“Ben 20 yıl pencereden dışarı bile bakmadan
oturup resim yaptım” Pavel Filonov
Rus analitik sanatının kurucusu, ilk dönem Rus avangart sanatçılarındandı Pavel Filonov. Sovyet sansürü nedeniyle bir köşede unutulmuşlardan.
1883’te Moskova’da çamaşırcılık yapan bir anne ile arabacılık yapan bir babanın oğludur Filonov. İlkokul eğitimini Moskova’da tamamladıktan sonra ailesi ile birlikte Petersburg’a yerleşmiş. Bir dönem yurt dışına çıkmış Bakü, Filistin, İstanbul, Fransa ve İtalya’yı dolaşmış. Marc Chagall, Vasiliy Kandinskiy, Kazimir Maleviç gibi isimlerle aşağı yukarı aynı hattadır ama onlar kadar tanınmış değildir. Fazla sipariş almıyordu ama son parasıyla çay, şeker, tütün aldığı günlerde bile resimlerini satmadı. Bütün eserlerini devlete verip bir müzede sergilenmesini istedi fakat burjuva sanatçısı olarak görüldüğü için bu isteği kabul edilmedi. Kendisini Rus köylüsünden farklı görmüyordu Filonov. Eserlerinin konusu da yine onlardı. “Tablolarında köy hayatının güzelliği ve lirikliğini değil, -sosyalist gerçekçilik ideolojisine ters düşen bir yaklaşımla- cahilliğini acımasızca ve kaba bir şekilde tasvir etmiş, Birkaç eserinin dışında köy konulu eserlerinin hiç birini idealleştirmemişti. Filonov’un köylüleri, Gonçarova’nın ve Chagal’ın köylüleri gibi şarkı söyleyip dans etmezler. Onun kahramanları içine kapanık, hüzünlüdür. Hatta yemek yerken, şarkı söylerken bile içine kapanık ve hüzünlüdürler. Onların bulunduğu dünya boş ve verimsizdir. Filonov tuallerini dolduran köy konularındaki insanlar, bitkiler ve hayvanlar, kaba ve güçlü betimlenmiştir. Bir gün serbest kalırlarsa, çok sayıda tahribat ve yıkıma neden olabilirler” (T. M. Azizzade – Rus Analitik Sanatın Büyük Ustası: Pavel Filonov )
Yaklaşık 1,5 milyon insanın öldüğü Leningrad Kuşadası’ının devam ettiği günlerde öldü Filonov, açlıktan. Kendisinden yirmi yaş küçük olan felçli karısı ise ondan bir yıl sonra öldü, 1942’de. Erkekler kaslı oldukları için yağları yoktu ve açlığa karşı kadınlar kadar dayanıklı değillerdi. Önce erkekler ölüyordu, sonra kadınlar.
Kendisi gibi açlıkla mücadele eden öğrencilerinden birisi Filonov’un ölümünü şöyle hatırlıyor; “Filonov öldüğü sırada ben de distrofi halindeydim ama hala hareket edebiliyordum. Soğuk odanın içindeki bir masanın üzerinde, hala duvarlarda asılı duran resimlerin arasında, görkemli bir şekilde yatıyordu”
Filonov’un resimleri uzun süre kız kardeşi tarafından korunup saklandı. Eserleri, Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra gün ışığına çıktı.
Unutulmasın istedik. ✪