Kendi bacaklarından kendilerini asanlar, kendi taburelerini tekmeleyenler

Barış Akkurt editörlüğünde yayımlanan Fanzin(ci)ler Konuşuyor kitabının önsözüdür.
Mayıs '16


Fanzini ortaya çıkaran, bildiğimiz anlamda var olan dergilerin yanında kimi zaman güçlü, kimi zaman geride kalmış bir halde, günlük hayatta ve kültürel paradigmalarda bunca değişikliğe rağmen yaşamını sürdürmesine neden olan dürtü nedir? Geleneksel üretim şekliyle elde hazırlanan, kes yapıştır ile kotarılan sayfaların katlanıp, yapıştırılıp, sınırlı sayıda kopyalanarak dağıtılan bu söz aracını ortalama algıda yerleşmiş yayınlardan temel farkının, okurun kendisine yukarıdan gelen içeriğe tüketmesinin değil, kendisiyle aynı konumdakiler tarafından üretilmiş, yatay çizgide dolaşıma sokulması ve okurun da bir potansiyel fanzin eylemcisi olmasının yolunun açılmasıdır denebilir. Bu haliyle fanzinlerin başlangıç noktasını içeriğinin hazırlanmasından, hazırlanmasından, ortaya çıkan yayının çoğaltılmasından ve diğerlerine ulaştırılmasından oluşan o kendine has yolunun bağımsız, özgür, kafasına göre tavır barındırdığı açıktır. Çıkış noktasını bilim kurgu, punk ya da korku edebiyatı olsun, bir alt kültürden başlatıp yayılan fanzinlerin manifestolar çağı diyebileceğimiz, geleneksel savaş biçimleriyle propaganda ve ajitasyonun önde olduğu yirminci yüzyılın ikinci yarısının ortalarından itibaren yeşerdikten sonra, yüzyıl sona ererken dünyadaki siyasal değişimlere paralel olarak zayıfladığı, değişen bin yıl ile ve tekrar güçlendiği söylenen yolculuğu sıkça tekrarlanır. Fanzin kelimesini ilk kullanan yayın Detours, diye bilinir. Ekim 1940 sayısında kendi aralarında dolaşıma soktukları yayın için kullanılan terim (fanatic-zine) kuşkusuz tutkuyu ve bu tutkuyla yapılan yayını muştuluyordu. Sahiden, tutku olmadan fanzinlerin de olmayacağını artık biliyoruz. Yine de, fanzinler hakkında çalakalem yazılmakta olan ve düzeltilmeyecek bu giriş yazısı çabasında, özgürce, kafama göre, fanzinin tarihini daha geriye çekmek isterim. Bugün hemen herkesin elinde görebileceğiniz Mikhail Bulgakov’un kitabı, Sovyetler Birliği’nde baskılar nedeniyle basılamadığı için bin dokuz yüz otuzlu yıllarda elden ele kopyalanarak dağıtılıyordu. Samizdat (bireysel yayın) zamanla bu dev ülkenin tüm entelektüel üretimin beşte biri oranına yükseldi. 19. yy sonlarında Polonya’da yeraltından yayımlanan Robotnik (İşçi) gazetesini fanzinin atasıdır diye düşünmemiz engellenemez. Yeri gelmişken, yeraltı burada gerçek anlamıyla kullanılıyor. Baskı makinesinin başında bin beş yüz adet basılan bu dergi boyutundaki gazete, tam yirmi beş yıl boyunca gizli polisten kaçak şekilde dağıtıldı. Hukuki bir yayın kurulu ile legal baskıya geçişi gerçekleştiğinde Polonya’da başka bir cumhuriyet vardı.

Fanzinlerin tüm tanımlamalardan önce, çıkış şekilleriyle belirli ölçüleri olduğu görülüyor. Doğrudanlık. Sözü uzatmadan, estetik kaygılara kapılmadan (hatta kimi zaman kitch hallere bürünüp), kimseyi ve hiçbir olguyu yüceltmeden, sözünü sakınmadan ve korkmadan söylemek. Bunu yaparken aradan her türlü aracıyı çıkarıp yayını dolaysız, doğrudan ulaştırmak. Muhaliflik. Çıktığı zamanın iktidar araçlarının, toplumsal eğilimlerinin dışında konumlanmak. Zamanının düşüncesini tedirgin etmek, algısını bozmak. Kendin yap.  Fanlar tarafından, fanların üretimini belirten Do It Yourself etiği, bin dokuz yüz yetmişli yıllarda genel hatlarıyla bir gençlik hareketi diye nitelenebilecek ve kentsoylu kitlede hızla ses getiren punk hareketinin seksenli yıllarda hardcore’a evrilmesiyle yaygınlaştı. Fanların baskın medyanın yanından sıyrılıp kendi üretimini kendi yayması aynı zamanda politik bir tavır olarak nitelendi. Özellikle punk özelinde, kendin yapıp kendin dağıtmandaki, kendi ağını oluşturup kendi gibilerle bir araya gelmedeki tetikleyici unsur muhakkak bir siyasi tavırdan yola çıkmış olmasa da, okullarında, sokakta bütünüyle yabancılaşmayı yaşayanların kendilerine açtıkları ve kaset, plak, çıkartma gibi üretimlerin yanında ağın kalbini fanzinlerin oluşturduğu, ayrışmış, en azından görünürde özgürleşmiş camialar oluşturma çabasıydı.

