Hayallerimizin şekerleri
Sakallı kötü kılıklı pis kokan adamların
Mezbahayı andıran camekânlı tezgâhlarında
Yoksul mahalle kirlerine bulanmış olduğundan
Çok ucuza satılırdı
Yamayı hakir görme hakkına sahiplere göre
Hayallerimizdeki baba
Ayakkabılarımız yırtılınca hayıflanmayacak herhangi bir adamdı
Kucağına alıp yanağımızı öpmese
Akşam eve gelirken gülücükler getirmesede olur
Hayallerimizdeki anne
Arada bir başı ağrımayan
Her basit arzumuzun ardından
Varlığımızdan bıktığını haykırmayan bir kadın
Yemekleri birazcıkta tuzlu olsun ne olacak
Hayallerimizdeki sevgili
Kılığımıza baktığında dünyası kararmayacak garipçe bir kızcağız
Şöyle eli yüzü düzgün olsaydı biraz
Her dokunuşumuzda dallar gibi titrek
Her tutunuşumuzda yollar gibi kuvvetli
Varsın yokluğu kaksın başımıza
Ölecek miyiz
Hayallerimizdeki ev
Soba islerinin alacasında renk değiştirmiş güveçlere sahip
Gölgesinde umutları yamalıksız yavrucuklar cıvıldayan
Tuvaleti sadece ayda bir kez tıkanan
Kara taştan bir mutluluk abidesiydi
Veeeeeee
Boyalı uyuşmuşlukların hayal ağacına doğru
O beklenmeyen rüzgâr
Titretti serinliği başa bela sinsiliğini
Ansızın
Ne lacivert bunalımların yoldaşlığı yer etmişti
Daha önce kırık dökük hayallerimizde
Ne canımızın yanında dikenli bir afyon kapsülü
Şaşkınlığımızdan sonra
Ne yamalar yağıştı kıçımıza başımıza
Ne adımların savurduğu kestane yaprakları
Ayakkabılar bulduk demirden çelikten
Hamamlar kurduk ortasına evlerimizin
Ama
Önce babalarımız açıldı dalgaları dünyayı yaralayan denize
Ağır ağır
Bir aşık sandalı gibi yalpalayarak
Annelerimiz kara bir yalnızlığın tam göbeğinde
Dünyayı yaralayan o kör denize
Kestirmeden kestirme yollar aradı
Sevgililerimiz
Daha el sürmeden ipekliklerine
Arı bakışlarımızın masum sadeliğinde
Timsahlar oldular gözleri yaşlı
Sonuçta
Hayallerimizdeki şimdi
Böyle değildi
Nerede yandıysa umut yumaklarımız
Semirdikçe semirdi hayal kısırlığımız
Dün
Bugün
Şimdi
Kaderlerimiz mi kötü
Biz mi nankörüz
Hayallerimizi yalancı çıkaran zaman karşı
Ocak 2002 ✪