Yirminci yüzyılın ilk yıllarında fantezi karpostal furyasının örnekleri arasında yer alan bu altı serilik kartpostallar, bir fotoğrafçı ile sokakta gördüğü güzel bayan arasında geçen diyaloğun, stüdyo ortamında canlandırılmasıyla ortaya çıkmış güzel bir skeç örneğidir. Bu kartpostal serilerinin fantezi kartpostallar olarak anılmasındaki etkenlerden biri de diyaloğun geçtiği mekanların kurgulanmasıdır. Bu kartpostallarda mekan olarak deniz kenarı düşünülmüş ve stüdyonun arkasına fon olarak deniz görseli yerleştirilmiş. İşlediği konuyu genişletmeden, en canlı çizgiler içinde yer veren bu karpostallar, dönemin mizah anlayışı hakkında da fikir vermektedir. Reddilen fotoğrafçıyı oynayan kişinin elinde gördüğümüz fotoğraf makinesi, şimdi cep telefonlarına indirgenmiş makinelerin atasını teşkil etmekte. Kıyafetler ise eski dönem filmlerinden aşına olduğumuz modeller. Bir kişi tarafından 1904 yılında belki sevgilisine belki de bir arkadaşına postalanmış bu kartpostallarda yatan ve diğer o dönemlere ait kartpostallardan edindiğimiz bilgi şudur: Eskiler balık etli bayanları severmiş, şimdiki gibi sıfır bedenleri değil.
1) Güzeli gören fotoğrafçı karşısındakinin asi olduğunu düşünmez
2) Hemen objektifini ona çevirir, karşısındaki bayan sert bakışla ona çevirdiği objektifi fark eder
3) Fotoğrafçıya bir kafa atar, attığı kafayla ona ümit etmemesini göstermek ister
4) Hemen pişman olur, kabul edilen ellerini uzatır
5) Bir anda kaygısız onu yüz üstü bırakır
6) İsabetli bir tekme ile onu açıkça reddeder
Fransızcadan çeviri: Serap DAL ✪