“Head of a Man” Vincent Van Gogh’un bir zamanlar 20 milyon dolar değer biçilen bir tablosu idi. 1886’da yapıldığı tahmin ediliyor, 70 yıldır da Sidney’de Victoria Ulusal Galeri’de baş köşede sergileniyordu. Hatırlayanlar bilir, 2006 yazında İskoçya’ya sergilenmek üzere gönderildiğinde Van Gogh’a ait olmadığı fikri ortaya atılmıştı. Amsterdam’da, şehrin gereksiz kalabalığını taşıyan merkeze uzak arka sokaklardan bir tanesinde bulunan Van Gogh Müzesi‘ne gönderilen tablonun, uzmanlarca yapılan incelemeler sonunda, kullanılan teknikteki farklılıklardan dolayı Van Gogh tarafından yapılmadığı ortaya çıkmıştı.
Sahte değil; başka elden çıkma, sadece Van Gogh’un değil.
Van Gogh’un eserlerini taklit eden bir başka ressamın elinden çıktığı düşünülen tablo Van Gogh olmasa da kimi uzmanlara göre hala değerli bir tablo neticede. Çünkü Van Gogh’a ait olduğu düşünülsün diye yapılmış bir resim değil, en azından buna kanıt gösterilebilecek bir durum yok. Sadece Van Gogh olduğu zannedilen bir eserin ona ait olmadığı tespit edilmiş durumda; tablo hala güzel bir tablo, portre hala akılda kalacak şekilde etkileyici, Van Gogh’a ait olsa da olmasa da. Değişen sadece dolar üzerinden ederi kimi zihniyetlere.
“Ben bu resmi daha önce nerede gördüm?” sorusu aklıma düşmüştü. Yoğunluktan ve kim bilir belki de zihnimde beliren sorunun kemirdiği damarlarımdaki ince sızının keyfinden tablonun peşine düşmeyi ertelemek zorunda kaldım bir süre. Budala olabilirim fakat pişman değilim.
Peki eser kime ait? Farklı bir elden çıktığı uzmanlarca yapılan titiz bir çalışma sonucunda belirlenip de nasıl 70 yıllık bir yanlış anlamaya sebep olacak kadar benzerlik de taşıyabiliyor? 1800’lü yılların sonlarında kim böylesine portreler yapıyordu ki bu eser ortaya çıktı?
Bu tablonun değeri, nazarımda, ilginç bir “farkındalık”‘la perçinlenmekte ayrıca. Bir süredir zihnimin bir köşesinde beni rahatsız etmekte olan bir başka görüntüyle; bu resimdeki adama benzeyen, bu resimdeki adama oldukça benzeyen bir görüntüyle aklımı kurcalamakta. İdi. Nereden hatırladığımı, kimdi diye sorgularken kendi kendimi günlerdir, ki suçlu çocukluktan kalma “bulut oyunu”, kısa bir araştırmayla ulaşabildiğim bir iki kaynakta benimle benzer bir hezeyana sahip sadece birkaç kişiye ulaşabildim.
Bir gece Moskova’daki Tretyakov Galerisi’nden gelen hediye bir kitapta rastladığım ve hakkında çok az şey bildiğim ressam Nikolai Dmitrievich Kuznetsov’a ait bir portre idi herşeyi başlatan.
Önce Dostoyevski’nin “The Idiot/Budala“‘sına ulaştım. Ah, evet, kapağı kazınmış olmalı zihnime. Bu o adam. Benzersiz Prens Mışkin. Bir budala ve hala benziyor birisine.
Kapaktaki resim, Nikolai Dmitrievich Kuznetsov tarafından 1882’de yapılmış, yine bir ressam olan Ivan Pochintonov’un (1850-1923) portresi.
Tretyakov Galerisi’nde sergilenen eserin kahramanın, her ne kadar farklılık gösterse de ilk bakıldığı anda Van Gogh olduğu sanılan tablodaki adama olan benzerliği yadsınamaz, bence.
Avusturalya’nın The Age gazetesi okuyucularından Bill Rawlinson da aynı hezeyana kapılmış birisi olarak Victoria Ulusal Galeri’nin dikkatini çektiğinde ciddiye alınmış. Yapılan incelemede benzerliğin ilginç olduğu fakat iki adamın burun yapısı ve göz renklerindeki farklılıklardan aynı kişi olmadığı söylenmiş. Büyük bir ihtimalle de öyle.
“Her iki dedemin de -toprakları bol, mekanları cennet olsun- sakala karşı bir duruşları vardı; asla bırakmazlardı. Yakışmayacağından değil de sakalsız olmaya alışık olduklarından sanırım. Bu yüzdendir ki her dedeyi sakallı sanmam, bazen de hiç yakıştıramam. ” İ.Y.
Aslında araştırılması gereken, tablonun Kuznetsov’un eserinden esinlenerek yapılmış olabileceğinden yola çıkarak gerçek ressamın bulunup bulunamayacağı. Ama tabii Van Gogh’a ait olmadığı ispatlandıktan sonra kim tarafından yapılmış pek önemsenmiyor, doğal olarak, ayrıntılara düşkünlük heyecan-hezeyan arası gelgitlerde devam ediyor.
N. Dmitrievich Kuznetsov: Ressam, Rus, 1850-1929
Ukrayna’nın Stepanovka kasabasında doğdu. St. Petersburg Kraliyet Akademisi Güzel Sanatlar bölümünde P.P. Chistyakov atölyesinde resim eğitimi aldı. Fransa ve Almanya’da çalışmalar yaptı. S.I.Mamontov ve 19. yüzyılın ünlü Abramtsevo sanat çevresinden V.D. Polenov, V.M. Vasnetsov, V.A. Serov, I.E. Repin gibi önemli isimlerle yakın arkadaşlıklar kurdu. Gerçekçilik gruplarından Peredvizhniki (Gezginler) ile ilk sergilerine 1881’de başladı ve kısa bir süre sonra bu gruba üye oldu. Kardeşleri Dmitry ve K.K. Konstandi
ile Avrupa’da seyahatlere çıktı. 1895’de akademisyen oldu. Bir süre Odessa’da yaşadı. Repin‘in tavsiyesi üzerine eğitim gördüğü Kraliyet Akademisi’de Rus ressamlar tarafından başlatılmış olan “savaş resimleri” ekolünün işlendiği bölümün başına getirildi. 1920’de Yugoslavya’ya göç etti ve 1929’da Sarajevo’da öldü. Çaykovski, Vasnetsov, Mechnikov, Repin gibi önemli şahsiyetlerin portrelerini koleksiyonuna dahil etmiş olan Kuznetsov’un eşi öncelikli olmak üzere ailesinin kadınlarını betimlediği zarif çalışmaları da bulunmaktadır. ✪