Jean Genet’nin yönetmenliğini yaptığı tek film, Un Chant d’Amour, bir Fransız hapishanesinde, iki mahkûm ve mahkûmları izleyen gardiyanı da içine alan, tensel bir temasın olmadığı eşcinsel bir erotik aşk hikâyesi. Film, konusu dışında, teknik olarak da Genet’nin üretimlerinde önemli bir yere sahip. 40’lı yıllarda romanlar yazan Genet, 50’lerde tiyatro oyunlarına yönelmişti ve bu film tam da bu geçişin arasında yer almakta.
Kuzey Afrika kökenli ve yaşı daha ileri olan mahkûm kendisinden genç Fransız mahkûma tutku duyarken, onları gözetleyen gardiyanın heyecanı da giderek artar. Filmde genç Fransızı oynayan Lucien Sénémaud o dönemde Jean Genet’nin sevgilisiydi. Film bir yanıyla Jean Cocteau (Blood of a Poet/Şairin kanı, 1930) ve Kenneth Anger (Fireworks/Havai fişekler, 1947) sinemasına saygı duruşuyken, öte yandan, Genet bu tek filmiyle eşcinsel sinemanın merkezi konumuna yükselmiştir.
Filmin künyesinde sadece iki isim göze çarpar, Jean Genet ve Nikos (Nico) Papatakis. Nico, Paris’te beatniklerin mekânı olan Saint-Germain-des Prés / The Rose Rouge’un yöneticisidir. Fellini’nin La Dolce Vita‘sında başrol oynayan Anouk Aimée ile Nico evlenirken, Jean Genet damadın sağdıcıdır.
Jean Genet’nin filminde prodüktörlük yapmayı çok isteyen Nico, yıllar sonra New York’a taşındığında, boşandığı eşi Anouk Aimée gibi La Dolce Vita‘da oynamış olan bir şarkıcıyla aynı evi paylaşacaktır ve bu şarkıcı, âşık olduğu Nico’nun adını almak isteyecektir. The Velvet Underground’un Nico’su Christa Päffgen’in isim değiştirmesi de böyle olmuştur. Hayat, garipliklerden ve garabetlerden besleniyor. ✪