Mavado Charon: Normallikten intikam almak

Söyleşi: Erman Akçay Çeviren: İnci Kara, Suzan Sarı Mavado merhaba, bizlere biraz kendinden bahseder misin? Sapıklık derecesinde dehşet çizimler yapıyorsun ve birçok yayında yer almış sıradışı bir sanatçısın. Bu brutal homosexual porn düşlemi ne zamandır kağıda işliyorsun? Kendimle ilgili sadece birkaç şey söyleyeceğim, çünkü kişinin özel hayatını göstermesinin çağımızın hastalığı olduğunu düşünüyorum. Benim gerçekten kim olduğumun insanlar için bir önemi yok (olmamalı da) sanat eserlerime odaklanmanızı tercih ederim. Fransa’da yaşıyorum ve kamu kuruluşlarında profesyonel grafiker olarak çalışıyorum. Sanat eserlerimle ilgili olarak ise çocukluğumdan beri çizgi roman ve çizimler yaptığımı söyleyebilirim ayrıca şiddet ve cinsel sahneler resimlemek istemişimdir hep… Ancak bu

Söyleşi: Erman Akçay
Çeviren: İnci Kara, Suzan Sarı

Mavado merhaba, bizlere biraz kendinden bahseder misin? Sapıklık derecesinde dehşet çizimler yapıyorsun ve birçok yayında yer almış sıradışı bir sanatçısın. Bu brutal homosexual porn düşlemi ne zamandır kağıda işliyorsun?

Kendimle ilgili sadece birkaç şey söyleyeceğim, çünkü kişinin özel hayatını göstermesinin çağımızın hastalığı olduğunu düşünüyorum. Benim gerçekten kim olduğumun insanlar için bir önemi yok (olmamalı da) sanat eserlerime odaklanmanızı tercih ederim.

Fransa’da yaşıyorum ve kamu kuruluşlarında profesyonel grafiker olarak çalışıyorum. Sanat eserlerimle ilgili olarak ise çocukluğumdan beri çizgi roman ve çizimler yaptığımı söyleyebilirim ayrıca şiddet ve cinsel sahneler resimlemek istemişimdir hep… Ancak bu konuda yıllarca pek başarılı olamadım! Kimseye göstermek istemeyeceğim binlerce kötü çizimim var, çünkü berbatlar. Çizgi roman sanatçılarının kullandığı klasik tekniği kullanıyordum: önce karakalemle çizersin, sonra çini mürekkebi ile dolguyu yaparsın, bu teknikten nefret ediyordum. Sonraları, beş yıl önce, basit ve küçük sayfalar üzerinde tükenmez kalemle serbest çizimler yapmaya başladım ve çizimi daha “canlı” yapan bu sonuçtan çok memnun kaldım.

Yayınlarla ilgili olarak, önce çizimlerimi bir bloga göndermeye başladım, ünlü Amerikan homosexual dergisi “Straight-to-hell” in editörü Billy Miller’ın dikkatini çektim. Eserlerim konusunda beni cesaretlendirmesinden bu yana çeşitli yerlerde yayınlamaya başladım.

Bu imgelemi besleyen kaynaklardan biraz bahseder misin?

Eserlerimde tabii ki birbirine karışmış sayısız ilham kaynağı var! Çocukken televizyonda izlediğim post-apocalyptic anime Hokuto No Ken gibi, Mortal Kombat veya Last Battle gibi oyunlardaki şiddet ve hatta pro-wrestling. Ergenlik dönemimden beri izlediğim tüm gay-porno videolarını da sayabilirim: Sperme odaklı Treasure Island Media filmlerinden klasik Falcon Studios filmlerine kadar. Ve hatta John Waters’ın ilk filmleri.

Tabii ki uluslararası tuhaf grafik sanatlarından da bahsetmeliyim burda: Japon Ero-Guro (yüce Maruo) ve Uta-Hema tarzı, 80’lerin İtalyan şiddet ve porno çizgi romanları Ranxerox veya Necron, ve  Le Dernier Cri ve United Lifeless Artists başta olmak üzere fanzin ve graf-zinler.

