[sws_grey_box box_size=”400″]
ÇİZGİ ROMAN NEDİR?
I – Tarihi ve imgelerin gelişimi
II – Bir propaganda aracı olarak çizgi roman[/sws_grey_box]
Sinemada Çizgi Roman
Avrupa’da çizgi roman
Avrupa’daki çizgi roman akımında belli bir dönemden bahsetmek imkansız. Avrupa çizgi romanında süper kahramanlar hiç bir zaman büyük bir yer tutmamıştır. Fransız çizgi romanları daha yaratıcı bir yol çizerken, İtalyan çizgi romanları bazı tarzları ile Amerikan çizgi romanına yakınlık gösterir.
Süper kahramanların egemen olduğu Amerikan çizgi romanına karşı, olağan üstü olaylarla karşılaşabilen, ama ‘normal’, sıradan insanların anlatıldığı Avrupa çizgi romanları vardır. Buna verilebilecek en güzel örnek Tenten’dir. Bunun dışında Asterix, Gaston, Spirou ve Red Kit (Lucky Luke) de Avrupa çizgi romanının önemli serileri arasındadırlar. Bu Fransızca çizgi romanların çoğunun kaynağı olan Belçika, kendisini çizgi roman başkenti olarak ilan etmiştir bile.
İtalyan çizgi romanlarına gelecek olursak, Amerikan akımlarından birebir etkilendiği söylenebilir. Amerikan çizgi bantlarına çok benzer hikayeler olan Mister No, Tex, Zagor, Tom Braks serileri gibi türler oldukça boldu. Ancak 1960larda yaratılan ‘Diabolik’ isimli 128 sayfalık çizgi roman, hem cep kitabı formatının öncüsü, hem de bir kötü adama başrol vererek karanlık çizgi roman devrinin başlangıcı sayılabilir. Ayrıca, erotik çizgi roman da kamuoyu tepkisine rağmen yayılmaya başlamıştı; buna verilebilecek en güzel örneklerden biri çok yerinde pornografik unsurlar taşıyan, ülkemizde ilk sayısından sonra toplatılan Druuna’dır (Paolo Eleuteri Serpieri).
Önceden çok farklı bir kulvarda gelişmiş olan Japon çizgi romanı ‘Manga’ ise, son bir kaç senedir özellikle Avrupa ve Amerika’da oldukça yoğun başarılar yakalamıştır. Hatta Avrupa’dan başarılı manga sanatçıları da çıkmaya başlamıştır.
Türkiye’de çizgi roman ve çizgi roman dergileri, ve çizgi romanlarda Türkiye
Türkiye, çizgi romanla oldukça uzun bir süre tanışamadı, ama Türkiye bir kaç defa çizgi romanlara konu oldu. Sadece arka planda, cami görüntüleri ile çoğu çizgi romanda gözüken İstanbul manzaraları şeklinde, pasif bir rol oynamıştır.
Ancak 90’lar döneminde, Amerika’da çıkan bir çizgi roman sayısı Türkiye’nin imajı hakkında yalan yanlış şeylerle dolu idi, ve bu maalesef yüz binlerce okuyucusu olan Justice League of America’nın bir sayısında gerçekleşti.
Bizim medyamızda sadece küçük bir haber olan bu olay, Justice League of America’nın Türkiye’ye gelerek, Osmanlı döneminden beri var olan iblislerle savaşmasını konu alıyordu. Türkiye’nin de bir süper kahramanı vardı: Türk bayrağını çarşaf gibi kuşanmış, bir elinde Kanuni Sultan Süleyman’ın sihirli palası, diğer elinde de Merlin’in büyü kitabı olan, bir kadın süper kahraman olan Yeniçeri.
Türk insanı modern kıyafetler içerisinde gösterilmesine rağmen, günlük konuşma teması İslam ile ilgili konular olan, ve herkesin aşırı dindar olduğu bir ortam içerisinde resmedilmekteydi. Herkesin iyi Müslüman olmaya çalıştığı bu Türkiye versiyonunda, devamlı dualar ediliyor, Allah kelimesi geçmeyen bir cümleye zor rastlanıyordu. Hatta, sayının sonunda, yeniçeri iblis karşısında secdeye durarak onu iman gücü ile cehenneme geri gönderiyordu.
Bu örnek Türkiye’nin yurtdışındaki imajı hakkında bize vahim bilgiler vermektedir. Ancak Türkiye’nin kendini tanıtması konusundaki başarısızlığı üst düzeylerdedir.
