Kayıt yoluyla açılmaya yüz tutan etik alan gösterim yoluyla kapatılır ve estetik alana dönüştürülür. Benim için toplumdan eylemin kendinin aynı anda kayıt, gösterim ve intikam olduğu ve bu hallerin birbirleri etrafında döndüğü, birbirlerinin dönüşüne katıldığı bir oyun tasarla: Beni yeniden üretmek için yokluğuma nazikçe yer açan, bu yeri edebi kullanım ve hileli dolaşım değerleriyle dolduran toplumdan benim adıma intikam alınmasını talep ve rica ediyorum. Yoksa camızın kişisel tarihinde sınırlarım ve kenarlarım bir intikam tarafından belirlenmemişken bedenim ne işe yarar? Kaçarak almaya ve kurtarmaya çalıştığım pay bir intikam tarafından teslim edilmedikten sonra ne işe yarar? İçimden konuştuğum dilin kipinin beni dışlaması ben konuşmaya başlamadan önce ve ben konuşmamı bitirdikten sonra benim ağzımdan konuşan [[ Michel Foucault]] bir intikamın aracılığı olmaksızın ne işe yarar?
Burada basının ölmekte ve ölmüş olanı hiç var olmamış olana dönüştürmek için geliştirdiği öğütücü dile bir karşı-teknik olarak, kameralarınızın, muhabirlerinizin, kalemlerinizin ve vicdanlarınızın ilk kullanımlarından önce sahih bir camız-gövde-filtresinden geçirilmesini öneriyorum: Buna göre, mühendis-camızların saatçi-titizliğindeki ağızları biteviye çalışıyor, kadirbilir mide asitleri ve şahsiyetli sindirim sistemlerinden geçen, lifleri, kıkırdakları, damarları ve kemikleri arasında ezip dolaştırırken inceledikleri bu aygıtları parçalıyor ve mahrem hallerimiz hakkındaki rencide edici benzetmeleriniz ve gürültülü kayıt düşme arzularınızla tekil kaçış planımı bir çifte-ölüme ve ölüme ait olanı romansa gönderen, gürültülü bir dış-protez olarak başladığı yaşamını sessiz bağırsaklarımın hattında bir parazit olarak sonlandıran kameranın içindeki sıvının benim içimdeki sıvıyla birleştirilmiş halini, optik-dışkı-etiğimi önünüze bıraktığımı hayal ediyorum: Sütü dökme: Bir dışkı-duyarlılık, dışkı-dil, bir dışkı-tanıklık ve billur gözlerinize kurtçuklar gibi dolan dışkı-olaylar, parmağınızın içine gömüleceği ve asla basamayacağınız ama kaydı yapanın parmak izini kusursuzca alabilecek bir dışkı-deklanşör, elde ettiğiniz, bakışları arşiv-imaja dönüştürmekte kullanacağınız dışkı-estetikle ilgili bir kavram seti, dışkı-sayfa-mizanpajı, vurulma sözcüğünü bir dışkı-vicdanla destekleyen kan izleri ve delikleri kapatmakta kullandığınız dışkı-bağlaçların hepsi şimdi ışıklı kıçımdan çıkıp dışkı-perdeye yansırken gazete sayfalarınızı camız kanımda dolaştırıp acı mürekkebini midemin senografik küpünde çözsem, yağlar ve enzimlerle karıştırıp sulandırsam ve bu mürekkebi ve bulamacı vaat dolu keskin kokulu bir kova sidik ve kâğıt hamuruna dönüştürsem, bu sidikle bu yeni kağıda yazmaya başlasanız satırlarınızda aynı zalim acıma duygusu tekrar ortaya çıkar mıydı?
