Asilerin,
kaybedenlerin,
hayalperestlerin,
küfürbazların,
günahkarların,
beyaz zencilerin,
aşağı tırmananların,
yola çıkmaktan çekinmeyenlerin,
uçurumdan atlayanların…
dili, sesi
Yeraltı Edebiyatı…
Yeraltı Edebiyatı’ndan bahsedip, romanlarında oldukça şiirsel bir dille, kendi özyaşamından yola çıkarak yakından tanıdığı hırsızlar, katiller, kaçakçılar, fahişeler ve eşcinsellerle dolu yeraltı dünyasına, güçlü anlatımıyla şaşırtıcı bir güzellik katan Fransız yazar Jean Genet’yi tanıtmamak olmaz.
Jean Genet D.19 aralık 1910 – Ö.15 Nisan 1986
Paris’te doğdu. Evlilik dışı bir çocuk olduğu için annesi tarafından kimsesizler yurduna terkedildi ve Jean ismi kendisine burada verildi. On yaşındayken girdiği ıslahevinden 1926’da kaçarak Fransız Sömürge birliklerine katıldı. Kısa bir süre sonra oradan da kaçarak, sahte pasaportla Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde hırsızlık, kaçakçılık olaylarına karışarak eserlerine konu olan yeraltı dünyasının tüm şiddetine ve pisliğine bulaştı. İşlediği suçlar yüzünden sık sık hapse girdi. 1948’de Fransa’da hırsızlık yüzünden onuncu kez yargılandı ve ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.
Cenaze Merasimi – Jean Genet
Yeraltı Edebiyatı
Ayrıntı Yayınları
Çeviren: Ahmet Şensılay
Editör: Ayşe Dağıstanlı
Özellikler: 275 Sayfa
Yayın Tarihi: Haziran 2009
İdefix – PandoraAma, 1942’de yine hapisteyken yazdığı ilk romanı Notre Dame des Fleurs (Çiçeklerin Meryem Anası) Andre Gide, Jean Cocteau ve Jean-Paul Sartre gibi ünlü yazarların dikkatini çekmeyi başardığında, bu yazarların dönemin cumhurbaşkanına verdikleri bir dilekçe üzerine bağışlandı. Bu af sonrası, tekrar yeraltı dünyasına dönmeyip, kendisini tamamen edebiyata verdi. Ancak toplumsal olaylara, ezilen insanlara karşı hiçbir zaman duyarsız kalmayıp, 1968 Mayıs’ında öğrencilerin, Vietnam Savaşı’nda Amerikan solunun, ırkçılığa karşı Kara Panterler’in ve İsrail’e karşı da Filistinliler’in tarafında olup bu konular hakkında yazılar yazıp röportajlar yaptı.
Toplumsal disiplin ve siyasi bağlantının her türlüsüne karşı çıkışı, yaşadığı şiddetli ve çoğunlukla da aşağılayıcı nitelikteki erotizm, onu mistik bir alçakgönüllülük kavramına götürdü. Jean Paul Sartre dünyanın en ünlü filizofu olduğu dönemde kaleme aldığı Saint Genet – Comedien et Martyr (1952: Aziz Genet – Oyuncu ve Kurban) adlı yapıtında, Genet’nin kendini küçük düşürme ve aşağı görme çabalarını bir azizin çabalarıyla karşılaştırmıştır.
Jean Genet kahve yudumlar ya da bir bardak su içer gibi okunmaz; Genet’yi okuyup da sarsılmayan, şok olmayan, etkilenmeyen biri Genet’yi gerçekten okumamıştır denebilir. Genet’nin hazmı zor, kabullenmesi kolay olmayan bir çok etkisi vardır ama onun en önemli özelliği, sizi düşündürten sorular sorması ve siz düşünüp duvarlara toslarken duyduğunuz rahatsızlığın yanında kalbinize de dokunabiliyor olmasıdır.
Yazımıza konu olan, Ayşe Dağıstanlı editörlüğünde, Ahmet Şensılay’ın çevirisiyle raflarda yerini bulan ‘’Pompes Funebres – Cenaze Merasimi’’ isimli romanı da öyle…
Aşkta ve Savaşta
“Asil davranmak için bir insan uzun süre düş görmelidir ve düşler gecenin koynunda beslenir.” diyen Jean Genet, bu romanında evrensel bir insanlık hali olarak savaşa ve işgal dönemi Paris’indeki insan ilişkilerine odaklanıyor.
İnsanlar, tıpkı aşkta olduğu gibi savaşta da politikanın, idealizmin ve etiğin sınırlarını aşar; yani aşkta ve savaşta her şey mübahtır. İşte Cenaze Merasimi her şeyin en uç noktalarda yaşandığı o günlerde, insanlar, onları ölüme gönderen hükümetler ve savaş alanlarında çözüme bağlanmaya çalışılan kişisel çatışmalar arasındaki paralellikleri ve zıtlıkları anlatan fantastik ama bir o kadar da gerçekçi bir roman.
Bu romanda anlatıcı olarak Jean Genet’nin kendisi var; Alman işgaline direnirken sokak savaşında ölen aşığı Jean var; aşığının Alman işbirlikçisi, Hitler’in de aşığı olan erkek kardeşi var; bir Alman subayını evinde saklayan, şahsında Genet’nin orta sınıfı yerden yere vurduğu Jean’ın annesi var. Bu romanda tüm güzelliği ve çirkinliği, tüm çıplaklığı ve şiddetiyle aşk var, ihanet var.
‘’Bir halkın utandığı suçlar onun gerçek tarihini oluşturur. Aynı şey insan için de geçerlidir.’’ diyen Jean Genet, ölüm ve belirsizlik karşısında her zaman iyi bir sığınak olmuş mizahı da bolca kullanarak, savaşta ve aşkta insanın başına neler geldiğini dahice anlatıyor. ✪