2019’da lösemi sebebiyle hayatını kaybeden ilham verici teorisyen Edward Branigan, Projecting A Camera – Language-Games in Film Theory adlı eserinin “What Is A Camera?” başlıklı üçüncü bölümünü şöyle bitiriyordu:
Kamera, günümüzde, dünyanın gerçeklerini kayıt altına alan bir makine ya da görünmez bir tanık değil, kolektif bir öznelliğin bir yüzü gibi görünüyor – hususi bir amaç için hususi bir zamanda bizim kendimizin sinema hakkında konuşma ve düşünme biçimimizin bir adı. Kolektif bir öznellik olarak, kameranın pozisyonu muğlak bir alanda, maddi nesne ile yorumlayıcı özne, dünya ve dil arasında dalgalanmaktadır. Metz’e göre, “[S]inema aynı anda hem zayıf hem de sağlam bir mekanizmadır: tıpkı insan vücudu, hassas bir alet ya da bir sosyal kurum gibi. Aslına bakılırsa, sinema aynı anda bunların hepsidir.”
Öyleyse, bir “kameranın” kavramı, önünde sonunda bir topluluğun üyelerinin, insan vücudunun maddiliği de dahil olmak üzere fiziksel varoluşlarının doğasıyla dil aracılığıyla yüzleşmeyi nasıl kabul ettiklerine bağlıymış gibi görünüyor. Sonuç olarak, öyküsel filmin tarihini ve öyküselliğe atfedilen toplumsal değerleri yeniden şekillendirmeye çalışan her proje, “kamera” terimini aynı zamanda bir makine, bir sosyal kurum ya da insan iradesini kapsayacak biçimde nasıl kullanmış olduğumuz üzerine yeniden düşünmelidir.
Edward Branigan; Projecting A Camera – Language-Games in Film Theory; Routledge; 2006. (çev. Ozan K. Dil)
Kitabın adı geçen bölümünde bulunan “A Comparison of Eight Conceptions of the Camera” adlı tabloya dikkat çekmek istiyoruz. ✪