Yürüyen mezbaha-matbaaların ağzında benim camız parçalarım, sizin okur-yazarlık parçalarınız. Basılmış binlerce nüsha gazetenin birbiri ardına aktığı banta benzer biçimde kancalardan saniyede yirmi dört kare-hızla geçen binlerce camız gövdesinin malumatı karşısında, her an konumunuzu kaybetmenize yol açabilecek titrek tekinsiz imlâ parterinin önünde, göz deliklerinizi göt deliklerinizden daha az sıkı kapattığınız daha geçirgen bir anda, gösterinin yüzeyinde ölülerin basın tarafından “sayfaya doğru” değil “size doğru” baktırılarak terbiye edilmiş bakışlarına maruz kaldığınız anda toplumu içimden aceleyle geçirin… sokağın kenarında bir adım daha atsa evrenden düşecekmiş gibi tedirgin, pazar arabasına bağlı hatta yürüyen koyu gri paltolu kadının merak verip korku alan bakışlarıyla göz göze geldiğim anda toplum içime aksın geriye sayıyorum çünkü sonsuza dek derinleşir gibi görünen apartman bahçesine giden beton aralıkta sıkıştım. Dilimin yarısını kopardım, ağzımda kan tadı ve başımda üç ağrı var. Binanın arka pencerelerinden birine asılmış ıslak bir örtüden damlayan sabunlu suları içmememi öğütleyen Sadri Alışık’ın hayaletinin daima çıtırdayarak kırılan-yanan bir dal gibi çıkan sesinin izini duyan kulağımla takip etmeye çalışıyorum. “Oğlum ben Sadri Alışık’ın hayaletiyim sevgili camızım sabunlu suları içmemelisin.” Aralık daralıyor ama sayın çok kıymetli Sadri Alışık. Uzun bir sopanın ucuna sabitledikleri şişi saplayıp durmakla beni öldüremeyeceklerini söylemenin olanağı yok. Sütü dökme. Eski bisikletler, omurgalar, oyuncaklar ve çerçeveler mezarlığına gömüldüm.
Sağ arka dizim ne zaman kırıldı? Kurban hayvanını yüzmek için şişirmek caizdir. Aşırı şişirilmiş besili-imgem cılız gövdemi saran ve görüntümü bakıştan koruyan derinin yüzülmesini kolaylaştırıyor.
Kadın / erkek muhabir okumuş yazmış birine benziyor ama hepsi o kadar işte. Öyle çok film izlemiş ki yüzü ve elleri film olana ait atıkla örtülmüş, film-atığı doğası gereği üzerini örttüğü yüzün son biçimini almış. Okumuş yazmış bakışları beni delip geçerek benimle ilgili çağrışımlara bağlanıyor: Okumuş yazmış zarif muhabir elleri beni delip geçiyor, gün içinde hakikatin küçük parçalarını not ettiği defterinin yüzeyinde önce diz boyu çukur kazılıyor, olayın kahramanının gözleri tülbentle bağlanıyor, kıbleye dönük olarak sol yanı üzerine yatırılıyor, boğazı edebi jargonla haber dilinin sınırına denk getiriliyor, iki ön ve bir arka ayakları uçlarından bir araya bağlanıyor, üç kere bayram tekbiri okunuyor, boğazının herhangi bir yerinden kesiliyor, Öldüren Cazibe derken Cazibe’yi belli etmek gerekir, bunu düşünmezse hayvan leş olur, Camıza Aşk Tuzağı, besmele çekilince hemen kesmek şarttır, besmele çektikten sonra bıçağı bilerse besmeleyi tekrar etmesi gerekir, besmele gibi temel basın etiği de kendini dikte ettirir, besmele çektikten sonra hayvan yerinden kalkarsa yatırdığı zaman tekrar besmele çekmesi gerekir, fakat bir kelime söylemek, bir lokma yemek, bir yudum su içmek gibi az bir ara vermenin zararı yoktur, besmele çektikten sonra elindeki bıçağı bırakıp başka bir bıçak alırsa besmeleyi tekrar çekmesi gerekmez, bir hayvan için besmele çekildikten sonra onu bırakıp başka bir hayvan kesilecek olursa besmeleyi tekrar çekmek gerekir, arka arkaya birkaç olay hakkında haber yapacak kişinin hepsi için ayrı ayrı besmele çekmesi gerekir, fakat hayvanları üst üste yatırıp kesecek olursa bir besmele kâfidir, bir hayvanı iki kişi haber yapsa ikisinin de besmele çekmesi gerekir, besmele unutulursa zararı olmaz, kasten besmelesiz kesmek haramdır.
Beni gözleri ve üçayak üzerinde duran kamerasıyla yere yatırıp üç ayağımı bağlıyor, benimle ilgili metne bakıyor. Işıklı kamerası benimle onun arasına görüntümü ve gerçek geleceğimin karşısına yapay bir şimdiyi yerleştiriyor, ama öznel kamerama geçebilseydiniz gezici-kaçıcı-firari bir camız-kameranın sizin dolaşıcı-muhabirliğinizle aynı yasaya bağlanmadığını görecektiniz.
