[one_half]
Pınar İlkiz
Ağustos sonuydu, şu anda hatırlamadığım bir iş yüzünden babamla İstiklal Caddesi’ndeydik. “Dur bir Yapı Kredi Yayınları’na girelim” dedi. O cümlenin sonunda önce böyle bir yazı geldi. [Yaşamın buyruğunda durmak] Şimdi de bu görüş dosyası. İçeri girdiğimizde Cogito’lara yönelmiştim, tez yazarken sık sık başvurduğum külliyat misali dergiye. Çoğu kişide Cogito okunması zor, anlaması güç makalelerden oluşuyor gibi bir önyargı var, ki ben katılmıyorum. İçinde elbet size hitap eden en az bir yazı vardır. Cogito’nun son sayısının “Sivil İtaatsizlik” olduğunu görünce bir anda içim parladı.
Bu konu daha çok insana ulaşmalıydı, daha çok insan bunu okumalıydı, ama nasıl? Herkesin kapısının önünü süpürmesi bilincine sahip olması misali Futuristika! olarak konuyla ilgili bir görüş dosyası yapmaya karar verdik. Başta Cogito’nun editörü Şeyda Öztürk’e sorduk, hatta ilerleyen zamanda onların da desteğini de aldık. Okuyacağınız bu dosya yazılarından sonra beş okurumuza Cogito’nun “Sivil İtaatsizlik” sayısını hediye edeceğiz.
Bu dosyayı yapmaya karar verip harekete geçtiğimiz sıralarda şöyle bir haber okudum: “Vicdani retçi İnan Süver, tutuklu bulunduğu Balıkesir Cezaevi’nde siyasi tutuklularla veya tek kişilik koğuşta kalmak istediği ancak bu isteği cezaevi yönetimi tarafından kabul edilmediği için cezaevi çatısından atladı.”
Durum hiç de parlak değildi. Biz de ulaşabildiğimiz isimlere sorduk; “Sizce sivil itaatsizlik nedir ve Türkiye’de ne durumdadır?”[/one_half]
[one_half last]
Barış Yarsel
20 Ekim 2011 tarihinde Türkiye an itibariyle, her iki taraftan da ölen gençlerin haberlerinin ayrıntıları ve isimleri bile tam anlamıyla belli olmamışken devletin tepesindeki yöneticisinin intikam çığlığıyla, artık kanıksadığımız yeni bir öfke ve nefret dalgasına uyanmış bulunuyor. Mevcut durumda, Türkiye’nin büyük bir tımarhaneden, geniş bir savaş alanına dönüştüğü mevsimde, toplumun çeşitli katmanlarında “barış” demeye çalışanların azınlıklar içinde azınlıkta kaldığını, icimiz acıyarak gözlüyoruz.
İnsan hayatının sadece rakamlar, çıkarlar ve iç politika detayına boğulduğu bu manipülasyon ve karşılıklı anlayışsızlık döneminde, tam da bu anda, ısrarla, ülkede hala insanların şiddete başvurmadan, sisteme, yanlış bildiklerine ve tahakküme karşı çıkma haklarının saklı olması gerektiğini vurgulamak isteriz.
Yaşam; politikacıların, siyasetçilerin, patronların, “büyüklerimizin” ya da türlü erk aygıtlarının bize hem söylemde hem de eylemde ne yapmamız gerektiğini dayatmasına sığmayacak kadar güzeldir, güzel olabilir. Öfke ve nefrete yöneldiğimiz hızın ve harcadığımız enerjinin aynısını, şiddetten uzak durmaya ayırmamız gerektiği gerçeği her zamankinden daha fazla önem kazanmıştır.
Eylül ayının ilk haftasında Pınar’ın, Cogito’nun yaz sayısının dosya konusu olan Sivil İtaatsizlik’ten bahsedip, konuyu Futuristika aracılığıyla biraz daha duyurma isteğinden bahsetmesi heyecan verdi. O andan sonra Pınar, çağrıya cevap veren ve fikirlerini aktaran tüm katılımcılarla ilgilendi. Futuristika!’da bu yazıların yayımlanması için gösterdiği emek için Pınar İlkiz’e, fikri tetikleyen ve okuyucularımıza hediye veren Cogito editörü Şeyda Öztürk’e, görüşlerini bildiren katılımcılara ve karakalem çalışmaları illüstrasyonlarıyla yazılara özgünlük katan Eda Gündüz‘e teşekkürler.
[/one_half] ✪
bayrakları bayrak yapan bayrak tüccarları, toprak uğruna olen varsa utansın! demiş bi şair. yaklaşım komple doğru. fakat nasıl açıklanabılırdı tek dunya yönetimi içinde onun ferdi olmak? kapalı bi yaklaşım pek tabiki de..
yenı bı merkez lazım.
ama gene de her kımse ve her ne ıcın yasıyorken, her neye ınandıysa ,kahve içicek ınsanoğlu dunyanın her neresındeyse.. üç günlük dunya bızı yarattı ve bız aslında olduk mu yani ??
Evet.
Türkiye ‘de çok da gelişmiş, büyük hareketsel eylemlerle meydana gelmiş değil sivil itaatsizlik ; ama var .Bunun var olduğunu farkına varmak gerekir ve bu yola başkoymuş insanların yanında olmak gerekir ki özellikle vicdani redçilerin yanında olarak.Bu insanların seslerini duyurmaya yardımcı olarak , dertlerini dinleyerek , ne istediklerine kulak asarak .. Önyargılarla değil.Kendi kulağımızla duyduklarımız , kendi gözümüzle okuduklarımızla.
Bu konuyu dile getirip yazıya döktüğünüz için kalbi teşekkürler..
TÜRKİYE HAYIR DEMEYİ ÖĞRENİYOR….KUTLU OLSUN
Zorlamaya hayır demeyi bilmeyen toplumumuza eğitmenlik görevi de gören bu insanlar özellikle çok acılı ölümlerin olduğu bu günlerde daha da zorlanacaklardır. Halbuki insan hayatının bir sigara kağıdı olmadığını anlatmaya çalışan ve bunu tembellikten ya da korkaklıktan değil tam tersi cesaretlerinden dolayı yapan bu kardeşlerimize sabır diliyorum.