- Dondurmalı keşkül yiyelim mi?
Keşkül güzeldir, ama dondurmalısını yemedim. Sütlü ve çikolatalı her şeyi severim.
- Nevresim takımın, pijaman?
Nevresim takımım mavi. Böyle uçuk mavi/buz mavisi dedikleri. Beyaz üzerine siyah puantiyeli bir pijamam var.
- Şarkı söylerken bir şeyler seziyor musun?
Sezmek, toz gibi.
- Burası çok gürültülü başka bir yere gidelim mi?
Sanırım Rodos’u görmek isterdim.
- Sana soracak soru bulamıyorum, bir şeyler okuyalım mı?
Steve Toltz/ Bütünün Bir Parçası
- Pedal çevirirken şiir okuyabilir misin?
Bisiklet ve şiir kelimeleri bana şunu çağrıştırdı. “ ……..”
- Çok sıkıcı. Kim yazmış?
Bilmiyorum. Çok aradım zamanında ama kimin yazdığını bulamadım.
- Şiir?
Turgut Uyar’ın şiirlerini ezbere bilirim. Mesela Yitiksiz’i bilirim.
- Nabzın?
Nabzım olabildiğince yavaş.
- Çok süt içseydin daha uzun olabilir miydin?
Günlüklerim var üst üste koyulduğunda benim boyuma ulaşabilecek kadar çok.
- Ölüm, entropi, bereketsizlik, iyelik eki ve Allah?
Bereketsizlik, yaprakları dökülen çiçek. Ölüm, gerekli bir mutsuzluk. Yaşarken aynı anda ölmeye başladığımız göz önüne alındığında yaşamla arasında kopmaz bir bağı var. Ben üzülmüyorum. Korkum ölmekten yana değil, nasıl öleceğimle ilgili. Allah, salt varlığına inandığım. Ama O’nun dışında kalan her veriye septik bir insanım. Bazen elinde büyüteçle bana bakıyormuş gibi hissediyorum. Entropi, rastgeleliğin ölçüsü. Sürekli artan bir dağınıklık. Ya düzenin miktarı ya düzensizliğin. Tam emin değilim. İyelik eki bir şeye ait olma isteğinden doğmuş olmalı.
- Üslubun var mı? Şarkı söylerken, öpüşürken, su içerken?
Üslubum var mı bilmiyorum henüz. Tam oturmadığını düşünüyorum. Ama üslup sahibi olmak iyi bir şeydir. Az rastlanılır bir şeydir, değil mi?
- Sıkıldın mı?
Bazı günler, sanki hiç gelmemiş gibi hiç geçmemiş gibi hissettirir ya, bugün öyle benim için. Bomboş, yitik bir gün. Filmlerle dolduruyorum içimi, gerçeği yadsımak adına. Çok yavan geliyor her şey, hepsini toplayıp bir çuvala doldurmak istiyorum. Uçurum kenarlarında üşümek istiyorum. Paralel evrenlere, başka gezegenlere ulaşabilsek, varabilsek keşke.
- Kalk gidelim ama nereye?
Biri kolumdan tutup denizaşırı ülkelere götürsün beni. Ete kemiğe bürünmeden ben olmama yardım etsin. Bir göl kenarında ağaç gölgesine uzanalım, suya bakalım. Bilmediğim ezgileri ezberletin bana.
- Öpüşelim mi?
Dudaklarımda bıkkın ama umutlu bir şarkı var.
- Bir şeyler yiyelim mi?
Ruhumu doyuramıyorum.
- Beklediğin bir tarih?
Geçmişi seviyorum. Bu yüzden geleceğe dair pek planım ya da inancım yok. Yani en fazla bir ay sonrasına plan yapabilecek kadar öngörüye sahibim.
- Kelimeler devam etsin.
durgun – bozuk – kalem – rüzgar – ses – şiir – lamba
- Aç mısın?
Sabahları mısır gevreği yiyorum. Öğlen tavuklu sandviç ya da tavuklu salata yiyorum. Bugün salata yedim. Akşam yemeğinde genelde ızgara ya da aperatif şeyler yeniyor. En çok çorbaları ve soslu şeyleri seviyorum.
- En son ne zaman terledin?
Birkaç yıl oldu hamama gitmeyeli. Bence gerekli ve rahatlatıcıdır. Aynı zamanda sürekli ertelenir.
- Size samimi sorular soramadığım için çok üzgünüm.
Samimiyetinizden şüphe etmiyorum, lütfen siz de kuruntu etmeyiniz.
- Saçların?
Saçlarım epey uzadı. Eskiden hiç umursamadan keserdim kısacık. Şimdi kesmeye korkuyorum, sanki eksilecekmişim gibi geliyor.
- Öpüşmedik hala.
Bugün birine söz verdim, doğum gününe gideceğim diye. Ama sonra mazeret uydurdum, vazgeçtim. Hiçbir şeyi tam olarak istemiyorum, çabuk cayıyor içim, isteğim ölüyor.
- Koltuk rahat mı?
Biraz daha zaman gerekiyor huzurlu hissetmem için.
- Bir ağaca sarılmak ister misin?
Ben bahçeli bir evde büyüdüm. Zamanında verandası da vardı. Yağmur yağdığında dedemin koltuğunda bacaklarımı kıvırıp verandada otururdum. Yerdeki taşlara yağmurun vuruşunu izlerdim. Ceviz ağacının öyle güzel bir sesi vardı ki.
- Keşkülünü yemişsin.
İçim dışımdan daha çok genişliyor bazen, çok yaşamak istiyorum.
- Ses tellerin yolculuk için yapılmış.
Hayallerim hep müziğe dair. Ve uzak bir yerlere gitmek. Klişe. Ama mutlu ediyor.
- Köprünün üstünde.
Denize bakıp uyudum.
- Köprünün altında.
Kendimi balık gibi hissediyorum. Dudaklarım. Ağır geliyor.
- Neredesin?
İlk defa kumda hayal kurdum. Buradan mutlu olarak ayrılacağım.
- Nereye gidiyorsun?
Küçükken kuş olmayı hayal ettiğim zamanlar oldu. Kuş olabilseydim kuzeye giderdim. En kuzeye. Soğuk iklimlere.
- Ellerin çok soğuk.
Ellerim üşür genelde. Ama bu beni rahatsız etmez, üşümeyi severim. Her akşam Florya’da sahil boyunca yürüyorum soğuk havaya, rüzgara rağmen. Atkı takmayı da pek seviyorum.
- Bülbül görsen tanır mısın?
Bülbül görsem tanımam maalesef. Martıları severim. En çok onları sevdim, onlarla haşir neşir oldum.
- Anlatın.
Yalnızım, mutsuzum. Ama mutluluğu arayan biri gibi değil, mutsuzluğu özümseyen, mutsuzluğuyla sorunu olmayan biri gibi mutsuzum. Haliyle yazdığım sözler hep üzgün, kırılgan ama kimseye bağırmayan naif sözler. Mutlu melodiler de çıkıyor bazen ama çok nadir. Siz anlarsınız bu durumu. Anlar mısınız? Düzlüğe çıkmaya çalışıyorum. Yavru kargaları komik buluyorum.
- Hayal kuralım.
İstediğim zaman hayal kuramıyorum. Benden bağımsız anlık gelişiyor o durum. Gözlerimi kapatınca sadece boşluk görüyorum. Sadece geceleri, kafamda bir şeyler canlanıyor, çoğu insan. Önceki tecrübeler, yarım bırakılmış, eksik anlar hayalle tamamlanıyorlar. Nadir de olsa güzel bir his. Doyuran bir his.
✪