Bundan böyle grubun diskografisi yalnızca Bandcamp üzerinden erişilebilir. Bu karar, son aylarda bağımsız müzik sahnesinde büyüyen bir dalganın parçası. Daha önce King Gizzard & the Lizard Wizard, Deerhoof ve Xiu Xiu da benzer adımlar atmıştı. Protestonun ortak hedefinde, Spotify CEO’su Daniel Ek’in yatırımları var. Ek’in sahibi olduğu yatırım şirketi Prima Materia, yapay zekâ temelli savaş teknolojileri geliştiren Alman savunma firması Helsing’e milyarlarca dolar aktardı. Helsing, Avrupa’da NATO iş birlikleriyle anılıyor; geliştirdiği algoritmalar savaş dronlarını, gözetim ağlarını ve yeni nesil silah sistemlerini besliyor.
Yıllardır eleştirilen düşük telif modeli, streaming platformlarının en görünür sorunu olarak gündemdeydi. Ancak bugün tartışma daha çıplak bir noktaya dayanıyor: Spotify’da dinlenen her şarkı, dolaylı olarak savaşı fonluyor. Sanat, “içerik”e dönüştürülmekle kalmıyor; doğrudan emperyalist aygıtların finansman döngüsünün bir parçası haline getiriliyor.
Bu hareket tesadüfi değil. 1970’lerde caz kolektifleri büyük şirketlerin tekelinden çıkmak için kendi plak şirketlerini kurmuş, 1980’lerde hardcore-punk sahneleri kendi dağıtım ağlarını yaratmış, 1990’larda politik gruplar şirketleri ve devleti doğrudan hedef almıştı. Her dönemde sanatçılar, kültürel üretimi şirketlerin elinden çekip kolektifleştirmeye çalıştı.
Bugün fark şu: karşıda yalnızca kültür endüstrisi tekeli yok; doğrudan militarizme yatırım yapan finans kapital var. Mücadele artık sadece “şirket”e karşı değil; sermayenin savaş aygıtlarına bağlanmış haliyle yürütülüyor.
Olasılıklar: Müziğin müşterekleşmesi veya kültürel cephe
Bağımsız müzisyenlerin Spotify’dan çekilmesi pasif bir boykot değil; kolektif örgütlenme çağrısıdır. Eğer bu eğilim güçlenirse:
- Dinleyici ile sanatçı arasında kurulan doğrudan bağ, tekellerin tekelci aracılığını silecektir.
- Yeni kooperatif modeller, dijital dayanışma platformları filizlenebilir.
- Müzik, küresel şirketlerin değil, toplulukların müşterek alanı haline gelebilir.
Bu mücadelede dinleyici edilgen değildir. Aboneliğini kime ödediğin, hangi platformdan dinlediğin doğrudan bir politik tercihtir. Bandcamp’tan albüm almak, konser biletine destek olmak, bağımsız kolektiflerin üretimini paylaşmak yalnızca bir “zevk” ya da “tarz” meselesi değil, aktif bir dayanışma hattıdır.
Spotify gibi tekellere boykot yalnızca müzisyenlerin işi değildir; dinleyenler de bu zinciri kırabilir. Dinleyici, kendisini tüketici değil kültürel mücadelede politik özne olarak kavradığında, müziğin özgürleşmesi mümkün hale gelir.
Godspeed You! Black Emperor’ın kararı yalnızca bir grup hamlesi değil; müziğin savaş ekonomisine kiraya verilmesine karşı açılmış militan bir cephe hattıdır. Bugün sorulması gereken yalın soru şudur: Müziğin geleceği, sermayenin algoritmalarında mı, yoksa sanatçıların ve dinleyicilerin örgütlediği müştereklerde mi kurulacak?
Yanıt, her birimizin kulaklığında, her birimizin tercihlerinde gizli. ✪