Almanya Demokratik Cumhuriyeti (GDR) sınırlarını B9 Kasım 1989’da atı Almanya’ya açtı. Bir yıldan kısa bir süre sonra 3 Ekim 1990’da, Almanya kırk yılı aşkın bir ayrılıktan sonra yeniden birleşti. Bu tarihi olaylar sadece milyonlarca Alman’ın hayatını değiştirmekle kalmadı, aynı zamanda Doğu’daki futbol camiası için bir dönüm noktası oldu.
1980’lerde Doğu Almanya’daki futbol stadyumları, dik bir düşüş yaşayan bir ülkenin durumunu doğru bir şekilde yansıtıyordu. Erich Honecker yönetimindeki rejim, spor tesislerini modernize edecek kaynaklardan yoksundu ve bu nedenle zamana ayak uyduramadı. Lok Leipzig’in Bruno Place Stadyumu veya Erfurt’un Georgi Dimitrov Stadyumu gibi sahalarda yıpranmış ahşap tribünler Almanya’nın Doğusundaki geç dönem sosyalist futbol manzarasına hakim oldu. Projektörler bir lüks haline geldi; paslı çitler ise normdu.
1989’da Doğu Almanya’nın en üst futbol ortamı Oberliga artık önemsiz bir durumdaydı. Önceki on yıl boyunca, izleyicilerin ilgisi sürekli azalmıştı ve insanlar ufukta siyasi bir geçiş olduğunu hissettiklerinden olsa, Zwickau, Jena veya Karl – Marx – Stadt’taki genellikle vasat futboldan daha önemli şeyler vardı hayatlarında.
Otuz yıl önce, Doğu Alman toplumu bir bütün olarak bir değişim dönemiyle karşı karşıyaydı – futbol da öyleydi: Pazartesi gecesi toplantıları ve Berlin Duvarı’nın yıkılması demokrasi ve liberalizme doğru temel bir geçişe yol açarken, kulüpler geçmiş kötü yönetimin sonuçlarıyla başa çıkmak zorundaydı. Sınırın Batı Almanya’ya açılmasından birkaç gün sonra, Doğu Almanya milli takımı son Dünya Kupası eleme maçını oynadı. Bir ay sonra ise ilk ünlü oyuncu Doğu Almanya’dan ayrıldı.
Berlin Duvarı yıkıldığında Batı Almanlar bir çeşit servet avcısı zihniyetiyle futbol camiasını işgal etti. Bayer Leverkusen’in uzun süredir spor direktörü olan Reiner Calmund, pazarlık fiyatlarıyla son derece yetenekli oyuncular kazanma zamanının geldiğini fark eden ilk kişi oldu.
Bir çanta dolusu para ve bir sürü oyuncakla birlikte bu kurnaz işadamı, doğu Brandenburg’daki sakin Rüdersdorf kasabasına, Andreas Thom’un evine gitti. 24 yaşındaki oyuncu, Doğu Alman futbolunun en büyük hücum yeteneği olarak kabul ediliyordu ve on yıl üst üste ulusal şampiyonayı kazanan BFC Dynamo’da gol kralı olarak manşetlere çıkmıştı.
Calmund, yanında getirdiği oyuncaklarla Thom’un çocuklarını çabucak ikna ederken, oyuncu Batılı bu güçlü görünümlü tüccarın ona sunduğu rakama hayran kalmıştı. Thom, 3.6 milyon Mark’lık rekor bir transfer ücreti karşılığında Leverkusen ile anlaştı. 1983 yılında sosyalist rejimden kaçmış Falko Götz ve Dirk Schlegel zaten orada oynuyorlardı.
“Bu adamlar Batı’ya gitmek için can atıyorlardı. Para vardı. Televizyonda izledikleri şey de buydu,” dedi Calmund daha sonra Sportstudio adlı televizyon programında verdiği röportajda. “Dynamo Dresden veya BFC Dynamo, onlar için durum netleşti: oyuncuları satmak zorundaydık. Daha fazla para alacakları için onları İtalya’ya satmayı tercih ederlerdi. Bu adil de olurdu, ama oyuncuların tümü Bundesliga’da oynamak istedi.”
Thom’un transferi, doğudan batıya hareket eden bir futbolcu dalgası başlattı. 1989 da kulüplerinin iflas eden tesislerine ve mali durumlarına rağmen Doğu Almanya’nın birinci sınıf yetenek sıkıntısı yoktu. Matthias Sammer, Ulf Kirsten, Thomas Doll ve diğerleri yeniden birleşmeden kısa bir süre önce 1990 yazında Thom’u takip etti.
“Derin bir hayal kırıklığı var. Oberliga’da olanlar korkutucu,” dedi Bernd Stange, bir zamanlar Doğu Almanya ulusal takımı hocası ve o dönemin Carl Zeiss Jena teknik direktörü. Oberliga – ve onunla birlikte Doğu Alman futbolu – böylece yavaş yavaş kan kaybetti.
