Yahudi olmak zor. Başta kendisi olmak üzere, yaşam, politika ve cinsellikle muzur ve muzip şekilde dalga geçmeyi başaran bir Yahudi ise, Woody Allen! Yönetmen, müzisyen, senarist, barlarda şovmenlik yapan bir komedyen. Hepsinden önemlsi, çok iyi bir yazar. Filmlerinde ve kitaplarında sıklıkla kullandığı entelektüel diyaloglar nedeniyle olsa, seveni pek sever, sevmeyen ise hiç takip etmez Woody Allen’ı. Oysa kara mizahına alışınca, kadın erkek ilişkilerine onun gözüyle bakınca, anlattıkları tekrarlanan trajedilerden çok, değişime uğrayan yaratıcı komedilere dönebilir. Büyük olayların, umursamazca basit açıklamaları olabilir ona göre. Örneğin 11 Eylül olaylarıyla ilgilenmediğini, insanların birbirini her zaman boğazladığını ve tarihin hep kendini tekrar ettiğini söylemiştir.
Özel yaşamında da takıntılıdır. Zor insan derler kendisi için. Klarnet çalmayı ciddiyetle sürdürdüğünden, aynı akşam caz kulübünde konser olması nedeniyle Oskar törenine gitmemişliği vardır. 30 yıldan fazla bir süre psiko-analiz terapisine giren sanatçı, filmlerinde sıklıkla gönderme yaptığı terapi deneyimlerini heyecan verici bulur. Bir anlamda, terapideki “diğer” Allen’dan ilham alır. Genel toplumsal ahlak anlayışının sanatçıyı bağlamadığını savunur. Mia Farrow ile 12 yıl süren ilişkisi sırasında evlat edindikleri Soon-Yi Previn ile, resmen hiçbir zaman üvey babası olması da, Farrow’dan ayrıldıktan sonra evlenmesi tüm dünyada yankı bulmuştu. O ise, “gönül işlerinde mantık aranmaz, aşk bu ne yaparsın?” demiş geçmişti.
Daha önce Woody Allen’dan Yan Etkiler, Sırf Anarşi ve Tüysüz isimli kitapları yayımlayan Siren Yayınları, Garo Kargıcı tarafından Türkçeye çevrilmiş olan Eğrisi Doğrusu ile dahi yazarın kısa öyküler serisini tamamlamış oldu. Kitap tam bir absürt mizah örneği. Çoğu The New Yorker dergisinde yayımlanmış 17 metinden oluşan kitap, devrim yapmak için dağa çıkan isyancıların ziyadesiyle güldüren hikayesini anlatan Viva Vargas! İle açılıyor. Gossage-Varbedian yazışmaları ise, karşılıklı gönderilen ve gönderildiği iddia edilen mektuplarla oynanan bir satranç maçını konu edinmiş. Tarafların karşılıklı suçlamalarındaki söylemlerde, kralların oyununun aslında o kadar da masum ve asil olmadığı görülüyor.
Metterling’in Listeleri’nde ise Woody Allen’ın ironisi edebiyat eleştirisine yöneliyor. Hans Metterling’in 437 sayfalık Toplu Çamaşırhane Listeleri Cilt I’in analizi için yola çıkılıp, sadece altı adet çamaşırhane listesinin incelenmesinin komik öyküsü, edebi araştırmalara darbe vuruyor kuşkusuz.
Hitler’in berberinin hatıralarını aktaran Schmeed Anıları’ndaki gizli gerçekler, kendisine “huzuru nerede bulurum?” diye sorulan hahamın “çabuk, arkana bak!” dedikten sonra soruyu soranın sırtına indirdiği şamdan, adı Joseph K olan köpek, yanlışlıkla güneş tutulmasında uyanan Kont Drakula’nın çaresizliği derken, bildiğimiz kahramanlar ve kavramlar sürekli ters durumlarda yakalanıyor kitapta. Esprilerdeki tetikleyici unsur, tek cümlede anlatılan durumlardan çok kurguda ve okuyucunun dünyaya dair algısında yatıyor. Tarih, popüler kültür ya da entelektüel bilgi akışıyla belirli bir kavramlar hiyerarşisi oluşturmuş okuyucunun zihni, Woody Allen metinlerini okurken bir nevi kısa devreye uğruyor. Ancak algıdaki sarsılma kitap boyunca gülümsemeye boğuluyor. Kitabı keyifle okuyup yerinizden kalktıktan sonra yürürken aniden bir soru beliriyor zihninizde: “Sanki benimle dalga geçti gibi? Yoksa bana mı dedi?”
Bu yazı 11.11.2010 tarihli Taraf gazetesinde yayımlanmıştır. ✪