Refik Halid’in “totaliter rejimler” üzerine yazdıklarından bahsetmeyi planlıyordum; lâkin (Yo, “Muhteşem Yüzyıl”ın senaryo ekibinde falan yer almadım, bunu da nereden çıkardınız kuzum?) sanal bir kitap alışveriş sitesindeki “banner”a takılınca gözüm ta Rabak’a ve Koruma Tarım’a dalıp gittim. Dalar mısınız benimle? Spiker frikikleri, baldır bacak görselleri arayıp duran kitlenin yanı sıra Türkiye’nin mikro tarihine meraklı bir kitle de var çok şükür!
1990′lı yıllarda “Macit, beni otomobillendir” reklamı dilden dile dolaşırdı. Doğrudur, İmar Bankası herkesin yuvasını yaptı! Erhan Yazıcıoğlu, Sacit Onan, Levent Dönmez gibi kalburüstü sesler bile bu “trajik” reklamı kurtarmaya yetmemiştir. Son günlerde ise televizyonlarda gördüğüm kimi reklamlar, sektörde o günlere bir özlemin olduğunu imliyor (Farkındayım, çok “entel” oldu!) sanki. Örnekler: Vestellenmek (Sizin de aklınıza hemen “yellenmek” geldi değil mi?) ve “Gassaraylılar”ın unutamadığı Faryd Aly Camilo Mondragón’u anıştıran (“Entel”likten ölebilirim!); yani “Mondi”ye göz kırpan Mondile. Tabii, emriniz olur!
Geçmişe hasret duyan bu reklamcılık anlayışının girdabına, 90′lı yılların başında Mensucat Santral’ın başında olan ve Rabak ile Koruma Tarım’ı büyüme iştahıyla T. İş Bankası’ndan alıp bi’ güzel batıran Halil Bezmen de bulunuyor. Halil Bey bir kitap yazmış. Kitabının adı şu: Mustafa Kemal’e Aşklanmak. Bir daha yazayım: Mustafa Kemal’e Aşklanmak. “Aşklanmak”?! Are you disco? Are you Cola? Bu ne ya! Are You Going With Me? Pek methini duymamışlara, “Pat Metheny Duyduk”u tavsiye ediyorum. Canlarımsınız benim! Beni sizler yok ettiniz! Önce “otomobillendir”, çoook sonra “Vestelle”, “Mondile”, “aşklan”… Aynı şeyi düşündük, biliyorum, bunu hissediyorum: Haydi yaylan!
Karaköy’deki katlı otoparkın çevresinde, İMKB’nin kapanış rakamlarının fotokopiyle çoğaltılmış nüshalarını satan adamlar vardı. Tam da bu noktada, TV’lerdeki yarışmalara katılan yeniyetmelerin bir savunma mekanizmasına değinmeden duramayacağım. Tarihî bir soru çıktı mı karşılarına ve de olmayana ergi yöntemiyle cevabı bulamadıklarında şöyle diyorlar ağızlarını yaya yaya: Ama ben daha o zamanlarda çocuktum, doğmamıştım vs. 1990′da doğuysa hazret, 1940′lı yılları bilmesi gerekmiyor! 1800′ler mi? Güldürmeyin adamı, hormonlu gıdalarla beslene beslene kalçaları üç çocuk doğurmuş kadınlar gibi genişlemiş güzel kızımızın ne işi olacak o yıllarla! Şimdi kaldığımız yerden devam edeyim: Bond çantalarının içinde Şişe Cam, İş Bankası hisse senetlerini de gördü bu miyop gözler evelallah! Annemin erkek kardeşinin elinde de Rabak’ı ve Korumu Tarım’ı görmüştüm. Tuvalet kâğıdı bile yapamadı o kaatları. Battı. O hisselere yatırım yapan herkes gibi.
Mensucat Santral topluluğu 1993 yılında tarihe karıştığında İstanbul’da ve Edirne’de iki büyük tekstil fabrikası, Edirne’de bir giyim tesisi, bir pazarlama grubu vardı. Yok oldu gitti. 1980’lerde ekonomi çok oynaktı. “Zaniye Oyun Havası”nı düşünün. Bir Alex olamadığım gibi, bir Asaf Savaş Akat da değilim elbette. Mecazlarla gidiyorum, önüm arkam flu, affediniz bu günahkâr kulu.
Mensucat Santral’ın başında bulunan Halil Bezmen, aslî işe odaklanma prensibini Rabak ve Koruma Tarım’ı alarak çiğnedi. Unlu mamullerin üretiminde, pazarlamasında uzmanlaşan bir firmanın prezervatif işine girmesi “rantabl” olabilir mi? Bir vakitler Arçelik de cep telefonu işine girmişti hafızam beni yanıltmıyorsa. Satın alınan bu şirketlerin finansman yükü, tesislerin işletilmesindeki hatalar gelir-gider dengesini alabora etti haliyle. Bunların geri dönüşü SSK prim borçları, vergi borçları ve bankalara olan kredi ödemelerindeki sıkıntı olarak yansıdı. Çöküş tarihi 1993′tür.
Brezilya fönlü genç kızımız ne bilecek bunları! Hem o zamanlarda daha üç yaşındaydı figlio mio poveretto! “Aykırı”lığı omuzlarına indirdiği saç kümesinde, sol kulağına taktığı çelik halkada arayıp duran “renkli yarışmacı” ise ekran edebi denen şeyden bîhaber Youtube’da kaç kez tıklanacağının hesabını yapıyor… Adamsın kardo!
Otomobillendirin, Vestelleyin, Mondileyin ve aşklandırın beni! ✪