“20. yüzyılın sonunda insan olmayı bıraktım.” Nick Cave (20.000 days on earth) Kapı çaldı, Onur geldi. En sevdiğim arkadaşım. Çok güleriz onunla.
Rumba da rumba rumba. [su_dropcap style=”simple” size=”5″]Ş[/su_dropcap]öyle hikayelendirilir: Rene, yaşadığı küçük, sakin Belçika kasabası Charleroi’de bir gece kasaba halkının gürültülerine uyanır. Daha
Bu Quentin başka Quentin. Tarantino sinemanın haylaz çocuğuysa, Dupieux o haylaz çocuğu peşine katıp mahallenin delisine musallat olan piçtir.
Aşağıdaki birkaç satırda size Einstürzende Neubauten’den bahsedeceğim. Evet, sadece bahsedeceğim. Sevenlerine yeni bir şey vaat etmeyen yazımız; EN sevmeyenlerin umrunda bile olmamayı,
Yani Neptün’de yaşayan bir hasklajkjfdmn’nın alışılageldiği gibi miniminnacık bir hasklası yerine, gezegen bile olmayan Plüton’da paljfkjfolöv’ü olabilir. Ve hiçbir hasklajkfdmn “yavrum neden
'Yok, öyle de değil, yeniden doğmak diye bir şey var gerçekten de ama biz ona reenkarnasyon demiyoruz. Aslında bir isim vermedik. Öyle
Emel Altay'dan Ali Derman ve her zaman, her zaman, o zaman tanrının golüne engel olup sonsuz kadar kazanan olmaya oynayanlar hakkında bir
“Kaç?”
“5.”
“5 mi? Dalga mı geçiyorsun benimle? Alın şunu hemen.
Sen?”
“Efendim ben 10–15 kadar, yani...”
“İyi iyi. Fena değil.”
“Çok iyi” diye geçirdi içinden. “20'ye de
Emel Altay'dan cinayetle şansını arayan bir kadının öyküsü. "Öyle bir bakıyordu ki… İçimden, şu an, şuracıkta ölmek geliyordu."