Günlük

Günlüklerle ansızın karşılaşmak dolayısıyla bu metnin hızlı bir şekilde okunma tavsiyesi üzerine
Mayıs '15

Günlüklerle ansızın karşılaşmak dolayısıyla bu metnin hızlı bir şekilde okunma tavsiyesi üzerine

Gün gün yazılan günlüğün içinde ne kadar çok sayfa birikiyorken gün de birikiyormuş meğer. Sanki kaçan zaman köşeye sıkıştırılmaya çalışılıyor.  Köşeye sıkışmış gün napsın kaçacak yeri yok, kendini ele veriyor. Bir solukta dökülüyor. Bazen de sus pus ne diyeceğini bilemiyor, kalem tık tık deftere vuruyor. Sonra kalem rahat bırakıyor onu, aradan sıvışıp yoluna devam eden günün, ertesi güne kadar vakti var, ta ki yeni bir köşede sıkışıp kendini anlatmak, tartmak durumunda kalana kadar. Ama tabii olmuyor da değil, günün kendini açık etmeyi istemesi ve hatta vesile olanı uyandırıp, alelacele deftere koşturması.

Günlük 1

Ne çok gün var. Bi de sanki telaşı varmış gibi, biri bitiyor biri başlıyor.  Günlük içine düşen kelimelerin yanında notlar, kırpıklar, kesikler. Yanlışlıkla sayfa arasına sıkışan bir kirpik seneler sonra açılan sayfalardan tesadüfi bir hızlı nefes alıp verişle yere düşüyor. Taaa ne zamandan gelen kirpik öylecene günlükten fırlamış yeni güne bırakılmış oluyor ve kimse de bunu fark etmiyor. Bu kozmik buluşmadan ne çıkıyor bunu bilmek çok zor ama hiçbirşey çıkmıyor demek de  zor olsa gerek. Açtıkça günlükleri içlerinden bir tuhaf koku da yayılıyor etrafa. Bazen fazla yoğun gelen bu kokuyu teneffüs etmemek için hızlıca çevrilen sayfalar arasından ne zaman çekildiği unutulmuş bir fotoğraf, yıkılmış bir sinema salonunun bileti, gidilemeyen bir konserin gazete haberi de çıkabiliyor.

Günlük 2

Gün gün notunu düşmek bir kenara, insan deli olmalı yetişmeye çalışırken kendine ve seslenmeye çalışırken bir sonraki belirsizliğe, kendi kendine konuşmak, deli demesinler diye yazmak, adını da günlük koymak, kamufulaj içinde takılmak. Çakılmadığını zannedip sonra en az 15 sene sonra kendinle yeniden oradaymış gibi karşılaştığında, hiç de gizlenemediğini fark etmek. Hafif bir tebessüm oluşturmak dudak arasında, okurken yazdıklarını ve hatta birikenleri sayfalarda; bir ağaç yaprağının seloteyp ile defter sayfasına yapışmasının üzerinden seneler geçtiğinde, seloteypin bıraktığı kahverengi leke ve artık yapışmama hali üzerinden kurumuş yaprağın sayfayı her açtığında küçük parçalar halinde dağılması, toz olması.  Günlükler yığını bir tür iç gündem oluştururken, betonlaşan şehir içinde bir arşiv belgesine dönüşmesi, sen hiç istemesen de ve hatta bilmesen de bir tür koleksiyonere, arşivciye dönüşmüşsen eğer.

Nefes alamıyorum tozundan günlüklerin sayfalar birbirine yapışmış açılmamaktan, birisi alsın götürsün bu defterleri; sonra ya ben oturur okumaya başlarsam geçmiş zamanı şimdiki zamanda, nasıl geri dönerim. ✪

Önceki

[Ali Abaday] Tanrıların Şatosu – Okuma Parçası

Sonraki

Kerem Ardahan: Kolektif Delilik