WERNER BIERMAN
ARNO KLÖNNE
Altın ve Gümüş Açgözlülüğü
Şeker, Kölelik, Ticari Sermaye
Çin ile Uyuşturucu Ticareti
Silah Endüstrisi
İçindekilerden
Keşiflerin, o insanı insanlığından utandıran süreçlerini okumak, Avrupalı açgözlülüğünün sınırsızlığını, medeniyet denen beladan kahır kılıklı çocuklar peydahlamamış –ki Avrupalı barbarlar karşısında tek günahları bu kutlu kısırlıktı- yerlilerin maruz kaldıklarını okumak tarihçiliğe dair en sadist zevkleri tattırmıştı şahsıma.
Özellikle Raymond Luraghi’nin “Sömürgeciliğin Tarihi” ile başlayan yolculuk keşifler ve sömürgeler tarihine dair aslında rahatlıkla anlamlandırabildiğim bir ilgiyi başlatmıştı. Bu tarihin dimağdaki çalkantısını, hele de Frantz Fanon, Sartre, Ali Şeriati gibi, Batı -Emperyalizm-Kapitalizm karşısına, 3. Dünya ve koloniciliğin acılarını dikebilen filozofların fikirleri ile şekillendirdiğinizde, ezilen toplumların herhangi bir bireyi olarak kişisel safınızı daha belirgin kılıyordunuz.
Kapitalizm zaten insanlık tarihindeki en organize şebekenin ideolojisinin adıdır. Bu ideolojiyi en kafalı yazarlarla, akademisyenlerle, televizyoncularla haklı kılar ve uçsuz kaynaklarla insan için geçerliğini ispata yeltenirler. Başarısı, kepazeliğini ihtişam olarak göstermekte yatar. Kucağına düşen insan ya onursuz bir akademisyen olacaktır, ya eli kalemli bir hasta ruh…
Okumamışlardansanız onun elinde en fazla yarı aç yarı tok yaşayan bir kalfa, işsiz bir depresif ya da müşteri bulamadığı için hayıfla sokak sokak gezinen bir fahişe olursunuz. Ne dini, ne ahlakı, ne sevecenliği olan, kırmızı başlık takmış bir Godzilla’dır. Onun için değerli olan tek şey ya kafa çalıştıramayıp silah geliştirememiş gariplerin ülkelerindeki madenler, ya da işsiz güçsüz kalıpta emeğinizi boğaz tokluğuna sunacağınız hayalet tepsilerdir. Onun taptığı tek şey kara dönüştürebileceği güçsüzlük ve onursuzluktur.
“Kapitalizmin Suç Tarihi” bu utandırıcı çılgınlığı en ince hatlarına kadar inceliyor ve çoğumuzun herhangi birer tarihi olay sandığı unsurları yürek delici birer tarihi belge olarak kullanıyor. Yerlilerin kanının nasıl altına dönüştüğünü, köle ticareti denen şeyin insanın yeryüzünün her noktasını kara anıtlarla donatmasına yetecek kadar büyük bir utanca yetip artacağını görüyoruz. Koskoca Çin’in üç tane tüccarın açgözlülüğüyle afyon manyağı yapıldığını, petrol denen şeyler uğruna tasarlananları görünce “Keşke hep ilk çağda kalsaydık!” diyoruz.
Elbetteki Kapitalizmin suçları basit bir kitaba sığacak kadar masum değil ki baktığımız yerde bu suçların herhangi birini görebiliriz. Ama kendi elimizle emzirdiğimiz katilimizin kimliği hakkında hap bilgiler sunması açısından çok değerli olan kitap Phoenix Yayınlarınca yayımlanmış. Özellikle de dünyanın artık bir şekilde değişmesi gerektiğine inanlar için minik bir kılavuz niteliğinde. Okunup, tartışılması dileğiyle. ✪