JD Salinger 1986 yılında mahkemeye çıkarılır. 67 yaşındadır. Soruları cevaplar:
– Soru: Bay Salinger, en son ne zaman bir yayın için kurgusal bir şey yazdınız?
– Salinger: Tam olarak emin değilim.
– So: Geçtiğimiz 20 yılda, bir yayın için kurgusal bir metin yazdınız mı?
– Sa: Yayımlanmış metin mi demek istiyorsunuz?
– So: Evet yayımlanmış.
– Sa: Hayır.
– So: Geçtiğimiz 20 yılda yayımlanmamış kurgusal bir metin yazdınız mı?
– Sa: Hayır.
– So: Benim için yayımlamadığınız kurgusal metni tarif etmeniz mümkün mü?
– Sa: Bunu yapmak zor olurdu…
– So: Geçtiğimiz 20 yılda yayımlanmamış kurgusal bir tam metin yazdınız mı?
– Sa: Söylediğinizi daha farklı ifade eder misiniz? Tam metin derken neyi kast ediyorsunuz? Yayımlanmaya hazır metin mi?
– So: Kısa bir metin, kurgusal bir parça ya da dergi yazısının karşıtı.
– Sa: Oldukça zor bir soru bu. Bahsettiğiniz şekilde yazmıyorum. Ben sadece kurgu yazmaya başlıyorum ve neler olacağını izliyorum.
– So: Belki de daha basit bir yaklaşımla şöyle demeliyim, son 20 yılda kurgusal alandaki yazınsal faaliyetlerinizden bahsedebilir misiniz?
– Sa: Bahsedebilir miyim yoksa bahseder miyim? Kurgusal çalışma işte. Yapabileceğim tek açıklama budur… Tanımlamak neredeyse imkansız. Karakterlerle çalışıyorum, onlar geliştikçe de, o noktadan devam ediyorum.
[av_hr class=’short’ height=’50’ shadow=’no-shadow’ position=’center’]
1983 yılında, edebiyat konularında kalem oynatan dönemin önde gelen yazarlarında Ian Hamilton, Salinger ile biyografisini yazıp Random House yayınevinden yayımlamak üzere temasa geçer. Salinger, 1960’lı yılların ortalarından beri özel hayatına dair açıklama yapmıyordur ve metinlerini yayımlamıyordur. Yaşarken biyografisinin yazılmasını istemediğini söyler. Ancak Hamilton bu isteği göz ardı eder ve Random House’dan Salinger: Yazınsal Yaşam yayımlanır.
Kitaptaki asıl sorun, Salinger’in yakınları, yayıncı dostlarına 1939 ve 1961 yılları arasında yazdığı ve daha önce yayımlanmamış mektuplarının kitapta yer almasıdır. Hamilton bu mektupları bağışlandıkları ve “tekrar kullanılması, kopyalanması ya da basılması izne tabi olan” kütüphane arşivlerinden çıkarıp yayımlamıştır. Salinger ise, tepki olarak hem elindeki mektupları bağışlanmamak üzere hakları altına alır ve kitaptaki yayımlanmamış mektuplarının çıkarılmasını ister. Taraflar mahkemeye gider ve yukarıda aktarılan ve bizce “kanunun kapısındaki yazarı” şık bir ara pas ile gösteren konuşma ortaya çıkar.
Salinger, kendi ağzından çıkan metinler gibi algılanacak paragraf örnekleri verir. Mahkeme sonucu, yazarın düşündükleriyle, kurumsallaşan yayınevlerinin belirtilen hukuk çizgilerinde olması nedeniyle, Salinger’ın istediği gibi olmaz.
[av_hr class=’short’ height=’50’ shadow=’no-shadow’ position=’center’]
3 Kasım 1974’de, uzun yıllardır herhangi bir şey yayımlamamış olan J.D. Salinger, 55 yaşındayken, telefonda NY Times muhabirine, yıllar sonra, bazı açıklamalar yapar.
“Yayımlamamakta muhteşem bir huzur var. Asude. Yayımlamak hala mahremiyetimin işgali. Yazmaktan hoşlanıyorum. Yazmayı seviyorum. Fakat sadece kendim için ve kendi keyfim için yazmayı seviyorum.”
