İran’ın yeraltı kedileri

İranlı yönetmen Bahman Ghobadi'nin son filmi Kasi az Gorbehaye Irani Khabar Nadareh / Kimse İran Kedilerinden Bahsetmiyor, ülkede yeraltında yaşam mücadelesi veren rock müzisyenlerini anlatıyor. Didaktik olmadan politik, başı dik bir film.
Ağustos '10

 

“No One Knows About Persian Cats / Kasi az Gorbehaye Irani Khabar Nadareh / Kimse İran Kedilerinden Bahsetmiyor”, İranlı yönetmen Bahman Ghobadi’nin (Sarhoş Atlar Zamanı, Kaplumbağalar da Uçar, Annemin Ülkesinin Şarkıları) yönettiği ve başrolünde Hamed Behdad’in olduğu ve İran yeraltı rock sahnesinde tek dertleri müzik yapmaya çalışmak olan bir grup gencin sistemle ve baskıyla mücadelesini anlatıyor.

Filmin kahramanı kızla erkek, bir polis baskını sonrasında gözaltına alınıp serbest kaldıktan sonra grup kurup Londra’ya gitmeye çabalıyor. Bu yolda Tahran’ın merkezi ve varoşlarında dolaşan gençler yeraltı müzisyenlerinin çektiklerine şahit olurken, onları da Londra yolculuğuna ikna etmeye, hayallerini gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Tabi para, pasaport ve vize gerekirken, bir yandan da bu tür müziği ve kadının müzikte yer almasını haram bulan devletin de baskıcı zihniyeti karşılarına çıkıyor.

Filmin bütününde bir sistem eleştirisi olan senaryosunun, aslında yaptıkları sanata odaklanan ve yaptıklarının arkasında dik duran genç müzisyenlerini göstermesi bir yana, sistem eleştirisi bir bütün olarak duygusallığa kaçmadan, olanı gösterme gibi bir tavırla gerçekleşiyor. Filmin kaçak yollarla ve 17 günde çekildiği, filmde başrol dışındaki herkesin kendisini oynayan amatörler olduğu da düşünüldüğünde, batıyla doğu arasında sıkışmış ve bunun farkında bile olmayan ülkemizde pek ilgi görmemiş bir çalışma olmasına üzülmemek elde değil. Eğer bu filmdekiler ellerindeki imkanlarla bunu yapıyorsa, bizim sözde “alternatif” sahnemizin Beyoğlu’nda birkaç barla sınırlı kalmasının ve buralarda da çoğunlukla müziğe değil de sosyalleşmeye önem verilmesinin karşılaştırmasını yapmamak imkansız hale geliyor.

İran kedilerinin iki kahramanı Negar ve Ashkan (Take It Easy Hospital grubu – http://www.myspace.com/takeiteasyhospital) bugünlerde Londra’da, filmin müziklerinin yer aldığı albümde de bulunan Human Jungle ile aynı ismi taşıyan albümlerini çıkarmış durumdalar. Aralarında indie, rock’n’roll, rap şarkıları olan film müziklerinden oluşan albümleri de dikkat çekici.

“Film, yasaklı bir konu hakkında. Çünkü müzikten bahsediyor. Bu film ve müzikle, Tanrı’ya daha önceden daha yakın olduğumu hissediyorum.”

Şarkı Listesi:
1 Take It Easy Hospital: “Human Jungle”
2 Take It Easy Hospital: “Me And You”
3 Rana Fahran: “Mast-e Esgh (Drunk With Love) “
4 Hichkas: “Ekhtelaf”
5 Take It Easy Hospital: “Scenarios And Starlights”
6 The Yellow Dogs: “New Century”
7 Shervin Najafian : “Opening TItle”
8 Ash Koosha: “Chasing The Sun”
9 Mirza:”Emshab”
10 Take It Easy Hospital: “My Sleepy Fall”
11 The Free Keys: “Dreaming”
12 Mahdyar Aghajani feat. Bahman Ghobadi: “Jouwani”
13 Darkoob:”DK”
14 Ash Koosha: “They Sing”
15 Hamed Seyed Javadi: “Fekr”

Yönetmen Bahman Ghobadi, filmin korsan olarak yayılması için verdiği torrent sitelerine kısa bir not da eklemiş, kendi halkından rica ediyor:

“…bu filmi paylaşıyorum çünkü İran’da sinemada gösterilmesi yasak, istediğiniz kadar paylaşın. Yalnız iki şey istiyorum… Birincisi; büyükçe bir ekranda iyi bir ses sistemiyle izleyin. İkincisi; paylaşıyorum çünkü filmde anlattığım gibi çocuklar var. Onlar gibilerini gördüğünüzde lütfen ellerinden tutun.. Çünkü İran’ın kurtuluşu onların elinde, sanatçıların elinde…”

