Yabancı dizi ve filmlerde Türkler

Akın Çetin Etgar Keret öyküsündeki Darko adlı köpekle başlayan uyanışını Siz Feet Under'dan La Fille Sur Le Pont'a kadar uzatınca ortaya yabancı dizi ve filmlerdeki Türkiye ve Türklük algısı çıktı

Etgar Keret’in son kitabı “Kapı Birden Vuruldu”da yer alan “Aslında Olağanüstü Ereksiyonlar Yaşadım Son Zamanlarda” öyküsünde sahibini bazı sabahlar oral seksle uyandıran Darko adlı bir köpek vardır. Darko sahibinin eşinin ihmalkarlığını fırsat bilerek evden uzaklaşır ve sonunda İzmirli bir dönercinin dükkanının önünde bulunur. İzmirli dönercimiz hayvansever birisidir ve Darko’yu dönerle beslemiştir.

Tam da iki gün öncesinde izlemeye çalıştığım Corneliu Porumboiu’nun ikinci filmi “Politis, adjectiv”de geçen Türkiye sahilleri muhabbeti sebebiyle yabancıların eserlerinde bizlerden nasıl söz ettiklerini düşünmeye başlamıştım. İlk aklıma gelen doğal olarak Midnight Express oldu. Sonra Lost’ta Linus’un ağzından çıkan “Türkçe biliyor musunuz?”

Biraz daha etraflıca düşününce şunları anımsadım;
“Politist, adjectiv”de dedektifimiz balayını Prag’da geçirdiğini, oysa karısı ısrar etmemiş olsa Türkiye sahillerinde tercih edeceğinden söz eder. Ayrıca Porumboiu’nun kısa filmi “Liviu’nun Rüyası”nda bir evin mutfağına taşınan meyve kasalarındaki “Ersöz” markası göze çarparmış. Porumboiu’nun ilk filmi olan “A Fost Sau N-A Fost?”ta da ayyaş Tarih hocası sınavda öğrencilerine Osmanlı Tarihi’ni sormak ister ama çocuklar Fransız İhtilali’ni daha iyi bildiklerini söylerler.

Love Actually’de Jamie’nin (Colin Firth) yardımcılığını üstlenen kadın anadilinde bir şeyler söyler. Jamie de bunun üzerine yanındakine “Ne diyor, Türkçe mi konuşuyor?” diye sorar.

Transporter 3’te ankesörlü telefonun bulunduğu duvarda Müslüm Gürses ve İsmail Yk posterleri yer alıyor.
Batman & Robin’de Türk hamamında geçen bir sahne vardır.

40 Days and 40 Nights’ta Erica’yı gördüğümüz ilk sahnelerden birisinde “Türkiye” yazan mavi bir tişört vardır üzerinde.

Munich’in sonlarında Ephraim (Geoffrey Rush) Avner’e (Eric Bana) baklava ikram eder.

The Pacific’in 3. bölümünde Türkler’in 1922’de İzmir’i “aldığından” söz ediyor bir Yunanlı. Cnbc-e’de yayınlanmayan bu sahne dizinin uyarlandığı kitapta da yokmuş zaten. Benim tahminim dizinin yapımcılarından olan Tom Hanks’in Yunan asıllı eşinin başının altından böyle bir şeyin çıktığı yönünde.

Armageddon’da İstanbul’daki belli başlı camiler görünür. Ortaköy Camii’nin kıyısında oturmuş, ufak bir televizyona bakan sakallı, şalvarlı adamlar vardır.

La Fille Sur Le Pont’da ana karakterlerin yolu İstanbul’a düşer ve film Galata Köprüsü’nde geçen bir sahneyle sonlanır. Filmin senaristi Serge Frydman Welcome’da da Türklere yer vermiştir.

Indiana Jones and the Last Crusade’da karakterlerin yolu İskenderun’dan geçer.

Coyote Ugly’de çiftimiz dönerciye girer.

The Avengers’ta Iron Man döner yemek istediğinden söz eder.

Pushing Daisies’in Sevgililer Günü’yle ilgili bölümünde Chuck farklı dillerde “Seni seviyorum” derken bunu Türkçe olarak da dile getirir.

Six Feet Under’ın ilk sezonunda yer alan bölümlerinden birisinde Claire cenaze evinde yaşamanın nasıl bir şey olduğu sorusuna “Türk hapishanesinde olmaktan daha iyidir” diye yanıt veriyor.

Almodovar’ın “Hable con ella”sında Marco (Dario Grandinetti) Benigno’ya (Javier Camara) tatile gidilecek yerler arasında Türkiye’yi de önerir.

Scrubs’taki ana karakterlerden birisinin adı Türk’tü. Karakterlerin Türk’lükle herhangi bir alakası olmadığı gibi ismiyle ilgili bir açıklama da yapılmıyordu sanırım. Ayrıca bir bölümde Türkçe olarak “O benim muhallebim Omar” diyordu J.D. Fakat hitab ettiği adam bir Türk’ten çok Pakistanlı’ya benziyordu.

Ray’de Ray Charles’ı kazıklamaya kalkışmayan ve kötülüğünü istemeyen tek karakter Ahmet Ertegün’dür.

Anders Thomas Jensen’in ilk kısa filmlerinden olan Valgaften’da (Seçim Akşamı) Türkler’in ülkelerini mahvettiklerinden, Crete’deki tüm babaannelerin Türkler tarafından tecavüze uğradığından söz ediliyor. Ana karakterin karşılaştığı taksiciler Türkler’den nefret etmektedir. Karakterimizin bindiği son taksi bir Türk’e aittir. Radyoda Kara Üzüm Habbesi’ni anımsatan bir şarkı çalmaktadır (sözleri Türkçe ama tam duyulmuyor). Taksicimiz mahalle bakkalı yerine Suşi Bar açtıkları için Japonlar’a demeğini bırakmaz. (Filmin Türkler’le değil ırkçılıkla ve faşizmle ilgili bir derdi olduğunu belirteyim.) ✪