Lamia’ya yeni ruh lâzım

İnsanlardan önce iblisler vardı yeryüzünde. Lamia da onlardan biriydi. Yunan mitolojisine göre çocukları yer, bu yetmezmiş gibi ergen gençlerin karşısına güzel kadın olarak çıkarak onları kandırırdı.

Çingeneler tanrılarının verdiği rahatlıktan olsa gerek her zaman ilişkilerini iblis milletiyle iyi tutmuştu.

İnsanlardan önce iblisler vardı yeryüzünde. Lamia da onlardan biriydi. Yunan mitolojisine göre çocukları yer, bu yetmezmiş gibi ergen gençlerin karşısına güzel kadın olarak çıkarak onları kandırırdı. Bunları Zeus’a olan aşkından yapıyordu besbelli, ama uçkuruna düşkün Zeus yüz vermemişti Lamia’ya.

Dünya iblislerden insanlara geçtikten sonra karanlık tarafta kaldı bunlar, ama Çingenelerle irtibatı hiçbir zaman kesmediler. Çingeneler tanrılarının verdiği rahatlıktan olsa gerek her zaman ilişkilerini iblis milletiyle iyi tutmuştu.

Sam Raimi de son filmi Kara Büyü’de yılların ötesinden gelen Lamia adlı iblisi hatırlatıyor seyirciye ama, Lamia’yı değiştiriyor biraz. Öncelikle onu cinsiyetsiz kılıyor, sonra biraz da şeytansı bir hava veriyor ve filmin girişinde bir çocuğun ruhunu almak için bir medyumun evine geliyor. Eli boş dönmüyor haliyle…

Yaşlı bir kadın, ki yaşlı demek insanda bir iyi niyet uyandırıyor, bunda o iyi niyetin zerresi yok. Christine Brown’un çalıştığı bankaya geliyor, uzun tırnakları, takma gözü, ortalık yerde çıkardığı sararmış dişleriyle ortalığı birbirine kattığı yetmezmiş gibi bu sarışın, küçük hırslarla yaşayan kızcağızı lanetliyor. Sebep: Kız ona merhamet göstermemiş. Teyzenin merhametlik bir hali olsa neyse de… Acayip bir yaratık bu teyze, öksürüyor, tıksırıyor, keçi gibi sağa sola tükürüyor…

İşte böle başlıyor Lamia iblisi ve Christine Brown arasındaki garip koşuşturma. Lamia bir günde halledeceği işi üç güne yaymaya başladığında da olan oluyor. Halbuki iblissin, artık o ruh da senin arkadaş. Ne mesele çıkartıyorsun, kır boynunu gitsin. Biz de beklemeyelim “kızcağız kurtulacak mı acaba” diye… Ama olmaz tabii, Sam Raimi bu. Film boyunca korku sinemasına kazandırdığı klişeleri kullanacak ya, işi ondan üç güne yayıyor. Tencereler devriliyor, camlar kendiliğinden açılıyor, rüzgâr beyaz tülleri sallandırıyor. Sonra zırt pırt o çirkin kadın piyasa çıkıyor. Tüm bu yazdıklarıma bakmayın siz, Sam Raimi bu, ne yaparsa yapsın, insanı korkutmasa da geriyor. Evil Dead’e hürmeten bu film de izlemek gerekiyor…  ✪

Önceki

Cumhuriyet dönemi ilk madeni paraları

Sonraki

3. VJ FEST ISTANBUL 20-12-22 Mayıs 2010