Ingmar ve Andrei: “Tanışmadıkları gün”

Bergman kitaplarında, kendi mesleğinden insanlarla, özellikle de en çok hayran olduğu kişilerle tanışma düşüncesiyle panik atak geçirdiğini, eylemlerini kontrol eden şeytanlar tarafından ele geçirildiğini yazar.

Antrede Anna-Lena Wibom ve Katinka Farago ile tanıştık. Karşılıklı hoşbeş ettikten sonra Andrei, Bergman’la tanışmak istedi. Bergman onun idolüydü; Bergman’ın filmleri genç yönetmenler jenerasyonunun tamamı için bir bağımlılık gibiydi. Andrei, Bergman’la birlikte Kurosawa, Antonioni ve Fellini’yi de dahil etmeyi umduğu, bütün bu yönetmenlerin tek bir senaryonun kendi versiyonlarını çekmelerine dayanan bir işbirliği konusunu ona açmak istiyordu.

Bergman bizden sadece birkaç adım ötede duruyordu ve bir grup gençle canlı bir sohbet içindeydi. Andrei onu hemen tanıdı ve onunla tanışmak üzere olma düşüncesiyle mutlu oldu. Fanny ve Alexander’ın yapım müdürü olan Katinka Farago, Anna-Lena ile birkaç kelime konuştuktan sonra Bergman’a yaklaştı ve kulağına bir şeyler fısıldadı. Bergman onu dinledi ama bize doğru dönmek için herhangi bir harekette bulunmadı. Utancından pancar gibi kızarmış bir halde Katinka, Andrei’in yanına döndü ve Ingmar’ın her galadan önce daima aşırı derecede gergin olduğunu, genel olarak da yeni insanlarla tanışma konusunda patolojik bir korkusu olduğunu açıklamaya çalıştı. Bizi onunla gösterimden sonra tanıştırabilmeyi umuyordu. O anda Andrei’in kafasında neler olduğunu hayal etmek zor, ama Bergman’ın davranışı için bir bahane bulmak daha da zor. Sizden sadece iki adım uzakta, tüm dünyada saygı duyulan, ülkenizda bir misafir olan bir yönetmenin olduğunu bilmek ve yine de selamlamak için ona elinizi uzatmamak – son derece yakışıksız bir şey.

Yaşadığı yerin oldukça yakınında, Kurban’ın çekildiği Gotland’daki gösterimden sonra da Bergman, yakın arkadaşları Sven Nykvist ve Erland Josephson tarafından davet edilmesine rağmen Tarkovskiy ile tanışmakla hiç ilgilenmedi. Bergman kitaplarında, kendi mesleğinden insanlarla, özellikle de en çok hayran olduğu kişilerle tanışma düşüncesiyle panik atak geçirdiğini, eylemlerini kontrol eden şeytanlar tarafından ele geçirildiğini yazar. Tarkovskiy hakkında da saçmaladığı şüphe götürmez: çünkü Bergman, yeni bir filme başlamadan önce, her seferinde Andrei Rublev’i tekrar izlerdi. Usta ve Margarita’da Yuri Lyubimov ile birlikte çalıştığım Kraliyet Drama Tiyatrosu’ndaki resepsiyonlardan birinde bana bunu bizzat anlattı. Yine de, Bergman Andrei üzerinde oldukça garip bir izlenim bıraktı: Tarkovskiy, Bergman’ın hem çocuklara hem de Fanny ve Alexander‘daki diğer oyunculara ve elbette kendi izleyicisine karşı da bencil, kayıtsız ve soğuk göründüğünü fark etti. Daha sonraları, İsveçli “elçileri” aradan çıkararak Bergman’a kendi başımıza yaklaşma şansımızı bizzat denemediğimize bir kereden fazla hayıflanacaktı… “O zaman bizden kaçamazdı!”

Kaynak: “Andrei Tarkovsky: The Collector of Dreams”, Layla Alexander-Garrett, Glagoslav Publications, 2012. ✪

Önceki

Jean Painlevé’in zoolojik sürrealizmi ve hot jazz

Sonraki

Genesis P-Orridge: Tek bir beden olmak için, yüz binlerce parçaya bölünmek