Trendeyim. Tüm gün kütüphanede çalışmanın yorgunluğuyla tekli koltuğa yığıldım. Derin bir nefesten sonra çantamdan kitabımı çıkarıp dış dünyayla iletişimimi kestim- ya da ben öyle sanıyorum.
Karşımdaki çiftli koltuğa bir aile oturdu. Adam pencere kenarına geçti, dağınık saçlarıyla oynayıp duruyordu. Kadın, 4-5 yaşlarında, pek de rahat durmayan çocuğunu yatıştırmaya çalışıyordu.
Adam, kadına dönerek, “senin yüzündeki ne,” diye sordu. Yüzü ekşiydi. Kadının yüzü gerildi. Anlamsızca kocasına baktı: “O siyah bir ben,” dedi, “ küçüklüğümden beri yüzümdedir o, daha yeni mi fark ediyorsun.”
Adam penceresine döndü yeniden, “bugün çok yorgunum,” dedi.
Elimdeki Alain De Button’un Görmek ve Fark Edilmek kitabının kapağına öylece bakakaldım. ✪
cansu hanım, sanırım bu olayı bizzat yaşayan kadının kalbi daha çok acımıştır, selamlar…
Bir gün bir öykü okudum, kalbim acıdı..
kısacık ama sıcak, derdini açık ve net bir şekilde anlatan bir öykü. bir kaç cümle ile birşeyler anlatabilmek… daima uzun uzadıya anlatmaktan daha zordur. emeğinize sağlık…
kalimkos bu hikayeyi sevdi..