Balo aktiviteleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile birlikte değişen, kadın ve erkek bireylerin birlikte katılım sağladığı eğlence hayatının başında gelmekteydi. İstanbul’da düzenlenen bu balo eğlenceleri, kadın erkek birçok insanı bir araya getirmesinin yanında, çengi ve köçek oynatan bir toplumdan, vals yapan bir topluma geçilmesine imkan sağlamaktaydı. İstanbul ve diğer şehirlerde düzenlenen balo geceleri, eğlence kültürü içeriğinin değişmesinde de etkili olmaktaydı.
Eski gazete, dergi ve efemera gibi geçmiş yaşamların izlerini taşıyan bu kaynakların sayfalarında kalmış o günlerin hikayelerini yeniden canlandırmak, geçmiş ile bugün arasında kıyaslama yapma ve değişen toplum yapısının basamaklarını yeniden görme imkanı veriyor.
Basın kurumunun 1926 yılında düzenlemeye başladığı ve yılda bir kere yapılan balo gecesi için çıkardığı balo gazeteleri, incelememin ana konusunu teşkil ediyor. 4 sayfa olarak yayınlanan bu gazeteler, geceye dair beklenti yazılarını, o dönem gazetecilerinin birbiri ile olan diyaloglarını ve dönemin balo adabının inceliklerini belirten yazılardan oluşuyor. Ayrıca dönemin ünlü karikatüristleri tarafından gazete için çizilmiş balo karikatürleri yer alıyor.
Müzayedelerden edindiğim 23 Şubat 1937 ve 12 Şubat 1938 tarihli Balo Gazeteleri, dönemin balo eğlenceleri hakkında ilginç yazılar içeriyor. Bu gazetelerde yer alan yazılara baktığımızda:
12 Şubat 1938 Cumartesi akşamı Maksim Salonlarında Sayı:12 Sene:12
Sayın misafirlerimize
Sayın misafirler,
Hoş geldiniz. Bu sene de sizleri balomuzda görmekle şeref duyuyoruz. Kusurumuza bakmayınız.. Misafir umduğunu değil, bulduğunu yermiş.. Sizler eğlenip, gülüyor, hoşça vakit geçiriyorsanız, bizim için ne mutlu.. Bu arada bizler de biraz eğlenir, gülersek çok görmeyiniz.. Unutmayınız ki, biz gazeteciler bayramı, çocuklardan daha fazla hasretle bekliyen insanlarız. Çünkü bayramlardan başka tatilimiz, istirahat zamanımız yoktur.
Hoşça kalın bayanlar, baylar..
Ekstra bilgi: Bu dönemde bayram zamanlarında gazeteler yayınlanmaz, sadece Kızılay Gazetesi raflardaki yerini alırdı.
İlk tarihi balo
Osmanlı devrinde Osmanlı ricalinin iştirak ettikleri ilk balo 1826 yılında verildi. O sırada İkinci Mahmut hükümdar, Hüsrev Paşa da serasker idi. Baloyu -Haliçte demir atıp yatmakta olan- beylik gemisinde İngiliz elçisi tertip etmişti.
Bütün vükela baloya davetliydi. Bunlar yatsı namazını Tersane divanhanesinde kıldıktan sonra sandallarla gemiye gitmişler ve sabaha kadar kalmışlardı. Bu balonun tarih bakımından kıymeti şu fıkrada tebarüz eder:
Kadıaskerlerden Yahya Efendi, balo sabahı Serasker Hüsrev Paşayı ziyaret etmiş, şu İngiliz gemisinde eğlenip eğlenmediklerini sormuştu. Paşa, vak’a nüvis Lütfi Efendi’nin rivayetine göre şu cevabı verir:
“Az vakitte çok tekellüf etmişler; biz onların bir günde yaptıklarını bir ayda yapamayız. Gerçi hoşa gider ziyafetlerden değil, lakin devletçe bir şey oldu. Gidilmezse olmaz. Sofrada çatal ve kaşık gibi mekruh şeyler de vardı.”
Halbuki Kadıaskere bu sözleri söyleyen Hürsev Paşa, balodan aldığı ilham ile sapları elmaslı altın çatallar ve kaşıklar yaptırarak İkinci Mahmud’a takdim etmişti.
Turan Tan
12 Şubat 1938 tarihinde düzenlenen basın balosu şu satırlarda daha iyi anlaşılmaktadır…
Salıver gitsin
Bu gece Maksimde meclis kurulmuş,
Bekleme içeri dalıver gitsin..
Bir yosma görünce gönül vurulmuş,
Ayrılma beraber kalıver gitsin..Sarışın gülmüyor, durgundu belli..
Gözleri mahmurdu, yorgundu belli..
Anlarım gönülden vurgundu belli..
Yazıktır incitme salıver gitsin..Beyazın nesi var, başka adından
Ne olsa vazgeçme, esmer kadından..
Bilenler söylüyor yenmez tadından..
Yanına sokulmuş alıver gitsin..Aşıksın anladım, sen de ezelden,
Bir tane seçmedin bin bir güzelden..
Şu kırık sazınla bir hazin telden,
İmseta derdini çalıver gitsin!.
23 Şubat 1937 Salı akşamı Tokatlıyan salonlarında Sene:11 Sayı:11
Ne yapsın duruyur!..
Balo için büyük salon ararken eski bir balo meraklısı dedi ki:
–Ne kadar büyük salon bulursanız bulunuz, yine bugünkü balo heveslilerini tatmin edemezsiniz.
Sordum:
–Niçin?
–Çünkü şimdikiler baloyı bir masada oturup herkesi seyredecek ve arasıra kalkıp dans edilecek bir alem sanıyorlar. Bu kanaate göre büyük salonlar yapılıncaya kadar zahmet çekeceksiniz.
–Eskiden bu sıkıntı yok mıydı?
–Hayır. Herkes baloya dans etmek için gelir. Büfede ayakta yer, içer ve sabah olmadan evine giderdi. Şimdi oturmayı bile az görenler kıyıda köşede bir yatak yorgan bulsalar serilip yatacaklar!
Etrafıma baktım. Ve dostuma hak verdim.
Muhakak ki biz babalarımızın hal hatır sorarken alıp verdikleri cevap devam ediyor.
–…Ne yapıyor?
–Ne yapsın oturuyor?
Evet hala oturuyoruz!
Dönemin Basın Kurumu Başkanı Hakkı Tarık Us şöyle anlatılıyor:
Hakkı Tarık Us
Uzun boylu, şişman.. Muazzam bir göbek.. Altın saatin kordonu yeleğin ceplerini birbirine bağlamış gibi… Her halinden müsrif derecesinde cömert bir adam olduğu anlaşılıyor. Karşısındaki masalara bakınız. Dostlarına mütemadiyen şampanya ikram ediyor.
Kapıdaki radyolu son model oto onundur.
Parayı sarfederken düşünmez. Hatta yeleğinin sol üst cebindeki ufak meşhur defterine bile yazmaz.
Velhasıl ehlikeyif, ölümlü dünyadan gam almıya uğraşan bir zattır.
–İsterseniz inanmayınız.
Not: Metinler dönemin orijinal diliyle aktarılmaktadır. Bu nedenle dönemin imla kurallarına dokunulmamıştır.
[book id=’1′ /] ✪