Özkıyım

M. Orhan Okay, Beşir Fuad’ı tam anlamıyla, anlamlı intiharının ardından düşürüldüğü unutulmuşluk kuyusunun dibinden çıkarmıştır.
Ocak '13

M. Orhan Okay, Beşir Fuad’ı tam anlamıyla, anlamlı intiharının ardından düşürüldüğü unutulmuşluk kuyusunun dibinden çıkarmıştır. 19.yy Osmanlı basın, yazın ve fikir ortamında aniden beliren Fuad, toplamda dört yılı geçmeyen yoğun ama kısa yazı hayatında geniş tepki ve ilgi görmüştü. Beşir Fuad’ın intiharının ardından dönemin gazeteleri Eyüp’te gömüldüğünü belirtir ancak Orhan Okay da Fuad’ın mezarını bulamamıştır. Fuad 1887 yılında öldüğünde, yaşı da belli değildi. Ahmet Midhat Efendi, “Ahiren vuku- intiharında sinnini otuz iki tahmin ettiler. Otuz diyenler oldu. Fakat bencesi otuz dörtlük – otuz beşlik idi” der. Kendisinden yazılarında fazla bahsetmeyen Fuad’ın satır aralarında anlattıklarından 1875-76 Sırp savaşlarına, 1877-78 Rus savaşlarına ve Girit isyanlarına karşı gönderilen birliklerde gönüllü yer aldığını biliyoruz. Gürcü asıllı Beşir Fuad öncüdür. Pozitivizm’den ilk bahseden Osmanlı/Türk aydınıdır. Topluma realizm ve naturalizm gibi edebiyat akımlarını tanıtmıştır. Çok değerli çeviriler yapmıştır ve ilk biyografi yazarımızdır.

Beşir Fuad’ın aile hayatında da çok bilinmeyenler vardır. Annesinin zoruyla yaptığı ilk evliliğinden ilk oğlu Mehmed Cemil doğar. Kısa sürede boşanmasının ardından saray eşrafından Şaziye Hanım ile evlenir. Ancak Fuad’ın annesi Habibe Hanım, Şaziye Hanım’ın babası Salih Bey’in üçüncü eşidir, dolayısıyla Fuad ve Şaziye Hanım üvey kardeşlerdir. Bu durumun önüne geçmek için önce Fuad ile Şaziye Hanım’ın, ardından Salih Bey ile Habibe Hanım’ın nikahları kıyılır. Fuad, ‘delirme korkusu’ nedeniyle gece hayatına ve metreslerine yönelir. Yazılarında Kuzguncuk’taki metresiyle evde onu bekleyen eşi arasında nasıl kaldığını anlatır.  Evliliğinden iki çocuğu daha olur Fuad’ın. Annesinin paranoyaya kapılıp ölmesinin ardından Fuad’ın düştüğü delirme korkusunun etkisiyle, kadınlara yönelir, özellikle tutunamayan kadınlara acıyıp onlara yardım etmeye çalışır. Fransa’ya gönderdiği metreslerinden birinden kız çocuğu olduğunu yazar. İkinci oğlu Namık Kemal’i kızılcık hastalığından daha bir buçuk yaşındayken kaybetmesinin etkisini üzerinden asla atamaz. Biri Fransız metresinden olan kızı Feride olmak üzere üç çocuğu kalır Fuad’ın. Namık Kemal’in ölümünün ardından iki yıl sonra intihar eden Fuad’ın büyük oğlu Mehmed Cemil hiç evlenmez ve veremden ölür 1912’de. Küçük oğlu Mehmed Selim albay olur, 1947’de vefat eder.

Feride ise asla bulunamaz. İstanbul’u işgal eden Fransız askerlerinden birinin eşi “Ben Beşir Fuad’ın kızıyım” diye baba tarafını aradığı duyulmuştur. Ancak Şaziye Hanım’ın engellemesiyle, Fuad’ın oğlu Selim Feride’ye ulaşamaz ve Fuad’ın kızı da unutuluşa gider.

bfuad

Beşir Fuad, intihar ettiği 1887 yılının 5 Şubat’ına kadar, yılın başlangıcından itibaren 26 makale yayımlamıştır. Ölümünün hemen ardından on gün içinde de 11 yazısı daha çıkmıştır. Fuad’ın intihar ettiği dönemde yoğun bir yazı hayatının içinde yer aldığı biliniyor. Hatta ölümünün dört gün öncesinde bile doğa olayları hakkında uzun bir makale yazmıştır. Tarik gazetesi, intiharını “Beş şubat cumartesiyi pazara bağlayan akşam dokuzda, önceden planladığı madde-i intiharın fiilyatına başlamıştır” denir. Gazetede ayrıca, “karotis damarını dahi kestiği” söylenir ancak Fuad’ın yazı yazmaya devam etmesi ve doktorun kendisini kurtarmasını engellemesi nedeniyle, hemen ölüme yol açacak bu hareketi yapmadığı düşünülebilir.