91 yaşında hayata veda eden J.D. Salinger’ın 2015 yılından itibaren en beş kitabı yayımlanmaya başlıyor…
[av_hr class=’short’ height=’50’ shadow=’no-shadow’ position=’center’]
[av_dropcap1]S[/av_dropcap1]alinger, öykülerini ağırlıkla The New Yorker dergisinde yayımladı. Sayısız öyküsü The New Yorker ve Story tarafından reddedildi. Dergilerde toplam 35 öyküsü yer aldı. Üniversite arşivlerinde basılmamış sekiz öyküsü bulunuyor. Ayrıca birçok öyküsü de dergiler tarafından reddediltikten sonra kayboldu.
The New Yorker’da yayımlanan ve büyük ses getiren ilk öyküsü “Muzbalığı için mükemmel bir gün” sonrasında, yayıncıların yazarların metinlerini değerlendirirken bakış açılarının kimi zaman ne kadar garabet olduğunu belirten, Salinger’ın yazdıklarını yayımlamak konusunda isteksiz olmasının asıl nedeni olduğunu düşündüğümüz editörlük detayını aktarabiliriz, Salinger’ın ilk kitabının kabul edilmemesi…
20.yy’ın ABD’deki önemli editör ve yayıncılarından Robert Giroux, Salinger’ın The New Yorker’daki kısa öykülerini görünce kendisine bir mektup yazar. “Biliyorum ki herkes New York’daki her yayıncı sizden roman bekliyordur ama ben hepsi de muhteşem olan kısa öykülerinizi yayımlamak isterim. Şu ana kadar yazdıklarınızdan bir kitap çıkar.”
Salinger’dan aylarca cevap gelmez ve bir öğle vakti Giroux sandviçini yerken sekreteri dışarıda Jarome ya da Jerry Salinger’ın beklediğini söyler. Simsiyah saçıyla Salingeri biraz çekingen, gelir. Romanını neredeyse bitirmek üzere olduğundan kısa öykülerden oluşan bir kitap yayımlamak istemiyordur. Önce roman gelecektir. Roman ne hakkındadır? Henüz bitmemiştir, Noel tatili sırasında New York’da dolanan bir çocuk hakkındadır. El sıkışırlar. Anlaşmışlardır.
Aradan bir yıl geçer. Giroux bir gün barda otururken biri omzuna vurur. Salinger, “Rahatsız etmek istemezdim ama,” der sevinçle, “Romanın taslağını bitirdim. The New Yorker özel bir sayı hazırlayacak hakkında…” Giroux kitabın mükemmel bir başlangıç yapacağını düşünür. Ancak anlatılan gerçekleşmez. The New Yorker öyle bir sayı yapmaz. Takip eden yıl, Çavdar Tarlasında Çocuklar’ın taslağı Giroux’nun elindedir. Editör hakkında kitabı nasıl desteklediğini anlatan bir raporla yöneticisine aktarır.
Yöneticisi Eugene Reynal, biraz burnu büyük biridir. Giroux haftalarca cevap alamaz kendisinden. Israrla sorup, yazarla niyet anlaşması yaptıklarını hatırlattığında Reynal, “Ya şu kitap, endişeliyim biraz,” der. “Bence eleman deli.” Romanın baş karakteri Holden Caulfield‘den bahsediyordur. “Çocuk rahatsız biraz, ben de kitabı ders kitapları bölümüne aktardım. Kitap okul çağındaki bir çocuk hakkında ne de olsa…” Ders kitapları bölümü doğal olarak kitabı geri çevirir ve Giroux, anlaşmayı hatırlatmasına rağmen, bunlar delirmiş diye düşünüp, çok beğendiği romanı Reynal’ın da yüneticine götürür. Ancak kitabı daha okumadan geri çevirir o da. Giroux, kızgın ve Salinger ile konuşmaya çekinir bir durumda kalakalır.
Salinger bir gün Giroux’yu arayıp ne oldu kitap diye sorar. Giroux geri çevrilişinin hikayesini ve kendisine söylemeye çekindiğini aktarır. “Hiç önemli değil,” der Salinger, “Kitabı okudun ve sevdin, önemli olan, öğrenmek istediğim de buydu.”
✪