Disko disko partizani

İlkay Yıldız seçim şarkılarını analiz (!) ediyor. Seçim şarkılarında kelime oyunları, rap, rock türkü vardı da, eksik olanı ve halkı can evinden vuracak şarkıyı politikacılar nasıl kaçırdı?
Haziran '11

Sektör jargonuyla “jingle” ya da bilinen adıyla reklam müziği türlü sebeplerden yapılır.

Örneğin yeni çıkan bir ürün ya da hizmeti tanıtmak; söz konusu ürünü/hizmeti ısrarla ya da tiksindirerek tüketicinin kafasına kazımak için. Türlü varyasyonları yapılan ve memleketi telefondan soğutan 118 80 reklamları gibi.

Yine mesela 30 saniyelik bir reklam filminde, o ürüne ya da hizmete dair söyleyecek onbin tane şeyiniz varsa, zamandan kazanıp bunu sazlı-sözlü anlatmak için. Buyrun hemen bir tane sallıyorum:

“İçinde 10 vitaminle

Kalsiyum, mineral falan var

Fiyatı, kalitesi ve lezzetiyle

Almayanı dövüyorlar”  gibi…

Hatta bazen sadece reklamverenin “Rakibimiz Osman Mobilya’nın insanı şıkır şıkır oynatan dokuz sekizlik bir şarkısı var. Parası neyse verelim, biz de yapalım. Bizimki ondokuz sekizlik olsun, çok daha şakrak olsun, sonlara doğru öyle bir kopsun ki ürünü bedava veriyormuşuz sansınlar” isteğiyle de yapılabilir.

Reklam müziği, dinleyenlerin sözlerini/melodisini kolayca kapabilmesi için çok bilinen ya da dönemin popüler şarkılarının üzerine, ürüne/hizmete dair yeni sözler yazılarak, kitlelerin mevzu bahis şarkıdan nefret etmesi göze alınarak yapılır. (Çok yaptım oradan biliyorum)

Reklam müziklerinin varlık sebeplerine daha birçok neden sayabilirim, özellikle Türk tüketicisi üzerinde olumlu etkileri olduğu bir sebepten bilindiğinden daha çok uzun süre hayatımızda olacaklarını da ekleyeyim. Peki ya reklam müziklerinden hallice olmayan seçim şarkıları? Onlar niye var?

Hani her seçim öncesi anketlerde (pastanın mavi dilimi oluyor genelde) hatrı sayılır bir “kararsızlar” yüzdesi vardır, acaba bu şarkılar onlar için mi? “Aslında biz aileden DSP’liyiz şekerim, gerçi babam bir dönem Çiller’e oy verdi, ben şimdi CHP’ye oy vereyim diyorum ama MHP’nin seçim şarkısı öyle güzel ki… İnsanın kanı kaynıyor, aklı kayıyor” diyen bir kararsız var mıdır acaba?

Devlet büyüklerimizin ve akıl hocaları iletişimcilerinin elbette bir bildikleri vardır (kesin vardır) seçim şarkılarının kampanyalarına bir faydası olduğuna inanıyorlardır. Peki ne diyor bu seçim şarkıları? Seçmene ne mesaj veriyor?

En ateşli sözler, en tempolu melodiler hep muhalefet partilerinde. Hani sanki meydanlarda kadın programlarını aratmayacak bir tonla birbirlerine laf yetiştirmiyorlarmış gibi şarkı sözleri de tam o ayarda. Genelde iktidar partisine bir çemkirme tonunda; “yetti artık”, “git başımızdan” isyanıyla bezeli; “biz gelince bunları adam edicez” tadında umut yüklü ve “ver bi tur da biz yönetelim” hevesiyle harmanlanıyor.

Tıpkı CHP’nin “ak dediler, kara çıktı… aradık ceplerini, her yerinden para çıktı… ele aldı ipimizi… beğenmedi tipimizi…” gibi hayatta yan yana getirmeyi akıl edemeyeceğim kelimelerle işlenmiş şarkısı gibi.

Ya da MHP’nin rock başlayıp rap devam eden ve nakaratında mehter marşının duyulduğu (evet, gayet ciddiyim) “Ses Ver Türkiye” şarkısındaki “kalkınma değil kandırma partisi… hırsızın, yolsuzun vurgun partisi” sözleriyle vurguladığı gibi…

Yine BDP’nin tekno alt yapılı, bol zılgıtlı (hem tekno hem zılgıt evet) Ahmet Kaya’nın sesini andıran (andırsın diye uğraşılan) vokalli şarkısının “Bu halk sizden yılmayacak… gün gelecek çark dönecek…sizden hesap sorulacak” sözlerindeki gibi….

