[Didem Erbaş] sukut-u hayal

Hush, Didem Erbaş’ın “sukut-u hayal” isimli ilk solo sergisine “17 Ekim- 5 Aralık 2015” tarihleri arasında ev sahipliği yapıyor. Sanatçı anlık hissettiği duygularla ana malzemesi olan resimle birlikte nesneler ve fotoğraflar topluyor. Oluşturduğu arşivle kurduğu diyalog sonucunda hiç görülmemiş/unutulmuş hikayeleri izleyiciye anlattığı ve umudun kalmadığı noktada bireyin dönüşümüne ayna tutan sergi, Pazar ve Pazartesi hariç her gün 11.00-18.00 saatleri arasında Yeldeğirmeni’nde konumlanan Hush’da gezilebilir. Cümleleri ve hikayeleri görünür kılmayı amaçlayan Didem Erbaş hikayelerinde yarattığı birey ve toplum ilişkilerinde: “Umut öldüğünde insan yaşayabilir mi?” “Gerçeklikten uzaklaşıldığında geriye ne kalır?” sorularını soruyor. İçinde bulunduğumuz sosyal ve siyasi düzlemde “umut” ve “umutsuzluk”un çatışmasını
Ekim '15

Hush, Didem Erbaş’ın “sukut-u hayal” isimli ilk solo sergisine “17 Ekim-
5 Aralık 2015” tarihleri arasında ev sahipliği yapıyor. Sanatçı anlık hissettiği duygularla ana malzemesi olan resimle birlikte nesneler ve fotoğraflar topluyor. Oluşturduğu arşivle kurduğu diyalog sonucunda hiç görülmemiş/unutulmuş hikayeleri izleyiciye anlattığı ve umudun kalmadığı noktada bireyin dönüşümüne ayna tutan sergi, Pazar ve Pazartesi hariç her gün 11.00-18.00 saatleri arasında Yeldeğirmeni’nde konumlanan Hush’da gezilebilir.

Cümleleri ve hikayeleri görünür kılmayı amaçlayan Didem Erbaş hikayelerinde yarattığı birey ve toplum ilişkilerinde: “Umut öldüğünde insan yaşayabilir mi?” “Gerçeklikten uzaklaşıldığında geriye ne kalır?” sorularını soruyor. İçinde bulunduğumuz sosyal ve siyasi düzlemde “umut” ve “umutsuzluk”un çatışmasını ve birbirlerini besleme ve yıkım noktalarını araştırıyor. Eugenio Borgna’nın deyişiyle: “Umutsuzlukta umut, varoluşsal yıkımın ve anlamsızlığın girdabına kapılmıştır, zaman durmuş ve sonu olmayan bir şimdiki zamanda taşlaşmıştır, şimdiki zamandan geleceğe yönelik atılım kalmamıştır, zira gelecek geçmişin hayaletlerinde ve saplantılarına kapılmıştır.”

“Sukut-u hayal”de Erbaş, kendine seçtiği gerçek nesneler ve fotoğraflardaki yüzleri hikayeler kurgulayarak canlandırırken bir yandan da kimlik ve hafıza kavramlarını sorunsallaştırıyor. Kendi yaşadığı deneyimler üzerinden umutsuz kimlikler ve hafızaları mekana taşıyor. Oluşturduğu resim ve yerleştirmeler ile izleyicinin kendi deneyimleri doğrultusunda bir yüzleşme yaşamasına fırsat sunuyor. Mekanı bütün olarak “karanlık” bir forma dönüştürmesi ve kullandığı hiç sönmeyen “mum” objesi ile kendi umuduna dair duruşunu ortaya koyuyor.

“Sukut-u hayal” sergisi izleyicileri daha önceden karşılaşmadıkları hikayeler içerisine sürükleyerek sanatçının umutsuzluğu şiddetlice sorguladığı dünyasını keşfetmeye davet ediyor.
[Didem Erbaş] sukut-u hayal 1 [Didem Erbaş] sukut-u hayal 2 [Didem Erbaş] sukut-u hayal 3 ✪

Önceki

Tom Robbins’in Mitik Dünyası: Parfümün Dansı

Sonraki

[Bilge Karasu] Dönenen Bir