Ankara dudakları tuzlu bir fahişedir
Heybesinde keskin uçlu kaldırım kırıkları
Bazen yurdunu kaybetmiş bir dervişi andırsa da
Gülüşlere benzetilir hıçkırıkları
Elleri ceplerinde
Kaşlarına kar yağmış adamlarca
Ankara dudakları tuzlu bir fahişedir
Elektrik direkleridir bağrına bastığı acı
En para eden yeri yanaklarıdır
Ki kışın kapkara soğuk mu soğuk
Yazın alımsız ama gürbüz
Ve pazarları suskundur gözleri
Cumaları ise huzura dair bir masal anlatırlar
Ankara dudakları tuzlu bir fahişedir
Düşüşleridir öykülerinin en dinlenir yerleri
Sırtını dayadığı kimsesiz kale
Paslı bir iğne olup batmıştır yüreğine
Avuçları toprak ister bu halinde bile
Alnından akan turuncu sirke
Bir çift dudak özeniyle sular darağacı tohumlarını
Ankara dudakları tuzlu bir fahişedir
Kedilerdir gariban azametinin kursağına ekmek dizen
Kediler ki hamile sevecen tedirgin ve pespaye
Bir şairi vardır alt tarafı
Bir de yosun tutmuş patikaları
Bazen tebessümleri de görülmüştür
Mavi gökte kaybolan balon demetleri
Simit olup yağarken susam ağacı gölgelerine
Ankara dudakları tuzlu bir fahişedir
Yalan söylemiyorum gerçekten
İstanbul ne zaman elini uzatsa saçlarıma
Onun dudaklarının nemine sığınırım ben
Ceplerimde ne varsa göbeğine saçarım
Gülümser
Bir delinin ayyaşlığı kenetler canımızı
Cami avlularında çocukça sevişiriz
Korkmayız bile
Düşlerimize saklanan bekçi düdüklerinden
Ankara dudakları tuzlu bir fahişedir
Allahım
Ne olur hiç şeker yağmasın ellerine
O elleri ki birer minik bozkırdır
O dudaklar ki susuzluğuyla makbul
Bir tek benim mürekkebim sinmeli yüreğine
Allahım
Ne olur hiç şeker yağdırma ellerine
Ankara dudakları tuzlu bir fahişedir
Gerçekten
Siz onu kırıtkan bir bürokrat sanırsınız
Gerçekten. ✪