Bize kalan tozdur, topraktır ya da Ölü Bir Adamın Mektupları

Gösterim: “Pisma myortvogo cheloveka”, Konstantin Lopushansky, 1986, 87 dk.   Evet böyle olmuştur. Tarkovsky’nin Stalker’ında çalışmış Konstantin Lopushansky, Ştrugatski Biraderler’in senaryo desteği ile bu saraşın yapıtta, dönemin Amerikan bilimkurgusunun paranoya yaratıcı/artırıcı ajit propagandasına hiç yüz vermeden, hala aşılmaz bir noktada, kıyamet sonrası akıl yürütmelerin en dersiz ve toplu yapıtını izleyeceklere emanet etmiştir. Filmin saraşınlığında, çalışır çalışmaz bir ampulün yetersiz ışığında düşe kalka ilerleyen kıyamet sonrası mültecilerinin nefessizliğini yansıtmaya yüz dönen filtrenin payı vardır, yok mudur. Bir nükleer savaş sonrasındayız, bir yanlışlıklar komedyasında. Felaket ciddiyetten patlamamıştır, bir şaka gibi, bir teknik elemanın, bir bekçinin, bir kontrolcünün diyelim, kahve içerken dalgınlığından, kazara nükleer savaş

Gösterim: “Pisma myortvogo cheloveka”, Konstantin Lopushansky, 1986, 87 dk.


 

Evet böyle olmuştur. Tarkovsky’nin Stalker’ında çalışmış Konstantin Lopushansky, Ştrugatski Biraderler’in senaryo desteği ile bu saraşın yapıtta, dönemin Amerikan bilimkurgusunun paranoya yaratıcı/artırıcı ajit propagandasına hiç yüz vermeden, hala aşılmaz bir noktada, kıyamet sonrası akıl yürütmelerin en dersiz ve toplu yapıtını izleyeceklere emanet etmiştir. Filmin saraşınlığında, çalışır çalışmaz bir ampulün yetersiz ışığında düşe kalka ilerleyen kıyamet sonrası mültecilerinin nefessizliğini yansıtmaya yüz dönen filtrenin payı vardır, yok mudur. Bir nükleer savaş sonrasındayız, bir yanlışlıklar komedyasında. Felaket ciddiyetten patlamamıştır, bir şaka gibi, bir teknik elemanın, bir bekçinin, bir kontrolcünün diyelim, kahve içerken dalgınlığından, kazara nükleer savaş çıkmıştır. Savaş sonrasında kalanların, sağ kalmak için direnen her canlının yapacağı, yapması gerektiği gibi, yeraltına çekildiği dönemden başlayıp, kıyametin gerçekçi tasvirine rağmen, koşullar düşünüldüğünde, yapılacak en umut dolu filmden bize kalan, bir başka etiğin, yaşarken, bir şekilde sağ kalmışken, kendi kendimizin müzesinin öznesi olmanın karanlığında, bir umudun belirmesidir. Felaketin tüm saçmalığına rağmen bize kalan tozdur, topraktır, havanın sarardığı patikada birbirimize tutunarak ağır aksak yürümektir. Bahsedilen, revizyonist bir umut ilkesi değil, eline yüzüne bulanmış tozla dahi yapabileceklerinin sınırı olmadığını ispatıdır.

 ✪