verdirici, fikir dönüştürücü ve değer yaratıcı bir organa dönüşmüştür.

Her gün maruz kalınan medya sebebiyle bireylerin tek tipleşmesi ve “doğru” düşünmesi sağlanır. Son günlerde Fatih Altaylı’nın açığa çıkan telefon görüşmeleri de, seçim anketlerinin manipüle edilmesinde medyanın etkisini çok net bir şekilde göstermişti. Nitekim bu yeni bir durum değildir, Vietnam Savaşı sırasında ateşli bir savaş savunucusu olan ABD medyasının, maddi zararları söz konusu olduğunda savaş karşıtı haberler yapması da, TC’de yapılan PKK haberleri gibi, örnek olarak gösterilebilir.

Görüldüğü gibi medya, genelde iktidarlar ve sermaye sahipleri tarafından düşünce aşılamak için kullanılır. Son zamanlarda Acun Medya’nın bir haber kanalı olarak kurulan TV8’i satın alıp, Amerikanvari programlarıyla, rekabeti ve bireyciliği aşılaması da bunun güzel bir örneğidir. Medya her zaman güç sahipleri tarafından kontrol altında tutulmak istenir. Tayyip Erdoğan’ın M. Fatih Saraç’ı arayıp haberleri kaldırmayı ima eden sözleri sarf etmesi de, zaten Fatih Saraç gibi kalemi satılık birinin oraya getirilmesi de boşuna değildir.

İktidarlar ve sermaye sahipleri şunu çok iyi biliyorlar, son iki yüz yıldır “başarı”nın anahtarı medyada yatmaktadır.

Haber Kaynakları
Haber kaynakları genel anlamda haber ajansları olup, bugün en bilinenleri AA(Anadolu Ajansı), DHA(Doğan Haber Ajansı), CHA(Cihan Haber Ajansı), ve İHA(İhlas Haber Ajansı)’dır. Bu gruplar genelde kendilerine yakın kurumlarla işbirliği içerisindedir ve ortak bir ağızdan yayın yaparlar. Bu ajanslardan AA, TC’nin resmi yayın organı gibi görev yapmakta olup, birçok yayın kuruluşu tarafından referans alınmaktadır. Bu grubun TV’deki karşılığı ise TRT’dir diyebiliriz. Yine son zamanlarda açığa çıkan telefon görüşmelerinde, HT kanalının gelişmeleri yayınlamadan önce, hükümetle ters düşmemek için hükümetin ağzı olan TRT’nin yayınladığı gelişmelerle eş değer yayın yapması, medyanın ne kadar asalak bir kurum olduğunu gösterir bize. Aynı duruma ilişkin ABD medyasından da güzel bir örnek verilebilir. ABD’nin en bilindik haber ajanslarından olan AP (Associated Press)’in her gün yerel medya kuruluşlarına ertesi gün New York Times Gazetesi’nde manşet olacak haberi göndermesi boşuna değildir. Bu sayede denetlemesi kolay, tek tip bir medya oluşturmak amaçlanır. Ve yine yereldeki meselelerin daha az gündem olması da ayrı bir meseledir.

Şirketler ve Medya
Şu günlerde medya alanında faaliyet gösteren birçok şirket, bu alana sonradan giriş yapmıştır. Geçmişten gelen bir medya geleneği olmayan bu kurumlar, “kendi pislikleri”ni gizlemek için, “kendi medyaları”nı kullanırlar. Örneğin Doğuş Yayın Grubu ağırlıklı olarak otomotiv, bankacılık gibi alanlarda faaliyet gösterir. Medya alanında sahip olduğu mecralarda ise onları kötüleyen bir haber görmemiz pek mümkün değildir. Şirketleri aklama görevini de üstlenen medya örneğini, aynı şirket üzerinden verebiliriz. Doğuş grubu sahip olduğu Garanti Bankası aracılığıyla, HES projelerine kredi sağlarken; “kendi medyası”nda “doğanın tekrarı yok” diyerek başlattığı Yeşil Ekran’da ironik bir şekilde “çevreci” yayınlar yapmaktadır. Eğer diğer medya gruplarına da dikkatlice bakarsak bunun değişmediğini görürüz. Bu durum diğer coğrafyalarda da pek değişmez. Örneğin Amerika’nın elektrik dağıtımını tekelinde tutan General Electrics şirketi, yıllardır NBC kanalını bünyesinde barındırmaktadır. Şirket nükleer, silah sanayii vb. alanlarda faaliyet göstermektedir. Aynı zamanda Doğuş grubunun CNBC-e kanalı, bir NBC-Doğuş ortak kanalıdır ve aynı şekilde bu kanal da Amerikan kültürüne özendirici yayınlar yapılmaktadır.

Biz ve Medya
Kitle medyası da diyebileceğimiz ana akım medyanın güçlü maddi kaynakları dolayısıyla gündem belirleme gibi bir özelliği vardır. Toplum, dünyayı büyük ölçüde “medyadan görmek zorunda bırakılmış”tır. Ama medyanın gösterdikleri dünyada olan bitenlerden öte, asıl olarak taraflı editörlerin süzgecinden geçen ve yayınlanmasında sakınca bulunmayan yorumlardır. Buna yorum demek doğrudur, çünkü onca süzgeçten geçtikten sonra bir haberin tarafsız kalmasının imkanı yoktur.

Özetle; medya sürekli bizi, yani halkı, katılımcı değil aksine “yalnızca izleyici” olarak ister. Çünkü onlara göre halk, yönlendirilmesi gereken bir kalabalıktan ibarettir.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 16. sayısında yayımlanmıştır.

Önceki

İnternette Sansür İNADINA İsyan

Sonraki

Kapitalist Tüketim Kültürüne Karşı Kedi Kolektifi’nin Kafesi Yalova’da Açıldı