Kadının -a hali

Tırnak törpüsünü sepete doğru fırlattı kadın. Törpü sepetteki karmaşaya önce diklemesine saplanır gibi olup karmaşanın içindeki yerini aldı sonra. Yeniden onu bulmak istediğinde bir süre aramak zorunda kalacağını geçirdi içinden. Gözleri yerdeki kirli paspasa takıldı ardından.

Tırnak törpüsünü sepete doğru fırlattı kadın. Törpü sepetteki karmaşaya önce diklemesine saplanır gibi olup karmaşanın içindeki yerini aldı sonra. Yeniden onu bulmak istediğinde bir süre aramak zorunda kalacağını geçirdi içinden. Gözleri yerdeki kirli paspasa takıldı ardından. Her şeyin büyük bir hızla kirlenmeye, eskimeye sürüklenişi hep ilginç gelmişti ona. Her şey önce yıpranıyor sonra yavaş yavaş yok oluyordu. Bedeni gibi…

Hayıflanır bir yüz ifadesiyle yerdeki kirli sarı paspasa uzandı. Şöyle bir silkeledi. Hızlı bir hareketle kirli sepetine attı paspası. Yan odadan gelen bebek ağlayışıyla toparlanıp mesaisine döndü sonra. Ayaküstü verilmiş kısa molası; üç aylık bir bebeğin altını ıslatma efektlerine kurban gitmişti yine. Daha önce de pek çok kez olduğu gibi. Bazen içinde küçük isyan birlikleri oluşturup, bu gidişe bir dur demenin teorisini yapıyordu, elinde çamaşır suyu, tuvalet temizlerken mesela.

“Bu kadar çok parçalı yaşamak… Bu kadar çok şey birden olmak…”

Sonu gelmeyen bir koşuşturmaya mahkûmdu. Daha şimdiden yorulmuştu. Müebbet bir yorgunluktu onunki. Anneydi artık.

Ninesinin türlü çeşit kumaş parçalarından diktiği ve hala sandığının bir yerlerinde özenle sakladığı çocukluk battaniyesine benziyordu yaşamı. Bölük pörçük. Sanki daha doğar doğmaz, o titrek ve yaşlı ellerle yazgısı tariflenivermiş bir yaşam. Kimi canlı, kimi solukça, hatta daha bir eskice duran küçük karecikler. El yordamıyla bir araya getirilmiş.

Çiçekli pazenle yan yana düştüğüne sevinen, büyük dedenin belli ki; pijama eskisi. Sümerbank işi. İnce ve eskice duruyor, pazenin pembeli morlu çiçeklerinin yanında. Görüntüde çok kaynaşmış olmasalar da sanki aslında hoşnutlar birbirlerinden.

Bu bol parçalı düşünme seansını bölen bir bebek ağlayışı değildi bu kez Dakikalarca ovaladığı tuvalet taşına yenik düşen eldiveni iki yerinden birden delinmişti. Eldivenin yırtık yerinden içeri giren bir kaç damla çamaşır suyu, ona olan ilgisini fısıldamaya başlamıştı inceden inceye. Ve şimdi bir kez daha, ağrısız bir körlüğe niyetlenip bırakacaktı kendini. Can acıtan yeni sevgilisinin delici kokusuna… ✪

Önceki

SALT Beyoğlu’nda Ruben Arevshatyan söyleşisi

Sonraki

Bir ses aranıyor Van’da: “Sesimi duyan YOK mu?”