César Vallejo, avangard modernist şiirin sıradışı isimlerinden sayılır. 27 ocak 1931 tarihinde bir Madrid gazetesinde yayımlanan röportaj, şairin bilinen, günümüze ulaşan – tek “konuşmasıdır.” İçeriği çok güçlü olmasa da, şairin tek röportajı olması nedeniyle önemli olan metni buraya alıyoruz. Röportajın yayımlandığı gazete, Cumhuriyetçi İspanya’da önemli bir yayındı. 1939 yılında yayın hayatı sona erdi.
1892-1938 yılları arasında yaşayan César Vallejo, ülkesinde sokak gösterilerine katıldığı için 1920’de tutuklanıp hapse girdikten sonra 1923 yılında Paris’e gelmiştir. SSCB’yi üç kez ziyaret etmesi dışında tüm yaşamını Avrupa’da geçirmiş, arada İspanya’da yaşamış ve tekrar döndüğü Paris’te ölmüştür. İspanya’da cumhuriyetçilere etkin biçimde destek olan Vallejo, devrimci-mistik şiirler yazdı. Kara taş, ak taşın üzerinde, İnsanları çocuklara bölen öfke [Bu şiire Futuristika! selamı] gibi şiirleriyle bilinen Vallejo, 1938 yılında açlık grevine girip yaşamını nihayete erdirmiştir. Öldüğünde yanında sevdiği bir kadın olduğu söylenir.
Peru asıllı Vallejo, röportaj sırasında Paris’den Madrid’e geçmiştir.
[/sws_2_column]
[sws_2_columns_last title=””]
Buraya neden geldiniz?
Kahve içmeye.
Kahve içmeye nasıl başladınız?
Lima’da ilk kitabımı yayımladım. Los heraldos negros [Kara haberciler] isimli bir toplamaydı. Yıl 1918. [F! Notu: Doğru tarih 1919 olacaktı.]
O yıl Lima’da ne gibi sıradışı olaylar olmaktaydı?
Bilmem. Kitabımı yayımladım. Burada savaş sona eriyordu. Bilemiyorum.
Los heraldos negros’da ne tür bir şiir yarattınız?
Modernist şiir diyebilirsiniz. İspanyol modernizmine eklenmiş şiirler denebilir geleneksel bir bakış açısıyla. Gerçi, gerekli Amerikanizmlerle de kaplanmıştı.
Mesela?
Sevgili Andean Rita, tam da şu an ne yapıyordur,
Yaban kamışı ve alacakaranlık meyvesi
Bizans şimdi boğuyor beni ve kan
Uykuları var içimde, tatsız bir içki gibi
Sevgili Vallejo, her şairde oldukça önemli olan bir şey hissettim. Ne şairlerde ne de düzyazı yazarlarında bile anlamı olmayan o duyarlı değişim: Tatsız içki.
Duyarlılık beni takıntılılık noktasına kadar ilgilendiriyor. Şu sıralar bugünlerde en çok neye arzu duyduğumu soracaksanız, şu olabilir: her bir rastlantısal kelimeyi buharlaştırmak, saf anlatımı serbest bırakmak, ki bugün, her zamankinden çok, isimler ve fiillerde aranmalıyız… Hele de dilden vazgeçemeyeceğimizi düşünürsek!
Trilce’den bir pasajı, söyledikleriniz belirginleşsin diye, okur musunuz?
Yaratılmış ses asileri,
ne açık ne de aşk olacak
Aşıklar sonsuza dek aşık olacaklar
Sonrasında 1’i arama, sonsuzluğa dek çınlayacak
0’ı da arama, sessizliğe bürünecek
1’i uyandırıp ayağa kaldırana dek
Kitabın isminin neden Trilce olduğunu söyler misiniz? Trilce ne demek?
Trilce’nin bir anlamı yok. Tüm çabama rağmen, değecek bir isim bulamadım. Bu nedenle bir tane uydurdum: Trilce. Güzel ama değil mi? Geriye dönmedim… Trilce.
Avrupa’ya, Paris’e ne zaman geldiniz?
1923 yılında, Trilce yayımlanmadan bir yıl önce.
Fransız şairlere aşina mıydınız?
Bir tanesine bile değil. Lima bir başka alemde. Tabii ki bir merak vardı ancak orada oldukça karanlıktaydık diyebilirim.
Öylesi bir kitabı nasıl ortaya koydunuz? Sadece dildeki becerileriyle değil, böylesi enerji ve seviye yetkinliği olan bir kitaba?
Kara habercilerden sonra kesintisiz bir akıştı. İspanyol klasiklerinde oldukça piştim. Ancak dürüstçe, inanıyorum ki şair, dilin tarihinde kendi anlatımını n adım adım peşinde sezgisel bir kavrayışa sahiptir.
Paris’te tanıdığınız insanlar kimlerdi?
Pek az. Söylemeye gerek yok, yazarları takip etmeyi denemedim. Nihayetinde Şilili Vicente Huidobro ve İspanyol Juan Larrea ile tanıştım.
Son soru olarak dostum Vallejo, yayımlanmamış çalışmalarınız neler?
Mampar isimli bir oyun. Yeni bir şiir kitabı.
Adı?
Instituto Central del Trabajo
[/sws_2_columns_last] ✪