Resim yapma eylemi Erkut için hayatın günlük akışının devamı; tıpkı bir nefeslik havanın ardından daha derin bir soluk almak için bazen kuvvetlice öksürmek gibi… Yalnız, bunu her yapışında, arta kalanlar onun herşeyin en uçarı katili olabilmesini mutlak kılacaktır: yani tam da resmin bittiğini ve kalbinize dokunduğunu hissettiğiniz anda o, sizin “güzel” olduğunu düşündündüğünüz herşeyi renk yamacıklarıyla kaplayarak yapıta saldıracak, yüzündeki imalı sırıtışla yeniden başlayacaktır.
Bu durum bizi “güzellik” konusunun herdem değişkenliğine yöneltir. Söz konusu işler, ilk bakışta, güzelliğin belli bir derecede göz ardı edilişlerini kapsasalar da ardından, yavaşça kendi içsel açılımlarını ve içerdikleri gizli duyguları ifşa ederler, işler, ister yüzeye yakın veya belli bir mesafede duruyor olun, ister onlara çiftler ya da seriler halinde bakın, ya da ellerinizde yalıtın, sizlerle birden fazla düzeyde iletişim kurarlar. Yani bu iletişim sadece gözünüze çarpan belli değinmelerle değil, kulaklarınıza yavaşça fısıldadıkları kendi hikayeleri, hatta diyebiliriz ki “anlamları” düzleminde kurulagelir.
Şekilsiz figürcükler yeşil tepelerden yuvarlanır, göz kırpar, çığlıklar atar ve ağlarlar. Tıpkı bizler gibi, olası duygusal hallerini açığa vurmak suretiyle edimlerinin asıl niyetini gizlerler. Meraklı yüz ifadelerinin bazıları yarı hapşırır/yarı şaşkın, yarı kızmış/yarı uykulu, yarı aşık/yarı sıkılmış: asla mütekabil zıtlıklar değillerdir de izleyene karmaşık mesajlar gönderen bir duygular girdabına sebep olan gerçeküstü türetmelerdir.
Terliksiz’i çağdaş ilüstrasyonun tekil seslerinden biri ve olasılıkla sanat dünyasının en yeni sevgili evladı yapan şey, bu şekilsiz figürcükleri, pastoral düzenlemeleri üzerindeki korkusuz ısrarı ve onlara eşlik eden, o başından itibaren modaya uymayan renk paleti ve elbette ki belli bir stil veya duruşu gözardı edişidir.
Fatih Kızılgök
Sergi metninden alıntı.