Kulüpler ise futbol kapitalizmi uygulamalarına alışmakta ve bundan yararlanmaya çalışmakta tereddüt etmediler. Heiko Scholz, halen mevcut olan Doğu Almanya içinde bir milyondan fazla Alman Markına transfer olan ilk oyuncuydu. Gelecekteki Alman uluslararası ve Dynamo Dresden teknik direktörü, gençlik kulübü Dresden’e katılmak üzere 1990 yılında Lok Leipzig’den ayrıldı. İki yıl sonra Calmund da Scholz’u da Leverkusen’e gitmeye ikna etti.
Dynamo ayrıca Peter Lux ve Sergio Allievi gibi iki deneyimli Bundesliga oyuncusuyla kazançlı sözleşmeler imzaladı. 1. FC Magdeburg ise Uwe Rösler’i kadrosuna kattı.
Bundesliga ve Oberliga 1991’de birleşmeden önce, Oberliga Kuzeydoğu Almanya Futbol Federasyonu bayrağı altında son bir sezon oynamak zorunda kaldı. Nazikçe söylemek gerekirse, 1990/91 sezonu kulüpler ve genel olarak Doğu Alman futbolu için iyi bir sunum olmadı. Stange daha sonra o son yılın “cenazedeymiş gibi” hissettirdiğini söyledi.
Kulüpler, büyük miktarlarda para yatırarak Alman futboluna geçiş için silahlanma yarışına başlamak zorunda hissettiler. Ancak bilet satışları hızla azalıyordu ve televizyon yayıncıları da yeni sözleşmeler imzalamak konusunda isteksiz görünüyordu. Bölge yeniden birleşmeden kısa bir süre sonra ekonomik bir şok döneminden geçiyordu. Gerçekten de, maç başına ortalama 4.807 seyirci ile seyirci oranları tarihi seviyede düşük noktadaydı.
Ancak bu durum, kulüplerin yılda 250 bin Mark ve daha fazla maaşı garanti eden sözleşmelerde oyuncuları imzalamasını engellemedi. Alman Futbol Federasyonu (DFB) tarafından sağlanan 2,2 milyon Mark’lık bir kurtarma fonu, paranın tüm lig için yeterli olmadığı gün kadar açık olmasına rağmen, kulüpleri aşırı harcamaya teşvik etti. 1990’larda düzinelerce kulübün ekonomik çöküşü bu noktada başlamış oldu.
Finansal kaygıların ötesinde, Oberliga giderek artan bir şekilde şiddetin hakim olduğu bir dönemde, eski adı BFC Dynamo olan FC Berlin çatışmaların merkez üssü haline geldi. 1990’da, bir zamanların seri şampiyonu sahada vasat bir kulüp haline gelmişti. Çünkü eski Devlet Güvenlik Bakanı (daha çok Stasi olarak bildiğimiz) ve BFC’nin patronu Erich Mielke artık ortada yoktu.
Stasi’den Doğu Alman futboluna karışan tek kişi Milke değildi. Daha sonra son Oberliga sezonunun gol kralı Dresden forveti Torsten Gütschow’un [[Daha sonra yarım sezon için Galatasaray’a transfer oldu.]]ve diğer bazı oyuncuların devlet güvenliği için gizli muhbir olarak çalıştıkları ortaya çıktı.
FC Berlin artık yetkililerin desteğini almazken, kulübün taraftarları stadyumlara taşıdıkları şiddet nedeniyle manşetlere çıkmaya devam etti. 3 Kasım 1990 ‘da Sachsen Leipzig ile tanıştıklarında, şiddet trajik bir doruğa ulaştı.
Birkaç hafta önce, Leipzig’in taraftarları isyanlar nedeniyle Jena’da bir maçın iptal edilmesine neden olmuş ve diğer saldırgan gruplarla karşılaştıklarında bir santim bile geri adım atmayacaklarını göstermişlerdi. FC Berlin ve Sachsen Leipzig taraftarları arasındaki şiddet o Kasım günü o kadar uç boyutlara ulaştı ki, Leipzig’deki polis yönetimi ateşli silah kullanma emri verdi. Üç kişi ağır yaralandı ve 18 yaşındaki Mike Polley, Alfred – Kunze – Spor Parkı’nın kapısında öldü.
Doğu ve Batı Almanya arasında o ayın sonlarında yapılması planlanan yeniden birleşme töreni güvenlik kaygıları nedeniyle iptal edilmek zorunda kaldı. Mart 1991′ de Dinamo Dresden, Kızılyıldız Belgrad’a karşı oynadıkları maçta çıkan şiddetli isyanlar sonrasında Avrupa Kupası’ndan men edildi. Karanlık zamanlardı.
Sonuç olarak, Doğu Alman futbolunun düşüşü Oberliga kapılarını kapattıktan ve kulüplerin Bundesliga ve Almanya’nın lig sistemine entegre edilmesinden sonra devam etti. Sammer daha sonra yaptığı açıklamada, “Boşluk çok büyüktü.” dedi. 1990’larda Bundesliga’da kendini kanıtlayabilen tek kulüp olan Hansa Rostock, Doğu Almanya’nın son şampiyonluğunu kazandı. Başarıdan sorumlu olan kişi Berlin Duvarı’nın yıkılmasından önce yıllarca önemsiz görülmüş teknik direktör Uwe Reinders idi. Berlin Duvarı’nın yıkılmasından önce yıllarca önemsiz kaldıktan sonra başarılarından sorumlu olan teknik direktör Uwe Reinders idi. Eski Alman ulusal takım oyuncusu Reinders Almanya’nın kendi içindeki birlikteliğinin ilk imzası olarak kulüple anlaşmıştı.
