Genesis P-Orridge, kendi deyimiyle bedenini terk edeli bir sene oldu. 14 Mart’ta dünyaya veda etmeden önce, “Artık eve gitme zamanı” demişti. Hayatı ölümle ölçmeyecek kadar özgür bir ruhtu. Yolculuğunun sonunda eve, evine varmıştı. Peki, nasıl bir yolculuktu bu? Bunu biraz anlayabilmek için, bir haritaya girer gibi, Genesis’in pusulasız yolculuğuna dönelim.
Nadir insanların çıktığı türden ayrıksı bir yolculuktan söz ediyoruz. Genesis bu yolculukta varoluşun sınırlarını sorgulamak için her gün kendini büyük bir cesaretle yeniden doğurdu. Hem içsel hem de bedensel anlamda hayatını bir deneye çevirip, sınırda bir yaşam inşa etti. İşgal evindeki yaşamı, saykedeliklerle deneyleri, takma isimleri, cerrahi beden modifikasyonları, performansları, pandrojeni projesi, okült geleneğe bağlılığı, kaos/seks büyüsü deneyleri, Throbbing Gristle ve Psychic TV ile beraber karanlık ve deneysel müziğin sınırlarında dolanması, anti-kült hareket Thee Temple ov Psychick Youth’taki1 rolü ve daha nice eylemleriyle kodlanamayan akışlar yarattı. Merkezsiz, kesintili, hep şekil ve yön değiştiren, düzensiz ve içine sızdığı kaskatı yapıları altüst eden türde, akış halinde kalmaya cesaret eden akışlar.
“Tüm hayatım kışkırtmak, dürtmek ve yerleşik sosyal statükonun irin dolu ahlaksız tarafını açığa çıkarmakla geçti”, diyordu Genesis. Parlamento Üyesi Nicholas Fairbairn ise “Bu insanlar medeniyetin yıkıcılarıdır”, diye haykırıyordu 1976’da. Bu haykırışıyla sonradan Throbbing Gristle’ı oluşturan dört sanatçı ve müzisyeni, Genesis P-Orridge, Cosey Fanni Tutti, Peter Christopherson ve Chris Carter’ı kastediyordu. Grupla birlikte, Genesis dokuz stüdyo albümü kaydetti ve endüstriyel müziğin öncüsü olarak tanındı. Kendi söylemleriyle, “Endüstriyel insanlar için endüstriyel müzik” yapıyorlardı. William S. Burroughs’un gerçekliği kesintiye uğratma, cut-up tekniğinden ilham alarak, başına buyruk ağlar ören makine sesleri, çocuk ağlamaları ve daha niceleriyle yeni ses deneyleri ürettiler. Bu işitsel deneyim, canlı performanslarının dinamikliğinden ayrı düşünülemez elbette. Hatta kimi zaman müzik arka plan işlevi görmüştür.
Throbbing Gristle 1981’de dağıldıktan sonra, Genesis deneysel grubu Psychic TV’yi kurdu. Psychic TV, daha az agresif bir şekilde de olsa, biraz daha saykedelik alana yaklaşarak, Throbbing Gristle’ın deneylerini sürdürdü.
Genesis daha sonra ABD’ye taşındı ─bir belgeselindeki satanik çocuk istismarı iddiaları yüzünden açılan soruşturmalar sonrasında, gönüllü sürgün de denebilir. Burada partneri Lady Jaye ile tanıştı. Ve Neil Megson adıyla dünyaya gelen Genesis P-Orridge, kendisini Lady Jaye Breyer’a dönüştürme sürecinde Genesis Breyer P-Orridge adını aldı. Yıl 1993’tü ve sonunda pandrogyne olarak adlandıracakları bir fiziksel dönüşüm projesine doğru ilk adımlar atılmıştı. İkili, fiziksel ve psişik olarak kendilerini tek bir varlık içinde kaynaştırmak için bir dizi ameliyat geçirdi. Her ikisi de kadın-erkek kimliklerini tersyüz etmek için yanaklarına, çenelerine ve göğüslerine implantlar yaptırdı. Tüm bu süreci ise belgeleyip, şiir ve metinlerle zenginleştirdiler. Genesis, kendi için cinsiyet ayrımı gözetmeyen zamirler2 kullanmaya başladı. Tek bir pandrojen varlığın, tek bir bedenin iki parçası olma amaçları bir sanat eseri ve alışılmadık bir aşk bildirisiydi, ancak Lady Jaye 2007’de mide kanserinden öldüğünde projeleri sona erdi.
Bu projeyle, iki cinsiyetin, iki ayrı kutba tekabül eden ayrımına karşılık, erkek ve dişinin ötesinde, yeni bir cinsiyet modeliyle tüm dışlayıcı ayrım ilişkilerini tersyüz ediyorlardı. Lady Jaye bunu şöyle açıklamış: “Bazı insanlar bir kadın bedeni içine hapsolmuş erkek gibi hissediyor, bazıları da bir erkek bedeni içine hapsedilmiş bir kadın. Pandrojen ise sadece bir bedene hapsolmuş hissediyor.”3Dahası sadece cinsiyet-kimlik meselesi altüst olmuyor, aynı zamanda organların hiyerarşisi de yok oluyordu. “Hayattaki tüm mesele kendi ilahiliğimizle yeniden birleşmek”4, diyordu Genesis. Tüm icraatlarıyla birleşince, tasavvuftaki ruh-beden ilişkisi meselesine yakın bir duruştu belki; sadece nefsiyle barışmış, tene yüzünü dönmüştü.
Bize arzulama üretiminin yersizyurtsuzlaşmış akımlarını aşkları üzerinden yeniden düşündürüyorlardı. Burada eksiklik fikri yoktur. Burroughs’un cut-up metoduyla hep yeni akslar, yeni akışlar, yeni keşifler türer. Deleuze ve Guattari’ye kulak verelim: “Aşklarımız yersizyurtsuzlaşma ve yeniden yerliyurtlulaşma kompleksleridir. Âşık olduğumuz şey her zaman için kadın ya da erkek belirli bir melezdir.”5 Yüce Hermafrodit!
Burada durup, bir bakalım. Bu özgür arzu akışları içinde, kimin organlara ihtiyacı olur ki? Bedenin eksiksiz işleyişine karşılık, kendi beden montajlarını yapan iki bedeni kim nasıl kodlayabilir, nasıl temsil edebilir? Hangi beden hayatı özgür bırakmaya yetkindir? Bir beden nasıl geride bırakılabilir? Tek bir beden olmak için, önce yüz binlerce parçaya bölünmek gerekir. Bunun için Genesis her gün kendini parçalayıp yeniden doğurdu ve artık ruhu bedenin tahakkümünden kurtulalı bir sene oldu. ✪
__ [Nota Bene] ________________
- 1981’de Genesis tarafından kurulan TOPY, endüstriyel müzik alt kültürü üyelerini, sanatçıları ve okültistleri bir araya getirdi. TOPY kendini kaos büyüsüne ve nihayetinde İngiliz toplumuna saldırmaya adadı. William S. Burroughs ve Aleister Crowley’den etkilenerek 1991’deki dağılmalarına kadar, bir anti-kült yaratmayı sürdürdü.
- “They”, “s/he”…
- Interview: Life Advice from Genesis P-Orridge: https://www.youtube.com/watch?v=PpX8trRqbuA
- ibid
- Gilles Deleuze, Félix Guattari; “Anti-Ödipus – Kapitalizm ve Şizofreni”; çev. Fahrettin Ege, Hakan Erdoğan, Mustafa Yiğitalp, s. 415; Bilim ve Sosyalizm Yayınları, Ankara 2014.