[sws_3_columns title=””]
[sws_divider_small_padding]
Pınar İlkiz sordu, Sırrı Süreyya Önder, Ece Temelkuran, Fikret İlkiz, Behiç Aşçı, Pınar Öğünç, Çiğdem Mater, Cengiz Alğan [DurDe!], Oğuz Sönmez [Savaş Karşıtları] ve Şeyda Öztürk [Cogito] cevapladı: Sivil itaatsizlik ve Türkiye’deki durumu nedir?
[sws_divider_padding]
Behiç Aşçı:
[sws_pullquote_left] “Günümüz emperyalizm çağıdır. Ve henüz emperyalizmin değiştiğine ilişkin hiçbir belirti yoktur” [/sws_pullquote_left]
[sws_divider_padding]
[sws_pullquote_left]”Sivil itaatsizlik yoktur, halkların sömürüye, baskıya, işkencelere, yoksulluğa, hiçbir sorununun çözülmemiş olmasına tepkileri vardır” [/sws_pullquote_left]
[/sws_3_columns]
[sws_3_columns_2thirds_last title=””]
Bizler devrimcileriz. Karşılaştığımız her sorunu sınıflar mücadelesi temelinde ele alırız. Biliriz ki dünyayı ilerleten güç sınıflar mücadelesidir. Sınıflar mücadelesi tarihin ilerletici motor gücüdür. Tarihi sınıflar mücadelesi yazar. Bilim böyle der. Bilimsel yöntem böyle der. Biz de bugünü, yarını ve dünü bilimle değerlendiririz. Her ne kadar gericilik sosyalizmi, devrimciliği taş devrine ait bir düşünce gibi göstermeye çalışsa da bu doğru değildir. Emperyalizmin ekonomik krizi değerlendirilirken Marks tekrar hatırlanmaktadır. Elbette hatırlanacaktır, çünkü Marks bilimin temellerini doğru yerine oturtmuştur ve bize bir yöntem ve metot hediye etmiştir. Böyle baktığımızda Lenin dönemiyle birlikte kapitalizmin emperyalizme evirildiğini görmekteyiz. Günümüz emperyalizm çağıdır. Ve henüz emperyalizmin değiştiğine ilişkin hiçbir belirti yoktur. Dolayısıyla emperyalizm üzerine söylenen her şey halen geçerlidir.
Elbette halkların emperyalizme karşı direnişi de geçerli ve gerçektir. Halklar emperyalizmin sömürüsüne, baskısına, terörüne, katliamlarına, işkencelerine direnmektedir. Günümüz dünyasında artık iki sınıf vardır, emperyalistler ve halklar. İşçi sınıfı – proletarya ideolojisi ile mücadele eden halklar vardır. Halkların direnişi çeşitli biçimler alabilmektedir. Halklar hemen her araçla mücadele etmektedir. Burada belirleyici olan direnişe önderlik eden güçlerdir. Direnişe önderlik eden güçlerin niteliği halkların direnişinin nereye gideceğini de gösterir. Önderliğin geri bir noktada oluşu o halkın direnişinin amacına ulaşamaması sonucunu doğurur ama halkın tepkisini yok etmez. Çünkü sömürü sorunu devam etmekte ve artmaktadır. İşte böyle bir dünyada emperyalizm halkların direnişlerini sadece topla – tüfekle – silahla bastırmaya çalışmamakta, bilinçleri bulandırarak kafa karışıklığı yaratmaya çalışmaktadır. Bunun için de olguları farklı kavramlarla anlatmaya çalışmaktadır. SİVİL İTAATSİZLİK kavramı da bunlardan biridir. Bu kavramla halkların emperyalizme tepkisinin, öfkesinin, kininin, verdiği mücadelenin üstü örtülmektedir. Sivil itaatsizlik kavramı ile halklar – emperyalizm çelişkisinin üzeri örtülmekte, sonuçları ortaya çıkartan nedenler gizlenmektedir. Örneğin Mısır’da, halkların egemenlere karşı tepkileri yanlış önderliklerle düzen sınırları içinde eritilirken aslında hiçbir sorun çözülmemiş olmaktadır. Ve burada patlayan halkın öfkesi sivil itaatsizlik ya da çeşitli renklerde devrimler olarak açıklanmaktadır. Oysa her şey nettir. Devrimin rengi kırmızıdır. Devrim başka renklerde olmaz. Sivil itaatsizlik de yoktur, halkların sömürüye, baskıya, işkencelere, yoksulluğa, hiçbir sorununun çözülmemiş olmasına tepkileri vardır. Elbette bu tepkilerin kendiliğinden olması sonuç vermeyecektir. İktidarda olanlar halkın bu tepkilerini bir biçimiyle söndürüp sömürü ve zulmü sürdürecektir.
Aynı şeyler ülkemiz için de geçerlidir. Ülkemizde dizginsiz bir sömürü ve zulüm vardır. Emperyalist ve tekeller ve yerli işbirlikçilerinin karları her geçen gün artarken halk giderek yoksullaşmaktadır. En basit, küçük sorun bile çözülemez olmuştur. Bu da halkta tepki yaratmaktadır. Sorun burada bu tepkiyi doğru bir şekilde örgütleyebilmektedir. Halkın sorunlarını sadece halk çözer. Başkası mümkün değildir. İşçilerin, köylülerin, memurların, işsizlerin, gençlerin, öğrencilerin, kadınların ve çocukların sorunlarının tümü çözümsüz değildir. Hepsinin adaletli bir çözümü vardır. Ancak bu sorunlar çözülmemektedir. Çözümü mümkün sorunlardan insanlar biner biner ölmektedir. Önlenmesi mümkün açlıktan insanlar biner biner ölmektedir. Bilim böyle der. Bilimde tüm bu sorunların çözümü vardır. Ülkemiz için de durum böyledir. Ülkemizin hiçbir sorunu çözümsüz değildir. Dolayısıyla da halkın sorunlarının çözümü ancak kendi mücadelesi ile mümkün olabilecektir. Sorunların çözümünü hedefleyen, sonuç alıcı, ısrarlı, kararlı bir mücadele yolu izlemek ve kesinlikle – öncelikle örgütlenmek gerekir. Halkın tek gücü örgütlü olmaktır. Örgütlü halk bir güçtür ve sorunlarını çözer.
Dolayısıyla da devrimciler halka yalan söylemeden, bedelleri olduğunu belirterek örgütlü mücadeleye çağırır.
Behiç Aşçı
[/sws_3_columns_2thirds_last] ✪