Aylık Nekropsi’nin yeni şarkısı “++++” yayında.
Her ay 1 tane geliyor.
İndirmek ücretsiz, paylaşmak serbest.
İsteyenler bağış yapabilir. Bu bağışlar size duygu seli olarak geri gelir.
http://nekropsi.bandcamp.com/
Nekrop Paşa’nın yaşayanlara hediyesidir
Nekrop Paşa bir nakış özeniyle diktiği Mahsun Bey’in bedeninde son ilmeği de attıktan sonra iğneyi çevik bir hareketle Bey’in belinin tam yanından dışarı çekip ipliği bağladıktan sonra meftanın elini avcu üzerinde yattığı mermer taşa gelecek biçimde çevirip son kez baktı. Gözlerini diktiği ölünün tırnaklarının cilasına dokunup kendini bileli aklından tuttuğu günlüğüne kaydını geçti: “Uyandım. Gece üşümüştümi artık üşümüyorum. Evden çıkarken kubbeyi fark ettim. Şaşırdım ve etrafında dolaşmaya başladım. Kubbede binlerce resim ve kabartma vardı. Melekler. İyi melekler, kötü melekler. Çarpık suratlı melekler, ilahi bir ışıkla yüzü aydınlanmış melekler, arp çalan şişman melekler, savaşçı güçlü melekler, yazı yazan melekler ve kitap okuyan melekler ve tüm melekler kalabalığını bir kenarda sakince izleyen melekler. Yazılar, melekler hakkında yazılar. Kabartmalara bakıyorum, dokunuyorum, algılayamıyorum. Kubbenin altında dört tarafta dört yarık var. Hangisine baksam güneşi görüyorum. Güneş bir yarıkta doğarken diğerinde batıyor. Kubbe güneşin etrafında mı güneş mi kubbenin çevresinde dönüyor? Her yarığa bakışımda kulağıma sesler doluyor, bazen tekdüze, bazen hep birlikte çıldırmış sesler üzerime geliyor. Melekler dev bir koroyla güneşin peşinde çalıyor, oynuyor, söylüyor, bağırıyor, haykırıyor, kubbenin duvarlarını zorluyor. Aralarına karışıyorum. Kubbenin yarıkları açılıyor, güneş ışığı doluyor, melekler büyüyen yarıklardan havalanıyor, gürültü patırtı, bağırış ve çağırışlar susuyor aniden. Kendimi kapıya sarılmış buluyorum, kubbe hiç var olmamış gibi bugün de musallaya temiz yatırmalıyım diye geliyorum. Hep dikiyorum, temizliyorum, hepinizi, seslerinizi duyuyorum, parmaklarınızla mermerde ritm tutuyorsunuz, arada dudaklarınız kıpırdıyor, sizi temizledikçe arkanızdan melekler davul çalıyor. Kiminizin bıçak yarasını, kiminizin parçalanmış kafasını dikiyorum dikiyorum dikiyorum, bir ilmek atıyorum bir nota basıyorsunuz + bir parça deriyi bağlıyorum bir tele vuruyorsunuz + düzeltilmiş bir kesik kulak, akmış bir gözü derme çatma toparladıktan sonra ziller duyuluyor işliyorum işliyorum işliyorum ++++ ben olmasam ölülerinizi duyan, duyup da iğnesiyle ipliğiyle santim santim yaşayanlara benzeten olmaz.”
F! ✪