[sws_2_column title=””]
Seneler sonra, dizlerime yerleştirdiğim turuncu bir battaniye, sırtıma aldığım gençlik eskisi mor bir şal olacak; benim ihtiyarlığım.
Hayatım boyunca ne bulup kattıysam kendime, kutularca toplamışımdır yaşadıklarımın makbuzunu. Seneler önce gidilmiş tiyatro, sinema biletleri, otobüs biletleri, eski dostlara yazılmış mektupların birer kopyaları, onlardan gelenler… Her biri kendi zarfının içinde hülyalı bir uykuda… Eski bir dostun peçete üzerine karaladıkları, bir kaç damla çay lekesinin çevrelediği karalamalar, gölgelemeler… Seneler sonrasını hayal edip tuhaf bir esrimeyle biriktirdiğim yüzlerce şey. Onlara seneler sonrasında el sürüş anımı hayal eden, bu duygunun ardı sıra eskiciliğe gönül veren bir ruh. Tehlikeli, toplayıcı, tasnifleyici…
Kurutulmuş bir gül yaprağı. Uçları kesik mor bir eldiven, İstanbul kokulu… Annem ve kız kardeşimin vesikalık fotoğrafları; fotoğrafçıya inat gülümsemeyen hüzün.
Eski evin çatısından alınan bir taş parçası, uzaklara taşınırken cebe saklanmış. El sallayan mahalle arkadaşlarım. Çocukluğum; dizlerimde kabuk bağlamayan açık yara…
[/sws_2_column]
[sws_2_columns_last title=””]
Seneler sonra, fesleğen ve kasımpatıların sarmaladığı, yüksek eşikli maviye boyanmış ahşap bir kapı olacak; benim yalnızlığım. Açıldığında yoğun, koyuca bir ev hali işleyecek, kilerde yan yana yatan sabun, peçete ve toz şekerin kokusu yerleşecek burunlara…
O yüksek eşikli mavi kapının hemen ardında başlayacak evin ince koridorları. İçinden geçenlerin gizli suçlarını fısıldayacak kulaklarına. Seyyar huzurlar da geçecek o koridorlardan, donuk yoksulluklar da.
Seneler sonra, o yüksek eşikli mavi kapıyı açıp dışarı çıkmak olacak; benim huzurum. İçerde, koltuk üzerine bıraktığım turuncu battaniyede sıcaklığım, kırmızı renkli kutularda biriken ömrüm…
Sırtımda gençlik eskisi mor şalım ve ben, mavi kapının ardındaki kasımpatı ve fesleğenleri selamlayacağız.
Ve aklımıza eski bir şiir dizesi gelecek o an belki de: “Mutluluk mavi çocuk oynardı bahçemizde…”
[/sws_2_columns_last] ✪