[su_dropcap style=”light”]S[/su_dropcap]ahafları seviyoruz. Ama şu gerçeği de dile getirelim. İstanbul sahafları nihayetinde esnaf kişiler. Çoğu sahaf, ne aradığını bilmeyen, aradığının gerçek değerini bilmeyen ortalama okuru kafakola alır, kitabı, yazmayı ya da efemerayı değerinden fazlasına okutur. Dünyada da böyledir. Nadir kitaplar, az bulunan baskılar piyasasının çalışma şekli temelde silah ticareti ya da uyuşturucu kaçakçılığından farklı değildir. Kültürel varlıkların kaçakçılığı, el değiştirme pazarının hacminin dünyada altı milyar Amerikan dolar olduğu düşünülüyor. Bu rakamın içinde nadir kitaplar da bulunuyor. Silah ve uyuşturucu kaçakçılığından sonra ikinci sırada yer alıyor.
Buenos Aires Tutkusu (Ferver de Buenos Aires), Jorge Luis Borges’in 1923 yılında yayımladığı ilk şiir kitabı. Kitabın masraflarını babası karşılamıştı. Borges 23 yaşına yeni girmişti. Anlattığına göre, kitap beş günde dizilmiş ve basılmıştı. Avrupa’ya gitmek üzere hazırlanan ailenin geç kalmaması için aceleye gelmişti. Yazım yanlışları da vardı ve kapağın kesimini kız kardeşi yapmış, üç yüz adedi numaralandırılmıştı. Sayfa numaraları ya da içindekiler yoktu. Baskıların çoğunu sağa sola vermişti. Buenos Aires Sahaflar Derneği Başkanı Alberto Casares’in anlattığına göre, 1999 yılında, Buenos Aires Tutkusu’nun bu ilk baskısı bir sabah eline geçmişti. Kitabın hayatta kalan adedi yüz elliydi ve tahminlere göre sadece on beş tanesi dolaşımdaydı. Kitabın Borges’in el yazısıyla ithafını ve harf düzeltmesini tanıyan Casares, kitabın aslında Ulusal Kütüphane’de yer alan kopya olduğunu anlamıştı. Kitabı tanımıştı. “Kütüphane’den çalınmış. Sana bunu kim verdi?” dedi getiren kişiye. Guillermo Billinghurst adında, zaman zaman Borges’in pek gerçek gözükmeyen ilk baskı kitaplarıyla ortalıkta gezen bir ciltçiden söz açıldı. Kütüphane’yi uyaracağını söyledi Casares, aldığı cevap “Keyfine bak,” oldu.
Gerçekten, Casares Kütüphane yetkililerini uyardığında, yetkililer ona bu işten bahsetmemesini, gördüğü baskıyı kimseye anlatmamasını istedi, yalvardı. Henüz teslim edilen başka kitapların parası ödenmemişti, böyle bir skandal duyulursa halleri nice olurdu? Doğrucu Davut Casares yılmadı ve daha üstlerine başvurdu, Ulusal Kütüphane Direktörü. Direktör, daha soğukkanlıydı. “Öyle bir kitap hırsızlığı yaşanmadı,” dedi, kitap sanki kütüphanedeymiş gibi konuştu. Casares polise gidilmesini istedi ancak Kütüphane iç soruşturmayla hallederiz cevabını verdi.
Borges’in ilk baskı kitabı böylece kütüphanede mi yoksa o sabah sahafa getiren kişide mi diye anlaşılamadan, Borges’in sonsuz cehennemi olan Kütüphane’nin bürokrasisi ve gizliliği içinde kayboldu.
Yıllar geçti.