Türkiye’de çizgi roman konusuna geri dönecek olursak, Türkiye’nin kendi çizgi romanını üretememesinin en önemli sebeplerinden biri, zaten Amerika ve Avrupa’da Türkçeleştirilmeyi bekleyen sınırsız kaynağın bulunması idi. Doğal olarak yerli üretim gibi zahmetli ve pahalı bir sektöre girişmek yerine, hazır olanı Türkçeleştirmek tercih edildi.
Amerika’da yayınlanan çizgi bantlar (Buck Rogers, Flash Gordon, Prince Valiant), ilk defa Türk okuru ile Binbirroman dergisi içinde karşılaştı.
Çizgi roman formatında ilk olarak yayınlanan işler ise 85 öncesi doğumlu insanların hatırlayacakları Tom Miks, Teksas ve Tom Swing gibi İtalyan çizgi romanlarının Türkçe’ye çevrilmiş halleriydi. Türk insanı için yeni ve değişik olan bu siyah beyaz ‘fumetti’ler büyük başarı yakaladılar.
Yabancı piyasanın Türkiye piyasasında boy göstermesinin üzerine, 60’lara doğru ilk Türk tarihi maceraları çizilmeye başlandı. Bunlara örnek olarak, Milliyet ve Cumhuriyet Gazeteleri’nde, ve Resimli Mecmua’da yayınlanmaya başlayan Malkoçoğlu, Tarkan ve Abdülcanbaz verilebilir. Bunlar, yayınlandıkları gazete ve dergilere oldukça iyi başarı getirdiler. Kendi çizgi roman kitapları ve bağımsız yayınları için 1970’lere kadar bekleyeceklerdir.
70’li yıllarda Türkiye’de devrim niteliğinde bir dergi yayınlanmaya başladı: Gırgır. Oğuz Aral’ın yönettiği Gırgır, seks ve küfüre yer vermeyen politikasına rağmen, dünyanın en çok tirajına sahip olan bir kaç dergisinden biri haline geldi. Türkiye’de bir çizgi roman üslubu yarattı: Ya kısa ve vurucu hikayeler, ya da mizahi konular çizildi. Gırgır ekolünden yetişen mizahçılar ve çizgi romancılar bugünün mizah ve çizgi roman piyasasını yöneten isimler haline gelmiştir. Gırgır’ın 90’lara doğru Ertuğrul Akbayır (Gölge Adam) tarafından Oğuz Aral’ın elinden alınması ile birlikte bu çok büyük başarıya sahip dergi pratik anlamda bitti. Şimdi devam eden Gırgır, ucuz esprileri ve isimlerini kullanmadan arşivden kullandığı eski çizerlerin işleri ile ayakta durmaya çalışmaktadır.
Gırgır’dan sonra mizah ve çizgi roman yayınlayan bazı önemli yayınlar şunlardır: Fanzin olarak Limon, Leman, Hıbır, Penguen, ve Fermuar, aylık dergi olarak da Zeplin, Rh+, Resimli Roman, Rodeo Strip, Darkwood sakinleri, Lombak, Lemanyak, ve son olarak Atom.
Şu anda çizgi roman kültürü hakkında başarılı olan Rodeo Strip ve çizgi roman dünyasından genel haberler taşıyan Gerekli Şeyler dergisi dışında, ‘çizgi roman kültürü’ dergisi kalmamıştır. Ancak mizah ağırlıklı, Gırgır ekol’ünden yetişme çizerlerle yeni çizerlerin buluştuğu Lombak, Penguen, Fermuar, Kemik, Leman ve Lemanyak dergileri yayın hayatlarına başarı ile devam etmektedirler.
Karikatüristler dışında Türkiye’nin yetiştirdiği önemli ve popüler çizgi romancılar olarak Necdet Şen (Hızlı Gazeteci), Turhan Selçuk, Suat Gönülay, Galip Tekin, Ergün Gündüz, Kenan Yarar, Ersin Karabulut sıralanabilir. Ayrıca 90’larda kurulmuş olan Çapa çizgi roman grubunun girişimleri her ne kadar başarıya ulaşmamış olsalar da Türkiye’deki çizgi roman geleceği açısından çok önemlidir. Önemli çizerler yetiştiren Çapa’dan çıkma olan Yıldıray Çınar’ın çizer olarak yer aldığı Nothing Face (Hiç Yüz), ve tamamen Yıldıray Çınar tarafından çizilmiş olan, yüzde yüz yerli ilk Amerikan standartlarına uygun dört sayılık Karabasan serisi Türk çizgi romanı için çok büyük önem taşımaktadırlar.