Virginie Despentes: Futbol ve pornografi

Futbolu çürümüşüğüne rağmen neden sevmeye ve ilgilenmeye devam ediyoruz, Despentes kendince cevaplamış. SoFoot'tan aktarma.
Nisan '22

Futbolu sevdiğimi söyleyerek başlayacağım çünkü 1986 Dünya Kupası’ndan bu yana taraftarlarla sık sık omuz omuza oldum. Bu yüzden bana oyunda neyin büyülü olduğunu gösterebilecek insanlarla bir sürü maç izleme şansım oldu. Ama beni bir maçta yalnız bırakırsanız, onu sadece seyrederim, neler olduğunu biraz anlarım ama beş dakika sonra gerçek şu ki futbol beni sadece ekstra nedenlerden dolayı ilgilendirir.

Tüm sezon boyunca Pogba veya Neymar’ı tutkuyla izlerim, sorun değil, ancak turnuvanın sonunda dışarıdan yardım almadan oyuncu olarak yetenekleri hakkında söyleyecek fazla bir şeyim olmaz. Yani benim için futbol müzikle kıyaslanamaz bile – yanımda kimse olmadan dinleyebileceğim şeydir müzik. Ancak soruyu cevaplamak gerekirse – örneğin Barcelona’da yanıdakiler sayesinde sahada harika tasarlanmış oyunlar gördüm ve eğer bana bir takımın sahada neyi çizdiğini gösterirseniz, onu görebilirim.

Futboldan soğuyan birçok insan tanıyorum, tam olarak bunun nedeni yıldız sisteminin vb. parasıyla çürümüş olması, ancak futbolu bırakamaması. Spor basınını okuyorlar, ligleri takip ediyorlar, maçları izliyorlar. Ve oyun başladığında, onu sevmekten vazgeçme arzuları ne olursa olsun – oyun bulaşıcı hale geliyor ve sonra evet, oyunu takip ettiğiniz barda veya oturma odasında duygu bir anlamda konsere benzer. Hâlâ bir büyü var ortada, inkar edilemez. Sistemin sapkın olması onun devam etmesine engel olmuyor. Aksi takdirde, futbol futbol olamazdı – çünkü bu takım sporu taraftar olduğunuzda özel duyumlar sağlıyor ve “oyun” bu kadar yozlaşmasa – belirli bir malzemeniz yoksa milyonca taraftarı ortaya çıkarıp kalabalıkları manipüle edemezsiniz. Pornografi gibi sonuçta – üretim koşullarına dertlendiğiniz için sizin üzerinizde işe yaramasını istemeseniz bile, üzerinizde bir etkisi olması mümkün, çünkü porno süper güçlü bir araç. Futbol izlemesi özellikle eğlenceli bir spor ve bu da, ilginç olmaya devam eden tüm bir analiz sistemini uygulamaya koymanın keyfini çıkarmanın yanı sıra, insanların saf olmamasına rağmen, kandırılmış hissetmeye devam etmelerini sağlıyor.

Futbolun hâlâ yıkıcı olma olasılığı

Les Dégommeuses kadın futbol takımı 2022 Feminist Yürüyüşü’nde
“Kramponlu İhtilal”

Futbolun yıkıcı yanına ilgi mi? Ne diyeceğimi bilemiyorum. Sapkın bir diyalektik kullanarak yıkıcı bir şey bulmak mümkün olmalı. Ama elimizde avucumuzda hiçbir şey yok. Diyelim ki gelecekte ilgimi çekebilecek yegane şey futbol kadın futbolu (demek istiyorum açıkça). Şu an için, erkek futbolunu ana akımdan kopyalamaya çalışıyorlar, para kurallarına ve erkek futbolunun medyalaştırılmasına uymaya çalışıyor, ancak çok geç kalıyor ve bunu yapmak için o kadar çok mücadele ediyor ve o kadar az yer açıyor ki kendine, bu da onu ilginç hale getiriyor.

Kadın futbolunda oyuncular sadece fiziksel yeteneklerine değil, oyun zekalarına, sahadaki görüş açılarına veya kolektif anlayışlarına göre seçiliyor – kadın takımları kendi içlerinde yıkıcı olduklarını söyleyecek kadar ileri gitmeyeceğim, ancak otuz yıl öncesinden bir şey saklıyorlar – çünkü sekiz yaşında koçluk yapmaya başladığımız bir kız, süper yetenekli olmasına rağmen, oyunu sadece sevdiği için oynuyor – asla para almayacağını veya şöhret kazanmayacağını biliyor, kimse onu umursamıyor ve futbolu ilginç kılan da bu. Bence oyunun kendisi açısından daha da ilginç bir hal alabilir.