Şu şüpheli ciltçi, Kütüphane’nin iç soruşturmasında kitabın gerçekten de kaybolduğu belli olduktan sonra ciğer kanseri nedeniyle öldü. İç soruşturmada kitabın kaybolduğunun kesinleştiğini Casares’e Kültür Bakanlığı söyledi ve ekledi: “Bu konudan bahsedersen federal mahkemeye taşınabilir.” Öyle oldu. Hakim, devletteki yolsuzluklarla ve uyuşturucu ticaretiyle mücadele veren önemli biriydi. Ancak kayıp bir kitabın, ilk baskının ne önemi olduğunu, üzerinde Borges’in el yazısı bile olsa neden bu kadar yaygara koptuğunu anlayamadı. Zaten birçok başka baskısı varken, Ulusal Kütüphane’de başka bir kopyası olduğu halde, sıradan baskıları herhangi bir kitapçıda bulunabilecek bir kitap için neden mahkemeye gelinmişti? Yazışmalar ve duruşmalar ve soruşturmalar dört yıl sürdü ve Casares hiçbir sonuç alamadı.
Borges’in kitabı kaybolmayı sürdürüyordu. Hem de bir zamanlar Direktörü olduğu Ulusal Kütüphane’de.
Borges’in bu Kütüphane’nin yöneticisi olduğu zamanlarda da kitapların kaybolduğu, çalındığı biliniyor. Tahmin edilebilir bir durumdur. Kütüphanelerdeki birçok kitap, kendilerini isteyenlerin çalması için dizilidir. Borges kendi döneminde Kütüphane’den kitapların kaybolduğunun söylenmesi üzerinde verdiği cevap, kendi kitabının başına yıllar yıllar sonra gelecek olayın habercisiydi: “Kitaplar çalınıyor mu bilemem, çünkü körüm.”
Aradan yıllar geçtikten sonra, Casares’in ve kendisine o sabah ilk kez kitabı gösteren kişinin başka Borges baskılarıyla Londra’da düzenleyecekleri açık artırma kataloğunda, ortadan kaybolan o baskının tahminen 22.000 sterline satılmak üzere hazırlandığı görülür. Ortalığı ayağa kaldıran Casares’in düzenlediği açık artırmada kitabın o baskısının ne işi vardır? “Katalogda yanlış yazılmış,” der Casares, “o kitap Ulusal Kütüphane’den alınan değildi, başka koleksiyondan gelmişti.” Ama Borges’in el yazısıyla girişteki ithafı ve düzelttiği dize aynıdır, zaten kimse bu cevabı inandırıcı bulmaz.
Casares’e o sabah kitabı getiren kişi, Kütüphane’ye gidip kitabı direktöre göstermek ister. Böylece Kütüphane’den çalınan baskı olmadığı ispatlanacaktır. Anlaşırlar. Ama tam ofise girdiği sırada, direktörün haberdar ettiği polisleri bulur karşısında. Gözaltına alınır. Casares yanlışlığı açıklar, kendisine çalınan kopyayı gösteren o kişi, Pastore’nin açık artırmaya çıkardığı baskı farklıdır, şiirdeki düzeltme başka dizededir, kitap elle dikilmiştir, farklı kopyadır. Ama Direktör kendisini yalancılıkla suçlar ve kitabın Kütüphane’den çalınan baskı olduğunu söyler. Hakim, Direktör’ün isteğine göre kitabın Kütüphane’ye iadesine karar verir, resmi soruşturma sonuçlanır, Borges Kütüphane’ye döner, kimse ceza almaz. Soruşturma kapanır.
Casares, o sabah kendisine kopyayı getiren kişinin, arkadaşı Pastore’nin İspanya ve İtalya’da kütüphanelerden maket bıçaklarıyla kesilip çıkarılan çok değerli haritaları, Napoli’den kütüphanelerden çalınan kutularca kitabı ABD ve Avustralyalı zenginlere internet üzerinden sattığını öğrenir. “Düzeltilen şiir başkaydı,” der, “Borges kitabı aceleyle dizmişti, her bir kopyada gözüne çarpan farklı yerleri düzeltmişti.” Kimse inanmadığından, Borges’in ilk baskısı kaybolur.
✪