Kaleme alanın el yazısını inceleyen bilime grafoloji, bu alanda çalışma yapanlara ise grafolojist denirmiş. Karakterinizin yansıması olan bu bilim, Romalı tarih yazarı Suetonius’tan bu yana kimi zaman bir büyü alameti olmuş, kimi zaman da bir bilim. Shakespeare ve Walter Scott gibi yazarlar el yazısı üslubunun kişinin karakteristik özelliklerinin yansıması olduğunu düşünürlermiş. Bu alanda yapılan ilk bilimsel çalışma teorilerinin kökeni 18. yüzyıla inmekte.
Grafoloji terimi ilk olarak 1875 yılında Frenchman Michon tarafından Yunancada yazma anlamına gelen “Grapho” ve yine Yunancada teori anlamına gelen “logos” kelimelerinin bir araya getirilmesiyle meydana gelmiş.
Eğitim, insan kaynakları, kriminal psikoloji ve psikolojik tanı alanlarında kullanılan grafoloji, içinde bulunduğunuz ruh halinizin dışa vurumu olarak geçerlilik görmektedir. Örnek vermek gerekirse sinirli halinizde kaleme aldığınız bir metinle, mutlu, mesut kaleme aldığınız metnin bir olmadığı aşikardır. Sevgiliye yazılan bir mektupla, alacak verecek meselesini içeren bir yazı farklı karaketeristik özellik göstermektedir, bu da o anki ruh halinizdir.
Bunlara ek olarak Adli grafoloji ise, bir imzanın asıl mı, kopya mı olduğunu veya iki ayrı belgenin aynı şahıs tarafından yazılıp yazılmadığı gibi konuları inceler. Bulduğu neticeler adli delil kabul edilir.
Bir de şöyle deneyelim: küçüklüğünüzde kaleme aldığınız bir yazı, karalamalar veya çizdiğiniz bir resim sizlerin şimdiki şahsi karakteristiğinizin ön ayak sesleriydi. Denemesi sizden eski resim defterlerinizi bulabilirseniz açın ve neler çizdiğinize bakın. Sonucu göreceksiniz.