Sosyopat medya

Bir medya sistemi var. İçeriği kullanıcıların oluşturması temelinde, internet ve mobil tabanlı uygulamalarla yaşamda gittikçe daha çok yer tutan. Osman ile Nermin her yurttaş gibi gündemi yakından takip ediyor.

Bu diyalog tamamen hayal ürünüdür, tek gerçek Ankaragücü’dür. Ya da Galatasaray tribünüdür veya Ömer Üründül’dür. Emin değilim.

Nermin hışımla odaya daldı, Osman hiç oralı olmadı.
Osman’ın nereli olduğunun zaten konuyla pek ilgisi yok.
Nermin biraz durdu, biraz daha durdu… Sonra patladı.

–      Benim acilen ünlü olmam lazım Osman!

–      Acilen?

–      Evet, acilen. Hatta şu an seninle konuşurken bile zaman aleyhime işliyor!

–      Hasbinallah.

–      Hasbinallah tabii ya. Elalemin kızı twitterlarda, bloglarda. Benim neyim eksik? Blog açıyorum Osman. Ünlü blogger olucam.

–      Ol Nermin.

–      Olucam Osman.

–      Ne blogu olacak peki tam olarak?

–      Onu daha bilmiyorum, bakıcaz. Moda olabilir.

–      Moda?

–      Evet.

–      Nermin, senin bildiğin bir tek moda var; o da Barış Manço, Moda, 81300.

–      Sen geç dalganı Osman efendi. Dolabımda ne var ne yok çekip koyucam. Kombin yapıcam, permütasyon yapıcam. Vintage bir sürü şeyim var benim bir kere tamam mı?

–      Neyin var mesela?

–      Annemin mavi çantası var. Sonra teyzemin elbisesi var.

–      Nermin, 90’larda Sosyete Pazarı’ndan alınan şeylere vintage mi denir? Delirtme adamı. Ne işin var modayla?

–      Azıcık destek olsan ölürsün di mi Osman? Gerçi hata bende, twitter’da 10 takipçisi olan adama ne anlatıyorum. Moda blogger’ı olucam işte! Fashion show’lara çağıracaklar beni, Ivana Sert’in yanına oturucam, “kız o ne ayakkabı, sen de iyice varoş tikisi oldun başımıza, bizimla degılsın” diye espri yapıcam. Gelsin kokteyler, gitsin partiler. Herkes yapıyo, ben de yapıcam!

–      Yap Nermin. Yap da… Zaten bunu yapan bir sürü insan var, sen başka bir şey yap.

–      Ne yapayım?

–      Git bi karnıyarık yap mesela, karnım acıktı, hadi Nerminim.

–      Aferim Osman. Valla iyi fikir! Yemek blogu yapayım. Gezip tozayım, restoranlar, kafeler, büfeler. Sonra oturup yazayım, restoranlara puan vereyim, kötü olanları ifşa edeyim, sonra onlar beni arayıp “Nermin Hanım, bize bir şans daha verin lütfen. Etkiniz öyle büyük ki, iki gündür sinek avlıyoruz. Yarın eşinizi, dostunuzu alın gelin; sizi bir güzel ağırlayalım, inanın fikriniz değişecek.” desinler. Annemin gizli tariflerini de yayınlarım hem. Evde yapar, fotoğrafını çekerim.

–      Patlıcan dolması çok da gizli bir tarif değil be Nermin. Hem sen her gün restoran dolaşacak parayı nereden buluyorsun?

–      Senden alıyorum Osman.

–      Vermiyorum Nermin.

–      Peki, verme Osman. Bi ünlü olayım görürsün sen!

–      Ya kızım, az masraflı bir şey bul. İlla alışveriş yapman ya da gezip tozman mı lazım?

–      Aslında gezi blogu da yapabilirim diye düşünüyordum ben.

–      Senede bir defa Antalya’ya, bayramlarda da annenlerin yazlığına gidiyoruz. Nereyi geziyorsun da yazıyorsun?

–      E işte gezmek lazım Osman.

–      Otur oturduğun yerde Nermin. Nasıl her şeyi yapabileceğini düşünüyorsun? Kolay mı bu işler?

–      Valla kolay Osman. Millet bir twitter hesabıyla ünlü; bi tane blogla uzman oluyo, bana gelince mi zor oluyo? Hem senin foursquare’in, instagram’ın bile yok. Sen ne anlarsın ki?

–      Nası yok? Evin mayor’u benim kızım.

–      Ben de diyorum niye mayorluğum gitti? Sinsisin Osman! Bak, beni anlamıyorsun. Elalemin hayatını gördükçe deliriyorum. Yok yağmurda kahve keyfi mention Hüseyin, yok eniştemle sushi keyfi instagram, yok Beyoğlu’nda rakı masası on tane “like”. Herkes partilerde, herkes gezmede. Herkes şakada, makarada. Bıktım artık. Benim hayatım niye bu kadar sıkıcı?