İran’da, Ahmedinejad’ın iktidarı sonrasında özellikle kültürel çalışmalar üzerinde artan baskıyla birlikte yaşanmaya devam eden sorunlar ve film hakkında ilginç noktaları anlatıyor Bahman Ghobadi, gören gözlere, bir başka ülkede resmi devlet kanallarının ve hükümet yetkililerinin bakış açılarıyla ortak paydalar bulunabilecek bu ilginç söyleşinin metni, Futuristika! çevirisiyle aşağıda:

İran kedileri

İran’da yeraltı müziği dinlemeye gittiğimde, o garip mekanlarda sıklıkla kediler ve köpekleri görüyordum. Kedilerin bile sokakta serbestçe yürüyemediği ve bu genç müzisyenlerin de kediler gibi oldukları düşüncesi hakim oldu bende. Ancak şimdi, İran kedileri tüm dünyada büyük ilgi gördü.

İran Kürdistan’ıyla ilgili Kürtçe üç film yaptım. Sonrasında İran hükümeti beni uyardı. Onlara göre ben bir Kürt ayrılıkçısıyım. Halkım için filmler yapmamı teşvik edeceklerine, durmamı istediler. 17 yıl Tahran’da yaşadım ve kendi kendime hep bu şehirle ilgili bir film yapabilirim diyordum. Ancak şehri iyice öğrenene kadar bekledim. Diğer filmlerimden ve diğer yönetmenlerin filmlerinden farklı bir iş çıkarmak istiyordum. Film, yasaklı bir konu hakkında. Çünkü müzikten bahsediyor. Sonunda filmin oyuncuları ve birlikte çalıştığım ekip sayesinde yaptık. Bence orjinal bir film oldu.

Üç yıl boyunca (‘Sixty Seconds About Us / Hakkımızda 60 Saniye’) için izin almayı bekledim ama reddedildim. Sonunda bir arkadaşım “Müzik sanattır. Film yapamıyorsan müzik yap…” dedi. Tahran’daki yeraltı müzik sahnesini bana tanıtan da aynı arkadaşım. O noktada böyle bir film yapmak aklımda yoktu. Sonrasında ise bana “Biliyorsun, eninde sonunda bu ülkeyi terk edeceğiz”. diyen Negar Shaghaghi ve Ashkan Koshanejad ile tanıştım. (Editör notu: Filmdeki Take It Easy Hospital grubun elemanları) Böylece onlar hakkında bir film yapmaya karar verdim. Kaygılıydım ancak senaryoyu yazıp filmi çektim. Sanatçılar olarak dünyadan önce bizim görebilmemiz bize bağlıdır. Bu çocuklarla karşılaşınca şoka girdim çünkü kendilerinden hiç haberim yoktu. Müzisyenlerin kendilerini oynadıkları bir film yapmış oldum. İran yeraltı sahnesinde çalmakta olan binden fazla grup olmalı. Belki de henüz en iyilerini keşfetmiş değiliz. Olabildiğince fazlasıyla tanışmaya çalıştım ama hepsiyle görüşemedim.

Gerçek mi?

Filmde gördüğünüz her şey gerçek. Sadece bazı konular ekledik, son sahneler gibi. Ancak Tahran’da her hafta evlerde, sonu kötü biten müzik partileri düzenleniyor. Hükümet yetkilileri evleri basıp insanları alıyor, ki bu tamamen kabul edilemez bir durum. Ancak bana anlatacak birçok hikayesi olan bu çocuklarla tanışınca, filmde bunlardan bahsetmeden geçemezdim. İran’daki yeraltı sahnesi diğer ülkelerdekiler gibi değil. İran’da hükümet her şeyi damgalamak istiyor. Diğer ülkelerde ise müthiş bir özgürlük var. İran’da yaptığım son film olabileceğinin farkındayım ve gruplarına eleman aramakta olan Negar ve Ashkan ile tanışınca, İran’da mevcut tüm müzik türlerinden bahsetme şansı yakalamış oldum. Filmin ana karakterleri, son çekimlerden dört saat sonra İran’ı terk ettiler. Aralarından biri, müziklerden sorumlu Mahdyar Aghajani, Fransa’da hastaneye yatmak istedi, geri döndüğünde tutuklanıp işkence edileceğinden korkuyor. Politik yorumlar yapmayanlar ise İran’da kaldılar. Birkaç kişiyle ise terk etmeleri konusunda konuştum, onlar da çıktılar. Ancak ülkelerine çok bağlılar, dolayısıyla bazen geri dönüyorlar.