Bağlandığım yasa: Mahallenin kimi çocukları yokuşa yaslanan kotta toplanmış vahşice el çırpıyor ve kalenin birbirine sessizlik ve görünmezlik yasasıyla bağlı odalarında temaşaya ve görüngülere dayanan bir oyun yaratan Hamlet’in intikam tasarımından ve eyleminden söz etmek için alan açıyorlar. Ne yapacağından emin olmadan kendini intikamla ilgili hatta bağlayan mütereddit aktörün ruhundaki otlaktan çağrılan mevsimlik besili camız benim. Flaşlar patlasın, borazanlar çalınsın, gülen gözlerinizin içinde yas, eski yengemiz şimdiki karımız, hayvanın boğazında yemek, nefes borusu ve iki yanda birer kan damarı vardır bu dört damardan üçü bir anda kesilmelidir, ancak gırtlak düğümü baş tarafında kalmalıdır gırtlak düğümünün tamamı vücut tarafında kalırsa kesilen hayvan yenmez. Benimle ilgili hikâye, bakışlarınızı boşaltana dek emen yüzey tarafından size büyük toplumsal acıma veritabanını organize etme yeteneğini bahşeden, giderek incelen, sonsuza dek incelen geçirgen bir ekrana dönüşüyor ama hâlâ önümde. Saxo Drammaticos. Hikâyem intikamsızlıkta önümü kapatıyor
Çocukların alkışları kök-binayla bahçe duvarı arasına sıkışmış gövdem için gösteri alanını giderek daha fazla açıyor. Erkek ve kadın muhabirlerin, cünübün, delinin, bunağın, çocuğun ve sarhoşun besmeleyle kestiği hayvan yenir, dilsiz ve sünnetsizin hayvan kesmesi mekruhtur, bir ihtiyaç varsa kurbanı bayıltıp kesmek caizdir, başını bir kerede koparıp kesmek de olur, hayvanı ensesinden kesmek haramdır ama eti yenir. O halde kesinlikle ölmek gereklidir, çünkü yaşadığımız sürece anlamdan yoksun kalırız. Ölüm, yaşamlarımızın bir şimşek gibi kurgusunu yapar. [[ Pier Paolo Pasolini]] Sütü dökme.
Sütü dökmezsem kurban, kurgu eylemidir. Numaralandırılmış üç ve bir alt çerçevenin mantıksal sonucu: Daha ilkinde sadece varlığımı değil bir anda ortaya çıkma olasılığımı [[Michel Tournier]] gösteren de-kadrajı göstermekle bile, yani birbirini izleyen karelerin lineer ilerlemesinin şimdiden kendini beni haber fotoğraflarında iştahla dörde bölen montaj-mezbahaya dönüştürmesiyle bile ortada: “Camız ve dişisinin yaşamı mezbahada son buldu”nun tekniğini veren şey bizatihi olayın, görüntünün ve metnin kurgusunun mezbaha gibi işlemesidir. Saf, basit ve düz bir eleştirel yüzeye dönüşmüş beden bütünlüğüm sevginin kendini bir tür “sızma” olarak kuran işgüzar metin yazarlarının kafasında kimi kısımları diğerlerinden daha pahalı giriş etine, gelişme etine ve sonuç etine ayrılıyor. Görüntümün yanılsamalı derinliği altımdan kayıyor.
Orada dizlerim titriyordu. Ahıra dönüştürülmüş mevsimlik çadırın içinde elli bir baş, ağızlarının kenarından dökülen samanlar bacaklarıma tırmanıp beni yemeye başlıyor. Küçük sarı samansı kemirgenlerin ısırıkları beni bir arada tutmaya yönelik ağızların derime vidaladığı şefkatli dokunuşlar tarafından iki gece sonra gövdemde ait olduğum olası katledilme biçimlerine benzer sıralı bir öpücük haritasına çevriliyor. Sütü dökmediğim sürece zavallı muhabirin zavallı kamerası beni tam da bu aşk dolu öpücüklerin işaretledikleri yerden kesecek.
Kadrajın tarihinin bir olay yeri çevreleme olarak kurulduğunun ilâmı olan kesik çizgilerle ışıklı bir pano gibiyim bu bahçe duvarının içinde. Zabıtanın, hayvan müdürlüğünün, polisin hattı ya da kamera-kalemin hattı ya da çocuklarının alkışlarının hattı sizi içeride tutuyor, beni dışarıya hapsediyor. Sonra eldeki bütün gösterilebilir, bütün izlenebilirin sınırını oluşturuyor ve yaşamın yerine geçmeye çalışmayan sembolik yıkılışım burada başlıyor.