–      Hayat sıkıcı filan değil Nermin, sen fakirsin. Paran varsa gezersin tozarsın o kadar. Ayrıca ne malum o insanların o kadar eğlendiği, mutlu olduğu? Millet birbirine nispet yapıyo kızım, kimse o kadar mutlu değil emin ol. Mutlu olan adamın yediği yemeğin fotoğrafını çekip twitter’a koymak gelir mi aklına? Boşver, takılma sen.

–      Gizemli twitter ünlüsü mü olsam Osman?

–      Hayda. Yahu ben ne diyorum, sen ne diyorsun?

–      Kendime şöyle ilginç bir takma isim bulurum prensesli, perili. Başlarım sağa sola giydirmeye. Erkekler hakkında komik şeyler yazarım. İlişkiler üzerine şakalar yaparım, tespitlerde bulunurum. Genç kızlara ve erkeklere tavsiyeler veririm. Eski sevgililerime bela okurum, bir iki küfrederim, kayınvalidemi çekiştiririm, “nasıl koca bulunur?” tüyoları veriririm. Sana göndermeler yaparım, masusçuktan boşanıyoruz filan derim, hüzünlü tweetler atarım. Ağlarken fotoğrafımı çekip yollarım. Sonra kitabım çıkar, imza günlerim liseli genç kızlarla dolar.

–      Ne yazacaksın kitabında?

–      İşte bu tip şeyler. Eski sevgililer, onların anneleri, ne bileyim kıskançlık hikayeleri, terk edilmeler, trip atmalar, kilo alıp-vermeler, herkesin bana delice hayran olduğu ama benim bütün erkekleri süründürdüğüm gibi şeyler. Sonra seninle tanışırım ve evlenirim. Evliliğimiz ikinci kitabım olur. Boşanırsak üçüncüsünü yazmam gerekir. Adı da “Yaşandı bitti saygısızca” olur.

–      Nermin!

–      Efendim?

–      Benden duymuş olma ama galiba az önce senin beyin ölümün gerçekleşti.

–      Nasıl?

–      Bak, nasıl diyo bi de! Kızım, sen manyak mısın? Evli barklı insansın. Ayıp değil mi?

–      E millet anlatıyo, onlara ayıp yok mu? Elalem, eski sevgilisine küfrederek ne paralar kazanıyor. Benim neyim eksik? Ben de yaparım. Ben de “Sex and the City” izledim.

–      Tamam Nermin. Ben bir şey demiyorum artık. Ne yapıyorsan yap.

–      Acilen ünlü olmam lazım diyorum, anlamıyorsun Osman. Belki de evliliğimizi gözden geçiren bir blog açmalıyım. “Suç bende sever gibiyim.blogspot” nasıl?

–      Nermin, yemin ederim tansiyonum düştü. Niye normal insanlar gibi oturup kitap filan okumuyorsun sen ya?

–      Tamam, ilişkiler üzerine yazmam şart değil. Aktivist olurum ben de.

–      Nasıl aktivist?!

–      İşte twitter’a havalı bir fotomu koyarım, her gün gündeme ilişkin şeyler yazarım, kendimce basın açıklaması yaparım, fikirlerimi yazarım, link veririm, hashtag yaparım. Ne biliyim hükümeti şiddetle kınarım, sert muhalefet yaparım, “ben imza attım siz de atın” derim, yürüyüşlere katılırım “ben buradayım, siz neredesiniz?” diye fotograf gönderirim, protesto ederim, ironi yaparım, “RT pls” derim. Olmaz mı?

–      Kızım böyle aktivist mi olunur?

–      E herkesten oluyo Osman, benden niye olmuyo? Senin bana önyargın var yemin ederim.

–      Nermin, ben seni seni acilen ünlü yapacak yöntemi buldum.

–      Gerçekten mi?

–      Valla.

–      Nasıl?

–      Şimdi plan şu; ben seni camdan itiyorum, sen aşağıya düşerken 6 numaradaki İsmail Abilerin evinden check in yapıyorsun. Ben senin düşme anını çekip instagram, twitter ve facebook’a yüklüyorum. Yüzlerce retweet ve facebook’ta çok bin like alıyorsun. Ölmez de yaşarsan şöhretin tadını çıkarırsın, her gün tweet atarsın “9. Kattan aşağıya düşerken hayatım facebook timeline gibi gözümün önünden geçti. Parlak beyaz bir ışık gördüm, öbür tarafa gittim sandım ama meğer millet fotoğraf çekiyormuş” diye açıklamanı yaparsın. Ölürsen bizim başımız sağ olur, sen de sosyal medya kahramanı olarak bir iki saatliğine TT olursun. Karar senin.

–      Tamam. İt beni, ama önce dur bir iki tweet atayım. Başıma gelecekleri hissetmişim gibi olsun. Sonrasında süper malzeme olur. Senden hiç beklemezdim Osman ama bu valla harika fikir!

İstanbul, Mayıs 2012 ✪