- Halil Duranay yazdı, Ulus Baker’in Ölüm Yıldönümü Vesilesiyle: Kültür Endüstrisi Üzerine Yeniden Düşünmek
“Erkemen’in Ulysses çevirisine alternatif Ekici’nin yeni Ulysses çevirisi yayınlandığında daha çeviri okunmadan çeviriye karşı önyargılı bir sataşma başlamıştı. Öte taraftan derste öğrencilere Ece Ayhan’ın bir metnini önerdiğimizde, baskısının tükendiğini ve yıllardır yeni baskısının yapılmadığını öğreniyoruz. Başka bir yayınevi tükenmiş metinlerin baskısı için harekete geçtiğinde ise birçok önemli ismin birkaç yayınevinin telif tekelinde olduğu, dolayısıyla gönülleri istediği vakit yeniden baskısının yapılacağı saçmalığı ile yüzleşiyoruz. Bir de tabi ki bazı isimlerin ve çevirilerin belli bir entelektüel mafyanın gölgesinde, onların izni ve onayına tabi olması var; eleştirilemez, putlaşmış, sanattan yayıncılığa, felsefeden akademiye kadar her köşeyi zaptetmiş (dandy) zümrelerin tekeli.”
- Murat Başekim, yeni öykü kitabı ‘Demir Dövme Öyküleri’ni Taraf’a anlatmış.
“Bir kahraman düşünün; Orta Anadolulu, eğitimsiz, Alamancı ve fena halde erkek. Hayat onu öyle bir yere savuruyor ki, çok sevdiği karısı tarafından aldatılıyor, hadım kalıyor, işsiz güçsüz dolanıyor ve ne hikmetse her defasında doğaüstü varlıklarla mücadele etmek zorunda kalıyor.”
- Melike Koçak, zaten yazmıştı: Bir Yok Etme Aracı olarak Edebiyat Eğitimi
“Edebiyat her ne ise, amaçlarda ve içerikte o yok. Bunu net yazmalı! İster milliyetçi muhafazakârlık diyelim ister modernist laik milliyetçilik ya da milliyetçi mukaddesatçı söylem, bu yaklaşımlarla kurulan edebiyat dersleri, Türk’ün diline, kimliğine, kültürüne, yaşadığı mekâna, ürettiklerine, büyüklüğüne, kahramanlığına, medeniyetine, ahlâkına, millet sevgisine, mücadele gücüne dair bilgi, görgü, duruş, bakış kazandırmayı ve bunları ezelden ebede taşımayı hedeflemiş, resmî ideolojinin güçlü bir endoktrinasyon aracıdır. Bu yüzden de okullarda kendi içine kapalı, zihinlere soruları çengellemeyen, bakışları genişletmeyen, algıları derinleştirmeyen zayıf, güdük bir ders olmanın ötesine geçememiştir.”
- Sizler, bir kasabadaki kütüphanede kitap okumuşsanız, Levent Cantek’in gezici, gezemeyen kütüphanelerini de okumalısınız.
“Ben hiç gezici kütüphane görmedim, görmedim dediğim, içine girmedim, içinde neler var, hangi kitapları taşıyorlardı göremedim. 70’li yılların sonuydu galiba, bir kaç kez, kütüphane otobüsü gibi bir şeyi görmüş, peşinde koşmuştum, bu bir yere park eder illa ki diyerek… Nafile…Büyüdüğüm yerde, bana güzel gelen bir halk kütüphanesi vardı. Kıytırık bir apartmanın altına açılmıştı, şimdi düşünüyorum da ortalama bir züccaciyeci büyüklüğündeydi. Hemen hepimiz oraya dönem ödevlerimizi yapmaya giderdik. Büyük saçmalıktı o ödevler.”
- Jaguar Yayınları, Cioran hazırlıyor.
“Cioran’ın inanç, din ve müzik üzerine yine türlü tuhaf derinliklerde kaybolduğu ve İsmail Yerguz’un çevirdiği Gözyaşları ve Azizler; kitabın ilk basımında yer alan, fakat Cioran’ın daha sonra Fransızcada yapılan ilk baskıya almadığı fragmanları da içeren (çev. Behlül Dündar, Ferhat Özkan) bir edisyonla hazırlanıyor. “ ✪