Kadın futbolundan bahsettiğimde, Paris’te amatör futbol oynayan Dégommeuses gibi takımların aynı dili konuşmadan takım olarak uygulayabileceğiniz bir disiplin olduğu için bunu kullandıklarını düşünüyorum – kurallar Yaoundé’den Saint Etienne üzerinden Buenos Aires’e kadar aynı, yani dilini bilmediğiniz bir ülkeye yeni gelmiş olsanız bile bunu uygulayabilirsiniz ve futbol hâlâ bir takım oyunu. Futbolda yıkıcı bir boyut varsa, bu yeraltı futbolunda bulunacaksa, bu türde… orada, müzik gibi bir durum var denebilir – Beyoncé’yi seviyorum ama L7 ‘yi dinlersem hala daha fazla duygulanıyorum.

Rüya takım meselesi ve futbolun hâlâ hayata ne sunabileceğine dair

Kaouther Adimi’nin romanını okudum (Nos RichessesZenginliklerimiz) ve “Bağımsızlık Onbiri”nin hikayesini öğrendim (1959 ‘da, Cezayir’in bağımsızlığı için savaşın ortasında, Mohamed Boumezrag, FLN’yi desteklemek için Fransız kulüplerinde oynayan futbolcuları organize ediyor. Fransız takımları içinde profesyonel oyunculardan oluşan bir takım oluşturacak kadar futbolcu kariyerlerinden vazgeçiyor ve Cezayir takımını kurmak için Tunus sınırından kaçıyorlar – ve işe de yarıyor, bu bir dahinin politik darbesi aslında). Güzel bir hikaye – tüm güzel hikayeler gibi detaylı bir şekilde hayal ediyorum, içinde sadece güzel şeyler yok, ama biraz uzaktan bakarsanız romantik ve yüce bir hikaye ve bu takım benim hayal etmemi sağlıyor çünkü profesyonel bağlılıkları olan bir grup sporcunun konularını aşan bir şeyin hayaliyle konforlarından vazgeçip, yeteneklerini onlara daha önemli görünen bir şeyin hizmetine sunan oyunculardan oluşuyor.

Evimin alt katında çıkmaz sokakta top oynayan çocuklar olduğunu ve harika olduklarını düşündüğümü ve bunun beni hayallere sürükleyen bir şey olduğunu söylemek isterdim, 80 ‘lerde taşra kentlerinin durmadan top oynayan, yetişkinler olmadan, ödülsüz oynayan çocuklarla dolu olduğu görüyorduk – ve benim de aralarındaki çocuk olduğum bu takımlarda bazen dahi oyuncular vardı (bu arada ergenliğe kadar oynayanlar her zaman oğlanlar değildi). Ama bir daha sokakta oynayan çocuklar görmedim. Yani, konumuz artık sadece ana akım futbol… O da başka bir şey paylaşmayan insanları bir araya getiriyor, eğer bir stadyumun sosyolojik analizini yaparsanız, hayal edebileceğimiz en sosyal karışık yer olmalı… ve tersten bakarsanız zengin doğmamış bireylerin cebine büyük miktarlarda para görmek her zaman güzeldir, değişiyorlar yine de… ya da Benzema gibi bir adamın ektiği pisliği gördüğünüzde, güzel olan değişiyor, genellikle çılgın şeyler yapmak için her zaman zenginler sinirlenir, en azından orada, sahada plağı değiştiriyoruz, her seviyede … eğer çok olumlu olmak istiyorsak, sanırım bunu görebiliriz.

Bir gün futbol hakkında yazmak ister miyim? Her şeyi yapabilirim. Olivier Guez’in yaptığı gibi ilginç bir teorik kitap yazmak (bana göre süper iyi), benim başıma gelmesi muhtemel değil, gerekli bilgiye sahip değilim. Owen Jones’un Chavs ile yaptığı gibi (bana göre süper iyi) futbolun siyasi iyileşmesi üzerine bir kitap yazmak da mümkün değil, futbol kültüründen yoksun olduğum için. Demek ki futbola dair yazmam pek mümkün değil. Ama oyuncular üzerine yazabilirim, evet. Örneğin, Maradona hakkında her şeye ilgi duyuyorum – beni büyülüyor. Ve bir sporcu olarak beni büyülüyor – bu seviyede bir oyuncu olmak için gereken zeka nedir, beni bu ilgilendiriyor. Ya da mesela yarın Cantona’ya bir oyuncu olarak kariyeri hakkında benimle bir kitap yapmak isteyip istemediğini sormaya karar verebilir miyim, evet, bununla ilgilenebilirim. Biliyorsunuz, bir ülke hakkında futbolu aracılığıyla çok şey anlatıyorsunuz, ilginç. ✪

Wolfgang Hilbig (1941-2007)
Önceki

Edebiyatta işbirlikçilik ve Wolfgang Hilbig’in “Ben”i

Sonraki

[Robert Coover] Kitapların Sonu