J.G. Ballard anlatıyor
Kısa öyküler, kurgu denen hazinenin en gevşek bozukluğudur; mevcut romanların zenginliiğinde kolayca bir yana atılırlar, sıklıkla kalpazanlığa dönen aşırı değerli bir tedavül gibidir. En iyilerinde, Borges, Ray Bradbury ya da Edgar Allan Poe’da ise kısa öykü değerli metalden yapılmış sikke gibidir. Hayalgücünüzün o derin cüzdanında sonsuza dek ışıldayacak bir altın parıltısı gibidir.
ben de kesinlikle bir kısa öykü yazarı olarak başladım. Birinin yazar olarak yeteneklerini öğrenmesinin en iyi yoludur. Ne yazık ki bugün birçok genç romancıda olduğu gibi, yok olmak üzere olan bir tür. Üzüntü verici ama sanırım bugün birçok insan kısa öyküleri okuma yeteneklerini yitirmiş durumda. belki de TV dizilerinin kötücül ve sarkmış, bitmek bilmeyen anlatılarının etkisiyle. Borges, Edgar Allan Poe ve Ray Bradbury gibi en iyi kısa öykücülerin yapıtları ise, ışıltılarını asla kaybetmeyecek, hiç solmayacak birer altındır.
Crash’de, ne kurgu ne de gerçeklik vardır. Bir şekilde her ikisini de bozmuş olan bir durum mevcut. Borges’ten sonra, tamamen farklı bir yazımla Crash, simülasyon evreninin ilk büyük romanıdır. Bundan sonra karşılaşacağımız dünyanın ilk yapıtıdır.
Benim yaşıma geldiğinizde, kimse sizi düzyazı stiliniz için sevmez, tıpkı kimsenin güzel bir kadını sadece tabiatı nedeniyle sevmeyeceği gibi. Ben kuşkusuz ki sinema sayesinde büyük kitlelere ulaşan ilk yazar değilim. Benden önce de birçok yazar aynısını yaşadı. Popüler yazarların tersine, filmleri olmadan sadece kitaplarıyla bilinir olan ciddi yazarların sayısı pek az. sadece Borges gibi bir yazarın şöhreti herhangi bir filmden bağımsız sayılabilir.
*Interzone [1991] ve The Literary Review [2001] röportajlarından…
✪