Türkiye’de ise farklı dertler vardı. Coğrafı ve kültürel farkların yanı sıra, askeri darbeler ve cuntaların eliyle hızla ve sert biçimde modernleşme sürecine giren toplumun siyaseten suskunluğa itilmesi, toplumun sınıfsal mücadelelerinin yerini hızla kolektif bir zeminsizleşme ve kesintisiz bir sermaye odaklı orta sınıf şişkinliğine gidilmesi yıllarıydı. Yetmişlerde plak kapağında yer alan bir ibareden öte bir karşılık bulmayan punk, İngiltere’de ortaya çıkışından az çok on yıl sonra Türkiye’de belirdi. Devletin kamuoyunu yaratıp liberalleşme çabalarının yardımıyla mı oldu, günlük hayat muhafazakarlığına, aile içi riyakarlığa tepki mi oldu, ne oldu bilinmez, fakat hiç de politik bir tavır derdi olmadan kendince bir punk tarihi ülkede yaşandı. Sonuçta ya da başlangıçta, doksanlı yılların başlarında Narmanlı Han’da MondoTrasho ismiyle, Türkiye’de, belgelenmiş biçimde ilk denebilecek, fanzin belirmiş oldu. Zamanla ifade alanlarının, pasajlar, sokaklar, stüdyolar, evler ve barlarla mekanlarda genişlemesine uygun biçimde, yeraltı denemeyecek, alt kültür ile açıklanmayacak, belki daha çok karşı kültür hareketi diye nitelenecek şekilde punk, breakdance, metal gibi müzik türlerini dinleyenler, birçok fanzin çıkarmaya başladı. Bunlara zamanla anarşistlerin bir araya gelmesi, üniversitelerde siyasi hareketlerin tekrar hız kazanması, tek tük edebiyat fanzinleri denemeleri katıldı. İnternetin yaygınlaşmasıyla birlikte, konumların bugün dahi net belirlenemediği biçimde yayıncılık ve sözünü söyleme eyleminin hatları muğlaklaştı. Zaman geçiyor, fanzinler de karşı-kültür hareketleriyle birlikte bazen geri çekiliyor, azalıyor silikleşiyordu.

Milenyumla birlikte artık değişen kuşağın, değişen şartların gölgesinde, dağıtım alanlarının tekelleşmiş halinde bir değişim yok. Fanzinler için var olma refleksi, küresel ve yerel toplumsal kalkışmalar ve bireysel huzursuzluğun yanında kolektif dayanışma ağlarının tarihin gerekli anlarında kesişmesiyle birlikte hız kazandığı dönemler yaşanmaya devam ediyor. Sesin, yazının ve görselin ifade edildiği teknolojilerin matbu ile ayrıştığı ya da buluştuğu noktaları tartışmanın değil, bu kitaptaki örneklerinden anlaşılacağı gibi, internetin bytle’ları ve kağıdın kes yapıştır kolajları dahil, hayatın her alanında varlığını sürdüren fanzinlerin açtığı o farklı yolda yürümeye devam etmenin zamanıdır. Bu fanzinleri yapan, dağıtan, okuyan ve kendi de yapacak olanlar, kendi bacaklarından kendilerini asanlar, kendi taburelerini tekmeleyenlerdir, fakat bunu herkes için yapıyorlar. Belki de sıra sizdedir.

  • Barış Yarsel, Eylül 2014

    Fanzin(ci)ler Konuşuyor

    Editör: Barış Akkurt
    http://www.propagandayayinlari.net/fanzin.html

    fanzin_cover

    Bu kitap 25’in üzerinde fanzin editörüyle yapılan röportajları içeriyor. Kimimiz için 90’ların bir nostaljisi, kimimiz için hala süregelen bir tutku olan fanzinlerle tekrar bağ kurmak isteyenler için eşi bulunmaz bir kitap. Barış Akkurt’un derlemesi, internet çağında fanzinlerin hala neden ve nasıl yaşamaya devam edebildiğini, editörlerin fanzin yaratımına nasıl baktığını aracısız ve yorumsuz bir şekilde bizzat editörlerin ağzından anlatıyor.

    Eserin genişletilmiş ikinci baskısı Ekim 2014’te çıkmıştır.

    satin al

    Kapak tasarımı: İç Mihrak Propaganda Tasarım

    Referans Bilgileri Fanzin(ci)ler Konuşuyor, Editör: Barış Akkurt, Propaganda Yayınları, eISBN: 978-1-927893-30-2 (pdf), 978-1-927893-31-9 (ePub), 978-1-927893-32-6 (mobi), 186 sayfa, Genişletilmiş İkinci Baskı Ekim 2014, Birinci Baskı Mart 2014.

    Kitabımızı ayrıca

    babil.com

    iTunes Music Store/iBookStore

    Google Play Store (Android Market)

    Google Books (kitabın önizlemesini buradan yapabilirsiniz)

    SmashWords

    Scribd

    ve diğer birçok ekitap satış portalından da satın alabilirsiniz.

    Kitap hakkında kimi yorum ve haberler: ✪

    Sabit Fikir

Önceki

[Hür Yumer] Bir Arayışın Notları…

Sonraki

Yeşim Akdeniz: Kulüp Distopya