Edwin Drood’un gizemi

Şöyle Tim Burton harikası, Johnny Depp’in Fear and Loathing in Las Vegas ’dan sonra en iyi oyunculuğunu kucak kucak döktürdüğü Sleepy Hollow gibi bir atmosfer düşünelim. At arabaları, sis, silindir şapkalar giyen insanlar, yoksulluk falan. (Ortam yaratmakta bir Tim Burton yani, o derece.) İşte böyle karanlık bir günde, Bay Charles Dickens ellinci ve son romanı The Mystery of Edwin Drood’u (Edwin Drood’un Esrarı) yazarken nalları diker, dünya değiştirir, ölür, guten morgen. Bir yazarın son romanının yarım kalması okuyucu açısından en uyuz olunan nokta sanırım, çaktırmıyoruz ama bitirseydin be adam diye düşünülüyor. Neyse, bu sefer yeni bir meşgale buluyor okurlar: Ed
Ocak '08

Şöyle Tim Burton harikası, Johnny Depp’in Fear and Loathing in Las Vegas ’dan sonra en iyi oyunculuğunu kucak kucak döktürdüğü Sleepy Hollow gibi bir atmosfer düşünelim. At arabaları, sis, silindir şapkalar giyen insanlar, yoksulluk falan. (Ortam yaratmakta bir Tim Burton yani, o derece.) İşte böyle karanlık bir günde, Bay Charles Dickens ellinci ve son romanı The Mystery of Edwin Drood’u (Edwin Drood’un Esrarı) yazarken nalları diker, dünya değiştirir, ölür, guten morgen.

Bir yazarın son romanının yarım kalması okuyucu açısından en uyuz olunan nokta sanırım, çaktırmıyoruz ama bitirseydin be adam diye düşünülüyor. Neyse, bu sefer yeni bir meşgale buluyor okurlar: Ed Drood’un sonunu tahmin etmek. Bir polisiye olarak değerlendirildiğinde sonu kolay aslında; Özet olarak, Edwin Drood denen genç adam bir noel kutlamasında kaybolur, öldürülmüştür, müdür? Afyonkeş ve kendi yeğeninin sözlüsüne asılan amcası John Jasper, Rosa (sözkonusu yeğenin sözlüsü) aşkıyla sıyıran bir başkası Neville Landass ki o da Drood ile kavga etmiştir, ya o ya o işte.

O gece landass ve drood barışmak için bir araya gelirler ve olaylar gelişir. Fakat Charles Dickens ölmeden önce yazdığı bir mektupta “Ed Drood için müthiş bir son düşündüm.” diye yazdığı ortaya çıkınca herkes kitabın farklı bir sonu olduğunu düşündü. Yıllardır çeşitli okurlar kitap için çeşitli sonlar hazırladı, bu konuda kitaplar yazıldı, kitaplar kitapları çoğalttı, Stuart Walker filmini yaptı hatta bunun.

Artık çoktan ölmüş olan Charles Dickens öte dünyada bu saçmalığa daha fazla dayanamadı ve kendi ölümünden iki yıl sonra Thomas P. James isimli bir matbaa işçisinin ruhunu ele geçirip kitabı bitirmesini emretti! Ortalık karıştı ve tabii kimse ona inanmadı. İşin ilginç yanı kelimenin tam anlamıyla cahil olan bu işçi, geceleri kendisinin olamayacak kadar güzel bir yazıyla kitabı yazıyor, yazım tarzı aynı dickens oluyordu.

Her gece aynı saatte yazmaya başlayan Bay James’e göre, Charles Dickens (ruhu yani) yanıbaşında başını ellerinin arasında almış oturuyor ve yazma işi bitince elini omzuna atıp “Gidebilirsin oğlum!” diyerek onu bırakıyordu. Sonuçta 1873’de kitap bitti ve bir yayınevi bastı, ismi “Edwin Drood’un Esrarı’nın Sonu – Öte Dünyadan Yazdıran: Charles Dickens” olan bu garip kitap edebiyat eleştirmenleri hariç herkesin alay konusu oldu. (Dickens’ın o dönem Amerika’sında bir nevi pop yıldızı olduğunu hatırlayalım.) Edebiyatçılara göre ise, kitap üslup olarak tam Charles Dickens’a aitti!

Kitaptan deli para kazanan paragöz yayınevi sahibi James’e bir kitap daha yazmasını söyledi ama James kitabı yazanın Dickens olduğunda ısrar edip bunu reddetti.

ed droodKitap uzun yıllar gizemini korudu, 20.yy’ın başında üç üniversite öğrencisi, bu işi James ve evsahibesi Mrs. Blanck’la tasarladıklarını iddia ettiler. Buna göre Dickens’ı tamamen okumuş bu adamlar kitabı yazıyor ve Mrs. Blanck ile James’e teslim ediyorlardı. 20.yy ruhuna uygun olarak olaya bilimsel açıklama getirilmesi herkesi rahatlattı, yaşam ne güzeldi ancak 1910’da bir gazeteci bunu araştırıp sözkonusu üç öğrencinin hayatları boyunca kitabın yazıldığı kasabaya uğramadıklarını açıklayınca konu yine gizeme büründü.

Birileri de James’in kişilik bölünmesine uğradığını alter egoları olduğunu iddia etti, konu gittikçe yayıldı, aynı Woodism gibi Droodism ortaya çıktı. Garip akımlara ilgi duyan arızalar (Ben mesela!) sayesinde konu hakkında kitaplar çoğaldı, gizemin gizemi derken ruh çağırma seansları bile denendi, bu konuda tez yazıldı.

Bir kitabın peşinde koşturmak, edebiyat tutkusu, yazarına sahip çıkan toplum gibi derin mevzulardan bahsetmeyeceğiz tabii, şimdi gidip bu kitabı merak etmişseniz de yazık çünkü bildiğim kadarıyla Türkçe’de yok. Renkli kapaklarıyla, kitapçıların “Bizde en çok satanlar bik bik…” raflarındakiler dışında birşey okumayanların ilgisini çekmez tabii, iyi ki böyle. Bu modellerin bir de kitapları mevsimlere göre ayırma modülleri var, “Tatil kitabı,” diyorlar mesela, “vapurda şunu okuyacağım…” diyebiliyorlar utanmadan, Can Tanrıyar’ın guru olduğu memlekette beynininiz ve edebiyat kurtarılmış alandır kuşkusuz, bari bunun bokunu çıkarmayalım.

Kitabın sonunu merak edenlere ise yuha diyorum nazikçe, affedersiniz, googlism var artık, lütfen gidin araştırın:

(Spoiler: Meğer hepsi rosa yüzündenmiş, Charles Dickens’ın hayaletine göre mutlu son, kadınlar… Hep kadınlar…) ✪

Önceki

Bir pop ikonası olarak Che

Sonraki

İnce bilekli kadınlar ve William Butler Yeats