Müzik yasağı ve sansür

Müzik aslında tümüyle yasak ülkede. Geleneksel müzik bile yasak. Asla bir kadın tek başına şarkı söyleyemez. Ancak üç ya da dört kadın sesi aynı anda kullanılabilir. İran devlet televizyonunda, yasak olduğu söylendiğinden müzik enstrümanı gösterilemez. Müzik yapacaksanız, izin almalısınız. Kayıtlarınızı bakanlığa göstermelisiniz. Onlar da kesin değişiklikler talep edecekler ya da tamamen reddeceklerdir. Genel olarak kanunsuz bir faaliyet kabul edilen müzik için hükümet desteği filan yok. Bu film ve müzikle, Tanrı’ya daha önceden daha yakın olduğumu hissediyorum.

Sansür konusu ise daha kötü. Üç yılda Kültür Bakanlığı’na onay almak için 200 kez gittim. Her defasında 4-5 saat bekletip, “Sonra gel bakarız.” dediler. Senaryo ve hikayenin yönünü tamamlamak istediğimde, bakanlığa gidip onay almak için çok zaman kaybetmiştik ve halimiz kalmamıştı. Böylece hile yapmaya zorlanmış olduk. Hayali bir sahne ekledik, bir dua sahnesi, aslında filmle bir ilgisi olmayan bir sahne, böylece film için onayı aldık. Hükümetle nasıl uğraşacağımız konusunda endişeliydik. Eğer insanlar filmi görüp beğenirlerse destekleneceğini umuyorum. Bu tür bir filmin dağıtımı zayıftır. Bu nedenle insanların bu filmi duyurmalarını rica ediyorum.

İsyankar rap

Filmde yer alan rapçi Hichkas İran’da çok meşhur, en iyilerden biri. Ancak pasaportuna el konmuş durumda; bu nedenle ülke dışına çıkamıyor. İran’daki sorunlardan bahsediyor. Korkusuz biri, ancak ben onun adına korkuyorum. Toplumuzdaki acılardan doğrudan bahsediyor. Oldukça ilginç biri, Tahran’ın şık semtlerinden birinde büyüdüğü halde fakirlerle yakın bağları var. Onların karşı karşıya kaldığı zorlukları şarkı sözlerinde kullanmayı seviyor. Sigara içmekten kötü örnek olmamak için kaçındığını söyledi bana. Yeraltı sahnesindeki müzisyenlerin çoğu sakin, huzurlu kişiler. Uyuşturucu ya da içkiyle işleri yok. Ancak uyuşturucu ve alkolle teması olan nadir kişilere rastlayabilirsiniz ki bu da üstlerindeki ağır baskıların etkisiyledir. Hükümet hepsinin normal olmayan, şeytana tapan kişiler olduğu yalanını yayıp gençlerin etkilenmesini önlemeye çalışıyor. Resmi televizyondan bile bu konuda açıklamalar yapıyorlar.

Satılması serbest, çalınması yasak müzik aletleri

Yeni enstrümanlar fazla yok. Çocuklar genelde yıllarca para biriktirip sahip olabiliyorlar. Bunları satan dükkanlar var ancak bu da enteresan bir durum çünkü onları herhangi bir şekilde, radyo ya da televizyonda çalmaya izin yok! Bu tür dükkanlar genelde Tahran’da, diğer bölgelerde daha çok geleneksel entrümanları bulabilirsiniz.
 
‘No One Knows About Persian Cats’i yapmadan önce müzik hakkında birkaç film izlemiştim. Farklı bir şey yapmak istedim. Kendi kendime, sadece müzisyenlere odaklanmak yerine güzel olduğunu düşündüğüm diğer görsel sahneleri de yapmalıyım dedim. Film bu rejim altında İran’da asla resmi olarak gösterilmeyecek. Ancak korsan olarak yayılabilecek. Filmin başında ücretsiz izleyecek İranlı izleyicilerden, müziği yapanları desteklemesini rica ettim.

Sandviçler ve sinema salonları

Çocukken sandviçlere bayılırdım. Doğduğum küçük kasabada bir sandviç dükkanı yanında sinema salonu vardı. Babama ya da amcama ne zaman sandviç istediğimi söylesem sinema salonuna gidip orada yememi söylerlerdi. Yanında kolayla, kağıda sarılmış sandviçlerimi ışıklar kapanmadan yemeyi beceremezdim. Işıklar kapanıp da film başlayınca karanlıkta hem filmi izler hem de yemeğimi yerdim. Film bitip de ışıklar açılınca, ancak o zaman kağıdın da yarısını yediğimi fark ederdim. Demek ki sandviçlere olan sevgim beni bir yönetmen yaptı.

https://www.youtube.com/watch?v=_pBGbsDPvrY

 ✪