1990 ilkbaharında Werder Bremen ve Rostock işbirliği konusunda anlaşmaya varmışlardı. Rostock’un başkan yardımcısı Dietrich Kehl, 1990 yılında Bremen’de oynanan uluslararası bir kupa maçına gitti ve kendisine Hansa’nın şampiyonayı kazanmak için neye ihtiyacı olduğu soruldu. “ Ben de ‘Batı’dan bir teknik direktöre ihtiyacımız var,’ dedim. Meslektaşım etrafına bakındı ve ‘İşte aradığını adam orada orada,’ dedi.” Kehl daha sonra Reinders’ın onunla tanıştırıldığı anı böyle hatırladı.
Reinders şampiyonluğu kazanırsa 200.000 Alman Markı ve ulusal kupayı kazanırsa 200.000 Mark daha talep etti. Onlarca yıldır hiç kupa kazanamayan Hansa, Reinders’ın hırslarında ciddi olduğuna inanmadan gülümseyerek kabul etti. Ancak hedeflediği şeyi başardı ve Hansa’nın 1990’lardaki başarısı için zemin hazırladı, kulüp Doğu Alman futbolunun önde gelen temsilcisi oldu.
Reinders Rostock’a vardığında kültürel farklılıkları hemen fark etti. Daha sonra “Antrenman sahasına ilk geldiğinde oyuncular asker nizamında duruyorlardı,” diye hatırladı. Reinders asistanı Jürgen Decker’a neler olduğunu sordu çünkü Bundesliga’da hiç böyle bir şey görmemişti. “Sport Frei! selamı[[Doğu Almanya’da okullarda ve spor müsabakalarında mücadele öncesi selamlama şekli.]]ile onları karşılamamı beklediklerini söyledi.” Bu Doğu Alman spor takımları için tipik bir durumdu. Reinders, “Futbolculara bir general bekleyip beklemediklerini sordum “dedi.
Ünlü yıldızları olmayan takıma hevesleri ve soğukkanlılığı sayesinde kazanacakları ünvan için yol gösterdi. Bir keresinde takıma, “Cumartesi günleri saat üç buçukta gaz pedalına basmak zorundasınız, daha sonra yakında bir Mercedes kullanabilirsiniz,” demişti.
Hansa, 1990’larda diğer kulüpler önemli zorluklar yaşarken, Doğu Alman futbolunun son günlerinin tek gerçek başarı hikayesi haline geldi: Dynamo Dresden ilk başta Hansa gibi Bundesliga’da oynadı, ancak daha sonra Batı Alman işadamı Rolf – Jürgen Otto ve kendisini salmış oyuncuların menajeri Willi Konrad etkisiyle finansal bir erime yaşadı ve bu da ligi lisanslarını geri çekmeye ve onları doğrudan üçüncü lige düşürmeye zorladı. VfB Leipzig, eski Lok Leipzig, 1993/94 yılında Bundesliga’da bir sezon oynadı ve o kadar kötü bir performans sergiledi ki, tüm zamanların Bundesliga sıralamasında ikinci ve son takım olarak sıralandı.
FSV Zwickau gibi eski Doğu Alman güç merkezleri, 1. FC Magdeburg ve Sachsen Leipzig, bazen çok daha zengin Batı Alman kulüpleriyle rekabet etmek için aşırı agresif finansal planlama nedeniyle, bazen de Michael Kölmel ve sonraları iflas edecek medya şirketi Kinowelt ile iş yaptıkları için yıllar içinde battı.
Sonuç olarak, Bundesliga’da başarılı olmak için yeteneklerini gösteren genç oyuncular hızla kendi kulüplerinden ayrılıp Batı’ya taşındıkları için dünya standartlarında birçok yetenek üreten akademiler kötüleşti. Binyılın başlarında, Almanya’nın üçüncü liglerinden biri olan Regionalliga Nordost, Doğu’daki ünlü kulüplerin çoğu burada oynadığı için Doğu Almanya’nın Oberliga’sının yerini almış oldu.
Avusturyalı enerji içeceği üreticisi tarafından finanse edilen RB Leipzig birkaç yıl önce sahneye çıkmadan önce, Doğu Alman futbolunun büyük planlarla ilgisi yoktu. Hansa Rostock ve daha sonra Energie Cottbus arada bir Bundesliga’da belirdi, ancak Alman futbolundaki en iyi yerler için rekabet edebilecek seviyenin yakınında bile değillerdi. Günümüzde birçok Doğu Avrupa ülkesinde olduğu gibi, Doğu Almanya’da da futbolun zengin bir tarihi var, ancak sosyalizmin sona ermesinden 30 yıl sonra bile hâlâ uyum sağlamak için mücadele ediyorlar. ✪