Bir Fransızca gazetede, “Meş’um projesini boğazından ve sol kolundan enjeksiyonla kokain zerk ederek tatbike karar vermiştir. Bir usturayla önce kolunun atar damarını dört ayrı yerden açmış ve boğazını kesmiştir” denir.

Fuad ise ‘Mezardan Bir Seda’ başlıklı yazısında “İntiharımı fenne tatbik edeceğim; şiryanlardan birinin geçtiği mahalde cildin altına klorit kokain şırınga edip buranın hissini iptal ettikten sonra orasını yarıp şiryanı keserek seyela-ı dem tevlidiyle terk-i hayat edeceğim…”

Gazeteler, kendini kestikten sonra son yazısını da aktarırlar: “Ameliyatımı icra ettim, hiçbir ağrı duymadım. Kan aktıkça biraz sızlıyor. Kanım akarken baldızım aşağıya indi. Yazı yazıyorum, kapıyı kapadım , diyerek geriye savdım. Bereket versin içeri girmedi. Bundan daha tatlı bir ölüm tasavvur edemiyorum. Kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. Baygınlık gelmeye başladı.”

Fuad’ın ölümünün ardından son anlarında haykırdığı da gerçek değildir der, Ahmed Midhat. Uşağını çağırmak için seslenmiştir. Uşağı geldiğinde de, kanı aksın diye kolunu sert biçime sallamasını emretmiştir, ancak uşak bunu görünce bağırmaya başlamış ve evin kadınlarını çağırmıştır.

Beşir Fuad, eve geleceğini düşündüğü zabıtlar için de önceden yazmıştır. Yazısında onlara anlatmaya mecbur olmadığı bazı nedenlerle kendini öldürdüğünü, zaten matem içinde olacak ailesini sorularla bunaltıp işgüzarlık yapmamalarını ister. Bedenini ise Tıbbiye’ye bağışladığını belirtir. Ancak bu uygulanmaz. Zaten olayı kavrayamayan dönemin Osmanlısı, bedenini Eyüp’e gömer.

Beşir Fuad, intiharından önce çevresinin farkedeceği bir davranış değişikliğine gitmez. Günlük hayatını sürdürür, dostlarıyla görüşür. Neşelidir. Elinde bir şırınga görenler olur sadece. Kediler üzerinde kokain denediğini söyler. Beşir Fuad, ev ile metresi arasında nasıl bunaldığını anlatır mektubunda. Elinde kalan parasını evliliği ile metresi ve çocukları arasında pay ettiğinde, bir yıl daha geçineceğini hesaplar. Sona gelince de, hayatına son verecektir. Kendi deyimiyle, “Bu fikri, Kağıthane’ye gidecek gibi telakki” etmiştir. İşin ilginç yanı, askeriyede yer almı, üç batı dilini çok iyi bilen Fuad’ın geçim sıkıntısı çektiğini söylemesi bahane olarak görülür. Fuad’ın asıl korkusu, cinnet geçirip ölme korkusudur. Pozitif bilimlere ve determinizme inanan Fuad, annesinin yaşadığı rahatsızlığın kendisinde de belireceğini düşünüyordu. Ayrıca Voltaire çevirileri başta olmak üzere, eleştirel yazılarına karşı “Müslüman mahallesinde salyangoz satmak” ya da “İslam düşmanlığıyla” suçlanmak gibi polemiklerden de çok yorulduğunu belirtir.

Fuad’ın özkıyımının ardından onun materyalist ve ateist görüşleri üzerinden intiharın mekruh olduğu ve İslam’da az görüldüğüne dair yayınlar çıkar. Ancak İstanbul, Fuad’ın hemen ardından intihar salgınına kapılır. 11 Mart 1887 tarihinde gazetelerin intihar haberlerini vermesi yasaklanır. Yasağın kalktığı altı ay sonrasında ise intihar salgını devam ediyor diye gazete başlıkları görülür.

I – İntihar Salgını
II – Beşir Fuad ve İlk İntihar Salgınımız
III – Özkıyım
IV – “Öldür allah sevmelere gidek” ✪