Asıl ilham kaynaklarımdan biri de efsanevi Amerikalı sanatçı Henry Darger’dır. Birbirini öldüren, birbirine şiddet uygulayan onlarca karakterli muazzam çizimler yaptığı için ve ayrıca intikamdan bahsettiği için: Vivian Ladies, çocukları öldüren yetişkinlerden intikamlarını alır. İntikam kavramını sık sık düşünürüm ve çizimlerimde ibnelerin (homosexual, trans, ucube, sapık…) normallikten intikamlarını alması anlatılır.

Ama temel kaynağım edebiyattır. Çok okurum ve William S. Burroughs’un  l’oeuvre’si, de Sade’in D.A.F’ı,  Pierre Guyotat… bunlar kendimi  bulduklarım.

Bir sanat eserinde (çizim, metin…) ifade ettiğin birşeye aynı zamanda hayat verdiğini, onu oldurduğunu düşünmeye bayılıyorum. Sade, Burroughs ya da  Guyotat yazdıkları şeyleri yazmamış olsalardı bu dünyada kaybolmuştum ben. Burada yaşayacak bir yerim var çünkü onların kelimeleri  benim gibi insanlara yaşayacak alan yarattı. Ben yalnızca farklı insanların yaşayabileceği ve iltica edebileceği farklı yerler yaratmaya çalışıyorum.

Fransız edebiyatında sürrealistlerden Bataille’ye ordan Sade’a kadar uzanan ayrıksı bir edebiyat okuyoruz. Bu geleneği sen neye bağlıyorsun?  Heterodox dinlerin bu coğrayadaki etkilerini öne sürebilir miyiz?

Dinin diğer toplumlarda olduğu gibi Fransız kültürü için de önemli olduğu doğru ama bu halen geçerli mi bilmiyorum. Sanırım bu gelenek ayrıca yunancada “düşünce özgürlüğü” anlamına gelen “l’hérétisme” le bağlantılı. 18. yüzyıldan “Pilosophes des Lumières”,  René Descartes çok önemli: artık Tanrısız bir dünyayı düşünebilme çağının başlangıcıdır. Tabiki de Sade’in tüm eserleri Tanrıya karşı açılmış bir savaş demekti ve bu benim için birçok şeyin kökenidir. Ayrıca eşcinsellikten, sodomiden bahseden ilk yazardır… Çizimlerimde Sade’a bir sürü gönderme var!

Bir ressam olarak kimi zaman kendini edebiyata daha yakın hissettiğinden bahsetmiştin. Eserlerini incelediğimizde karmaşık sahnelere tanıklık ediyoruz, sanırım hikaye ve kurguya dayalı bir sanatçısın?

Gerçekten de çizgi romanlardan daha çok metin okuyorum. Nadiren sergileri ya da müzeleri gezmeye gidiyorum, ve aslında derin bir edebi kültüre sahibim. Zaten ergenlik dönemimde, kendimi tamamen çizime adamadan önce, pornografik metinler yazmaya başlamıştım, aslında bu da benim nefes alma şeklim.

Çizimlerimle birlikte, belirli bir yabancılık (tuhaflık) hissi vermeye çalışıyorum, bana göre bu metne özel bir durum. Birçok çizim, gizem ve boyuttan yoksun…  Edebiyatın kafamın içinde oluşturduğu tüm o parlak kıvılcımlı patlamalara yol açmıyor.

Edebi metinler genellikle bana rüyaya, çizimlerden çok daha yakın görünüyor (rüyalar paradoksal olarak bize daha görsel görünse bile). Bu arada, favori yazarlarım arasından Abe Kobo’yu anmayı unuttum. La femme des sables (Kumların Kadını) kitabını okursanız, orada değişik odaklar bulacaksınız: Çok büyük planların (böceklerin dünyası, kum taneleri…) yanında, kadının durmadan kazmak zorunda olduğu çukura gömülmenin acısı altında bir derinlik, bir baş dönmesi etkisi… Bu edebi eserden uyarlanan filmin, kafamdaki görsellere dayanarak, benim çizimde yapmaya çalıştığımı çok iyi ifade ettiğini düşünüyorum! İdeal olarak, çizimlerimin yeteri kadar “yakın” olmalarını isterdim, karakterlerimin tenlerindeki grenler ayırt edilebilsin diye, ama aynı zamanda sanki çok “uzakta” olmalarını… Bunu açıklamak biraz zor.