Sağ arka dizim ne zaman kırıldı? Kurban hayvanını yüzmek için şişirmek caizdir. Aşırı şişirilmiş besili-imgem cılız gövdemi saran ve görüntümü bakıştan koruyan derinin yüzülmesini kolaylaştırıyor. Ölmeden hemen önceki halim kadar taze sütü dökme. Muhabirin zayıf yumruğu derimin içini kurutarak sıyırıyor bu sesi daha önce de duymuştum ahırın arkasındaki çadırların önünde kameralar pazarlıkları kaydederken ve başka muhabirler organik bakışlarıyla hakiki deriden kameraların bu kayıtlarını doğrularken kameranın önünden çıkan bir yumruk-rüya yükselmiş, tavanarasına yakın pencereden girmiş, alçalmış, yumruk-gözlerini gözlerime dikmiş, içime girmiş ve derimi aynı bu sesle yüzmeye başlamış tıslamış sıyırmış beni ürpertmiş ve korkutmuştu ve korkunun bana verdiği cesaretle ahırdan ve ahırın bağlı bulunduğu davranış rejiminden kaçmak aklıma gelmişti ama kaçamamıştım ama sonra kaçtım ve yakalandım ama sonra yeniden kaçıp kaçak camızlar arasında aşırı teknik bir camıza dönüştüm: İnfilak eden aşırı teknik bir camız.
Camız olmak yeterli değil, bunu anlıyorum; bir camız-kameraya dönüşmek gerekir; belki de kan kaybından büyüyen gözbebeklerimi parlak, kontrollü kusma refleksleri geliştirmiş kör camız-objektiflere dönüştürmek ve sonsuza dek kapatmak.
Sen ve sana yeniden rastlama olasılığı, siz gelmeden önce bunları düşünüyordum. Benim başımı beklemek için Sadrialışıklar Âlemi’nden gelen Sadri Alışık’ın hayaleti eski bisiklete oturdu, kandan birbirine yapışmış tüylerimi taradı. Soluğu soğuk, bakışları donuktu. Ölümü vaat etti, bekledik, gelmedi, sıkıldı, bir şarkı söyledi. Bir boynuzum duvara sürtünmekten kırılmış, düşmüyor ama ağrıyan bir diş gibi sallanıyordu, onu koparıp yaramı öptü ve gitti. Senin kokunun izini sürerken, yarısı boş yüzümü yarıktaki toprağa dayadım ve içimi kirli nemli havayla doldurdum. Bu yarığa benzer biçimde, sözcüklerin içlerini bütünüyle dolduramayan anlamlar var; kimi boşluklar oluşur ve burnumuz sığarsa kaderimiz bu boşluklara yerleşir. Dönüp baktığımda sen oradaydın ama sana rastlama olasılığı sonsuza dek gitmişti. Sadri Alışık’ın hayaleti sana rastlama olasılığını alıp gitmişti.
Camız olmak yeterli değil, bunu anlıyorum; bir camız-kameraya dönüşmek gerekir; belki de kan kaybından büyüyen gözbebeklerimi parlak, kontrollü kusma refleksleri geliştirmiş kör camız-objektiflere dönüştürmek ve sonsuza dek kapatmak.
Sütü dökmezsem, bakışı hapseden sinek-tuzaklarına yapışmış kanaat kırıntıları karnımı doyurur, beyaz çocuk fanilalarından damlayan sabunlu sular susuzluğumu giderir, yalnızlık henüz doğmamış bulunan ağızların bile etimdeki ısırık haklarına daha şimdiden direnen, ölümüm esnasında ve sonrasında katılımcı bir bilinç durumu yaratan öfkeli zihnimi dinç tutar. O zaman imajın tüm ifade imkânlarının ortadan kalktığı ve ifade işinin sadece hayatın [[Thorsten Botz-Bornstein]] “kendisine kaldığı” [[Andrei Tarkovski]] o anda üzülmeye gerek yok, çünkü camız olmak tek başına yeterli değil.
Benim için toplumdan alınacak bir intikam tasarla. Bakışları bıçaklardaki nihai aşırılık kadar keskin bir dille “camız ve dişisinin yaşamı mezbahada son buldu”. Size bu yanıtı verdikleri / dayattıkları için onları suçlayamazsınız, çünkü zulme bağlamını veren yanlış soruyu soran ve fotoğrafın zamandan ve yanlış sorunun adaletten çaldığı şeyin eksikliğini fark etmeyen sizsiniz. ✪