“Onu yok etme düşüncesinde o kadar ileri gittim ki az daha onu yakıyordum”
Bir işaret fişeği, bir iade-i itibar kitabıydı ‘Biathanathos.’ İntiharı anlayışla karşılamakla birlikte onun bir günah sayılamayacağını öne süren ilk kitap. Kitabı önemli yapan şeylerden biri de John Donne tarafından yazılmış olmasıydı biraz da. John Donne; kraliyet papazı, Cambridge üniversitesi ilahiyat doktoru olmakla birlikte metafizik şiirinin öncülerinden biriydi. Ünlü ‘Çanlar Kimin İçin Çalıyor’ isimli romanın isim babası…
İntihara karşı olumsuz tavrın yaygın olduğu günlerde bir din adamının intiharın bir günah olmadığını tanrıya karşı bir suç sayılamayacağını dile getirmesi karşısında oluşacak tepkileri kestirmek çok güç değil. John Donne da böyle düşünmüş olacak ki kitabı yayımlatmaya cesaret edemez. Kitabı yayımlatmaya cesaret edemediği gibi onu yok da edemez. “Onu yok etme düşüncesinde o kadar ileri gittim ki az daha onu yakıyordum,” diyerek üzerine ‘Ne yayımlat ne de yak’ diye not düşüğü nüshayı oğluna bırakır. Kitaba ait başka bir nüshanın üzerine ise ‘Jack Donne’ olarak yazar adını.
John Donne zor günler geçiriyordu… Melankoliye kapılır, ölümü düşünür sık sık… Öyle ki bir ressama; kefene sarılı olarak bir tabutta yatar bir halde portresini bile yaptırır. Yaşamının son günleri bu portreye bakarak geçer. ‘Biathanathos’ ölümünden on altı yıl sonra yayımlanır.
Biathanathos; İntiharın, doğanın, aklın ve Tanrı’nın yasalarına aykırı olup olmadığını tartışır. Kimilerince eksik yanları bulunsa da intihar tarihi açısından yol açıcıydı.
David Hume’da tıpkı John Donne gibi intiharın bir tabu olduğunu düşünür. Bu tabuyu yıkması halinde toplumdan dışlanacağına inanır. Buna inanmak için yeterli tecrübesi de vardı üstelik. Örneğin; ‘İnsan Doğası Üzerine Bir İnceleme’ isimli kitabından dolayı “dinsizlik”le suçlanmış, Edinburgh Üniversitesi’nin Ahlak Felsefesi Kürsüsü’ne, Glasgow Üniversitesi’nin Mantık Kürsüsü’ne atanma başvuruları bu nedenle geri çevrilmişti.
‘İntihar ve Ruhun Ölümsüzlüğü Üzerine Bir Deneme’ isimli kitabını yazdıktan sonra bir yasağı ihlal etmenin getireceği tehlikeyi göze alamaz David Hume. Yirmi iki sayfalık bir kitap için kendini riske edemez. Hume’un kitabını yayımlatmaktan vazgeçmesinin nedenleri arasında eserinde ortaya koyduğu düşüncenin zaman içinde geçersizliğine inanmış olması da gösteririlir. Öyle ya da böyle Devid Hume’un yayımlatmaktan vezgeçtiği kitabın nüshalardan birini ödünç verdiği bir arkadaşı kitabı okuduktan sonra Hume’u tebrik eder ve kafasına bir kurşun sıkarak intihar ettiği söylentisi yayılır o ara. Olayın yarattığı ilgi Hume’un geride bıraktığı nüshalardan birinin d’Holbach’ın eline geçmesine neden olur. d’Holbach çevirisini yapar ve kitap 1770 yılında isimsiz olarak yayımlanır. David Hume’un adı ölümünden yedi yıl sonra 1783’teki baskında yazılır ancak
Beklendiği gibi kitaba karşı eleştiriler, saldırılar fazla geçikmez. ‘inançsızlık kitabı’ olarak nitelendirilir, editöre saldırılır, kitap kınanır.
Tıpkı John Donne gibi David Hume da intiharı üç başlıkta ele alır kitabında. İntiharın ne Tanrı’ya ne topluma ne de kişinin kendisine karşı bir hakaret olmadığını, intiharın varoluşu bir yük haline gelen kişilerin kendi entellektüel ve bedensel yetilerini kullanarak gerçekleştiriği masum bir eylem olabileceğini dile getirir.
“İntihar, yıkanarak çıkarılamayan bir boya gibi Batı kültürüne işlemiştir” diye yazıyor Al Alvarez. John Donne, David Hume bu boyayı silmeye çalışan ilk kişilerdi. ✪