Gençken kimleri okurdun? Jean-Genet’i sever miydin? Re:Surgo!’dan “Burroughs on Tumblr” başlıklı bir sanat kitabın yayınlandı. Burroughs’la da aran iyi.

Gençlik esinlerimden biri Guillaume Apollinaire’in Les onze milles verges’i (On Bir Bin Kırbaç)… Bu kitap o kadar porno, komik ve kirli ki hala atlatamıyorum. Çok gençken, tahminen 12-13 yaşlarındayken edinmiştim: Gülünç derecede düşük fiyatlı bir cep versiyonu vardı ve kapağında, 18 yaşın altındakilere yasak olduğuyla ilgili hiçbir uyarı yoktu! Fransız kültüründe büyük bir şey var mı bilmiyorum, ama böyle kitapların özgürce satın alınabilmesi gerçeği bana inanılmaz geliyor! Şimdillik epey az Jean Genet okudum, ama kendimi vermeye başlıyorum ve tapıyorum! Tasvir ettiği dolandırıcıların, fahişelerin ve travestilerin dünyası; en yüksek şiirsel seviyeye çıkarttığı tüm bu çirkeflik ve bayağılığın, açıkçası benim için anlamı var!

Burroughs’ın eserleri için değişmeyen bir aşkım var, en az tanınanlara karşı bile, ikinci üçlemesi (Cities of the Crimson Evening vs.) gibi. Ve Re:Surgo sayesinde, kitap başlıklarımdan birinde bu bağlılığı anlatabildiğim için gerçekten de mutlu oldum!

Bu aralar neler okuyorsun?

Şu anda iki kitap okuyorum: Pierre Guyotat’dan Prostitution, harika bir dil çalışması, 60 yıllarında Cezayir’de bir genelev etrafında geçiyor, ve de Denis Jampen’den Héros. Bu Fransız yazar, 70 senelerinde sadece tek bir kitap yazmış, ve o da sadece bu yılda yayımlanmış! Hayali bir şehirde, dört asker tarafından genç oğlanlara yapılan katliam ve tecavüzleri anlatıyor… Burada da dil çalışması deneysel ve gayretli, ama dikkat çekici! Ben de gerçekten çizimlerimle böyle bir sonuca ulaşmak isterdim!

Fransa erken avangard’ın beşiğiydi. Şu an durum nasıl? Edebiyat, sanat, tiyatro alanlarında neler olup bitiyor, tavsiye edebileceğin işler var mı?

Burada, bu konu hakkında konuşacak en doğru kişi olmadığımı düşünüyorum, yeni edebi ve teatral sahneleri pek az biliyorum. Öte yandan, çizimde, graphzine ve fanzin sahnelerinde çok tutkulu şeyler olduğunu görüyorum. François de Jonge (SuperStructure yöneticisi) gibi insanlar ya da Revue Assortment etrafındaki kolektif (harika graphzineler Lagon ya da Volcan kökeninin bir parçası) bu aralar muhteşem çalışmalar üretiyor, tıpkı 2000 yıllarındaki Amerikan dergi Kramers Ergot gibi! İngilizlerin yaptığı Mould Map dergisini de seviyorum…. Bunlar yine benim için önemli ilham kaynakları!

Olivier de Sagazan hakkında ne düşünüyorsun?

İlginçtir, Olivier de Sagazan’ı önceden tanımıyordum, ama web sitesine baktım, ve çok güçlü buldum! Benim artistik çalışmam, esas olarak bedenin çizimdeki temsili üzerine bir çalışmadır ve bu beni çok konuşturur!

mavadocharon.blogspot.com

dirtycharon.tumblr.com ✪

Önceki

William S. Burrough – Şimdi Anneyle Ben Şunu Öğrenmek İstiyoruz

Sonraki

Michel Tournier’dan Cuma ya da Pasifik Arafı