İktidar partisi, 17 (yazıyla on yedi) şarkı yapmış! Mesela “Tam vakti” 80’lerin kolej marşları gibi, nakarata doğru yersiz bir coşkuyla “bak bir varmış bir yokmuş eski günlerde; mutlu bir kız yaşarmış Boğaziçi’nde” melodisinde. “Hayde hayde” şarkısı ise seçmene “sen o güzel kafanı hiiiçç yorma canım benim” der gibi “düşünme ne diye, vur mührü ak partiye” diyor, çekiliyor. “Biz birlikte Türkiye’yiz” şarkısı iftar öncesi programlarda duyulabilecek bir ilahi gibi başlıyor, nakarata doğru “bir duble”yle gayet güzel eşlik edebilecek bir hal alıyor. AKP, bulunduğu yer itibariyle muhalefet partileriyle yüz göz olmuyor, şarkı sözlerinde “2023’e kadar bir yere gitmiyoruz seçmencanlar” diyor.

En ilginç örneklerden biri de bağımsız aday Tuncay Özkan’ın seçim şarkısı. “Tuncay Özkan meclise! Sesimiz özgürlüğe” (Sabri ortaya, üçlü çektir Cimboma melodisiyle) bir şarkıdan çok tezahürat gibi.

Peki seçim şarkılarında lider portreleri nasıl çiziliyor?

Sıfatlar yine standart; vefalı, cesur, kararlı, gözüpek, dürüst, ahlaklı, alicenap, kadinşinas, adil, dört başı mamur… (bazılarını atmış olabilirim) Söz konusu koskoca bir devleti yönetmek olunca, hiçbir liderden “hem sempatik hem minnoş, ver oyunu Osman’a coş” şeklinde bahsedildiğini duymuyoruz tabii.

Şarkı sözlerinde liderlerin isimleriyle yapılan söz oyunları da cabası. “Kılıçlar çekildi bu bir duello” , “iktidar yapalım artık Devleti” gibi…

Elbette çok yaratıcı, elbette seçmenin aklını şıp diye çelebilecek kıvraklıkta.

Haliyle her partinin şarkısında mutlaka bir “iktidara gelme” söylemi var. Tıpkı küme düşmesi kesinleşen bir takımın maçında bile “şampiyon” diye bağrılması gibi. En son seçimlerde barajı geçememiş bir partinin minibüsünden “sevgiyle, kararlılıkla, yani bir şekilde iktidara geliyoruz” sesi yükselince “abartma, nereye geliyorsun?” diyesi geliyor insanın.

Bu yüzeysel ve bilimsel açıdan maalesef hiçbir değer taşımayan gayri resmi ve gayri ciddi analizim gösteriyor ki seçim şarkılarında da reklam müziklerine benzer bir yöntem izleniyor. Ve fakat reklam müzikleri, ürünler hakkında belli bir takım özellikleri sıralayabilirken seçim şarkıları parti programları, yasa tasarıları gibi şeylerden bahsetmiyor; çoğu zaman ne dediğini bile anlamadığımız söz dizinleri yuvarlanıyor tatsız müziklerin üstüne.

Hafızamdan hiç silinmeyen, belki de çocukluk kabusum sayılabilecek bir seçim şarkısını maalesef ezbere biliyorum: “hadi bakalım sandıklara/ikibinli yıllara/20 Ekim Pazar günü/bütün oylar ANAP’a”. O günden beri Sezen Aksu’nun “hadi bakalım” şarkısını ne zaman duysam, şarkıya eski günleri özlemle anan fanatik ve kafayı yemiş bir ANAPlı edasıyla eşlik ederim, kendime engel olamam. Bu seçimlerde bana bu coşkuyu verecek bir şarkı bulamadım.

Keşke bir parti akıl edip “apaçi marşı”nı kullansaydı. Hiç değilse iki eğlenirdik sokakta. ✪

Önceki

Kitle fetişizminden oligarşik diktaya: Caplan ve Ranciére’den demokrasi üzerine bir çift söz

Sonraki

Landing Hong Kong